ZEKAYI OLUŞTURAN ÖĞELER

Burada ilk yayınladığımız yazıda sözü edilen zeka bileşenleri nerede bir araya gelerek bileşip zekayı ortaya çikarmaktalar? Bunun tam yerini tanımlamamıza olanak yoktur. Dahası, böyle bir yer varmıdır? Bu da bilinmiyor. Şunu söylemek olanağı vardır : Zekanın oluşumunda bir çok beyin bölgesi aynı anda iş görür.

● Ancak 1564 te Aranzi’nin anatomik olarak saptayıp yeni bir terim olarak ileri sürdüğü beynin “hippocampus” bölgesi, insan zekasının en önemli bileşeni olan belleğin bulunduğu yer olarak biliniyor. Bunu 1949 da Donald O. Hebb’in geliştirdiği kuramdan sonra Bliss ile Loma’nın yaptıkları pratik çalışmalardan öğreniyoruz. Hebb çalışmalarını bir betik olarak 1987 de yayınladı. Ancak bu bileşenlerin en önde geleni olan belleğin bir kaç çeşit olduğu, bunların beyindeki yerlerinin değişik olduğu ileri sürülmektedir. Genel kanı şu aşağıda gösterildiği biçimdeki ayrımda birleşiyor.

BELLEK TÜRÜ …………………………………………….ÖZELLİKLERİ
_________________________________________________________________________________________

Çalıştırıcı Bellek Sayıların toplanması, bir tümcenin kurulması, bazı doğrultular yönünde gitme gibi o anlık işlemleri
yapmaya yarar. Kısa süreli bellektir. Hippocampus değil ama bir korteks fenomenidir.

Uzun Süreli ya da Açıklayıcı Bellek Öğrenilmlş olan eylemler, biçimler, isimler ya da sayıların hepsinin toplu olarak
bulunduğu bellek bölümü. Bütün deneyimler ile biliçli bellek bunun içindedir. Yeri kesinlikle
hippocampus’tur.

Yönteme İlişkin Bellek Tenis oynama, müzik aleti çalma, yap-boz bulmacası çözme gibi işlemler, alışkanlıklar
ya da
becerileri kapsar. Hippocampus ilgili değildir. Bu konuda cerebellum’un rol oynadığı düşünülüyor

Bu model sanki bir bilgisayar örnek alınarak oluşturulmuş gibidir. Orada da bir kisa süreli ön bellek (RAM), bir de uzun süre bilgilerin saklandığı bir bellek bölümü (Hard Disk) bulunmaktadır. Buralardaki bilgilerin işlenmesi de bir işlemci aracılığıyla olur. Ancak insan belleği için yapılan bu ayrım bütünüyle kuramsal, yapay bir anlam taşır. Çünkü bu ayrım için yapılmış laboratuvar deneyleri ile bunlardan alınmış sönuçları bilimsel literatürde bulma olanağı yoktur. Ama denseydi ki “beyne alınan ilk izlenimler kısa süreli bir bellekte işlem gördükten sonra, gerekli olanlar uzun süreli belleğe aktarılır. Ötekiler silinerek unutulmaya terkedilir”. Bu belki de en doğrusu olabilirdi.

Aslında, bellek türleri ayrımı tablosuna dikkatle bakınca, ister çalıştırıci bellek isterse yönteme ilişkin bellekteki bilgilerin o anda kazanılmadığı, daha önceki deneyimlerin birer sonucu olarak uzun süreli bellekte saklanmakta oldukları, ama işlenmek için söylenilen yerlere getirildiği hemen anlaşılır. Bu işleme işine beynin değişik bölümlerinin katkısı olduğu da apaçık ortadadır. O halde biz pekala belleğin özünde tek bir bellek olduğunu, oturduğu yerin de hippocampus olduğunu kabul edebiliriz. Bu da genelde D.O. Hebb’in tanımını yapıp yerini gösterdiği uzun süreli bellektir.

● Dikkat te bir zeka bileşenidir. Bu bir kaç saniyelik bir işlemdir (Bazı testler 90 sn kadar sürdüğünü gösterse de 30 sn en yüksek değer olarak kabul edilir). Dikkat sırasında bir ya da daha fazla özelliğe odaklanılarak dışardan gelecek istenilmeyen görüntülerden bilinci uzaklaştırıp ona özel bir parlaklık sağlanır. Dikkat hiç bir zaman tam değildir. Zaman, zaman konu dışına çıkılsa bile yeniden aynı konuya odaklanılır. Dikkat anında beyinden alınan EEG de “alfa ritmi” olarak bilinen 8 – 12 Hz frekansında dalgalar alınır. Kedilerde dikkat anı çıplal gözle gözlemlenebilir. Kediler bir konuya dikkat kesildiklerinde kuyruklarının uç bölümü hafifçe oynamaya başlar. Dikkat konusunda en iyi örneklerden biri birbirinin tıpkısı olarak çizilmiş iki resimdeki farkları bir bakışta bulup çözmeyi öngören bulmacalardır. Başka bir örnek değişik renk beneklerinden oluşan bir resimde hangi rengin baskın olduğunu bir bakışta bulabilmek olabilir.

Bundan 20 yıl kadar önce Koşuyolu Kalb ve Araştırma Hastanesinde görev yaparken Ingilizce yayınlanan Koşuyolu Heart Journal adıyla bir dergi çıkarmaya başlamıştık. Metinlerde Ingilizce yazım düzeltmeleri yapan içimizden birisi eline aldığı 200 kelimelik bir sayfa yazıda, bir bakışta, sayfanın en son satırındaki tek yazım yanlışını bulabiliyordu. Bu da dikkat konusuna iyi bir örnek olabilir. Bir de “spontan dikkat” denilen bir dikkat çeşidi vardır. Bu bir tür akıl hastalığı olan paranoia’da görülür. Konumuz dışındadır.

● Bir zeka öğesi olarak yoğunlaşma (consentration), uzunca bir süre dış etkilerle ilgiyi kesip tek bir konu üzerine eğilmek anlamını taşır. Bu sırada dışardan gelacek, bilincin parlaklığını bozacak hiç bir uyaranın düşünce alanı içine girmesine izin verilmez. Deyim yerindeyse üzerinde durulan konuya at gözlükleriyle bakılıyor gibidir. Sanki bir dalgınlık halidir. Buna en iyi örnek bir matematik problemi çözerken içine girilen durumdur. Anekdotlardaki “Dalgın Profesör” görüntüsünün zekanın bu özelliğine dayanılarak yaratılmıs olmasını akılda tutmak gerekir.

● Usavurma (Muhakeme = Reasoning), daha çok felsefe disiplininde tartışması yapılan, ama özünde bir zeka işlevi olan zeka bileşenlerinden biridir. Bir olay, bir düşünce göz onüne alınarak onu yapan en küçük yapı taşlarına kadar ayrıştırıldıktan sonra, bu yapı taşları ile daha önce zihinde bulunan başka yapı taşları birleştırılerek yepyeni bir fikre ulaşma usavurma’dır. Bunun iki aracı vardır : Analiz etme ile sentez yapma yetileri. Bu iki kardeş yetiyi de böylelikle zeka öğeleri (bileşenleri) içine almak gerekir. Analiz / sentez yetileri çok önemli olup, yalnızca insan zekası içinde vardır. Adeta öteki zeka bileşenlerinden de yararlanıp ortaya yepyeni bir sonuç çıkarmaya yarar (yaratıcı zeka). Bu yaratıcılıkta en önemli görev sentez yapma yetisinindir. Usavurma işlemi istemli bir biçimde çalıştırılabildiği gibi, bazan hiç farkına varmadan kendiliğinden de olabilir. Bu sonuncuya en iyi örnek bir konuyu izlerken kendiliğinden ondan başka sonuçlar çıkarıverme yeteneğidir ki özellikle dehada görülür.

● İmgelem (Hayal gücü = Muhayyile = Düş kurabilme = Imagination) ilk bakışta sanki zeka öğelerinden biri değilmiş gibi görülebilir. Ancak imgelem’de usavurma’daki özellikler vardır. Eldeki ilkel yapı taşları harmanlanarak yepyeni bir fikre ulaşılır. Bu bir tür yaratıcılık olarak tanımlanabilir. Bütun sanatsal ürünler bu yolla elde edilirler. Demek ki bir yaratıcılık söz konusudur. Matematik, özellikle de geometri problemlerinin çözümünde sık sık bu yetiye baş vururuz.

Buradan bunun bir zeka işlevi olduğunu hemen anlama olanağı vardır. Bilimsel buluşlarda, uzay ile coğrafya buluşlarında da çoğu kez imgelem önde gelir. Bazı buluşlar ise raslantı sonucu ortaya çıkmıştır : Penisilinin ile kibritin bulunması gibi… Varsayımlar (hipothese) da önünde sonunda birer imgelem sonucu ortaya çıkmamışlarmıdır? İmgelem de yalnız insan zekası içinde bulunan bir öğedir. Acaba Albert Einstein görecelik kuramını tasarlarken hiç mi imgelem yetisine başvurmamıştır? Ya da düzlem geometriyi (ki günümüzde geçerli saydığımız budur) ortaya koyan Euclid?.. Daha da ileri giderek Non-Euclidian geometrileri tasarlayan Janos Bolyai, Bernhard Rienmann ile Nikolay Ivanovich Lobachevky acaba hiç mi imgelem yetilerini kullanmamışlardır? Kullanmamış olmaları bize olanaksız gibi geliyor.

Sonunda, Albert Einstein’ in şu sözlerine kulak vermek gerektiğne gönülden katılmaktayım : “İmgelem bilgiden daha önemlidir. Bilgi kısıtlı olanaga sahipken, imgelem bütün dünyayı kucaklar”.

● Düşünme sırasındaki nöronlar arasında uyarı aktarımı hızı, Tanrı tarafından öteki işlemlerin hızlarına göre bir parça kısıtlı tutulmuştur. Bu hız 20 – 30 m/s dir. Ama bütün işlemlerin, bütün doğrultularda mm. ile ölçülebilen uzaklıklar ıçinde yürütüldüğü düşünülürse, bu hızın yeterli olduğu anlaşılacaktır. Öyle ki en uzak noktaya uyarı aktarımı saniyenin 5/1000 inde varır. Normalde bu böyledir. Bilindiği gibi uyarı aktarımı nöronların uzantıları olan akson ile dentridlerin üzerinde ilerler. Bunlar miyelin bir kılıfla sarılıdırlar. Miyelin kılıflar yer yer Ranvier Boğumu denen noktalarda daralma gösterir. Uyarı aktarımı Ranvier Boğumlarında bir anlık duraklama gösterek ilerler. Çünkü sinirler boyunca uyarı aktarımı hızları miyelin kılıfların tam olup olmadığına bağlıdır. Herhangi bir nedenle miyelin kılıflarında zayıflama ya da kaybolma varsa uyarı aktarım hızları da düşecektir. Bunun beslenmeyle ilgisi vardır.

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <strike> <strong>