İNSAN BAŞLANGIÇTA DÖRT AYAK ÜZERİNDE Mİ YÜRÜYORDU?!…

#alttext#
“Düşünmeyen insan, merak etmez…

Merak etmeyen insan, sorgulamaz…

Sorgulamayan insan, araştırmaz…

Araştırmayan insan, gerçeği göremez…

Gerçeği göremeyen insan, gelişemez…

Gelişemeyen insan, insanlığa ve yaşadığı topluma faydalı olmaz…”

Mustafa  Mutlu

Paleontoloji (Osmanlıca mebhas-ı mlistehasât) araştırmalarına göre modern insan bundan 2.2 milyon yıl önce vardı. Ancak Habeşistanda bulunan bir insan fosili bu günkü günden 4.4 milyon yıl önce yer yüzünde insanın varlığını göstermektedir. Bu fosile bilimadamları Ardipithecus ramidus adını verdiler. Buna kısaca Ardi denilmiştir.

Habeşistan’da 1994′te bulunan, parçalarının çıkarılması ile analizi 20 yıl süren Ardipithecus ramidus, iki ayağının üzerinde yürüyen ilk ‘insansı’ atamız olabilir.

#alttext#
#alttext#
#alttext#

Ardi, Habeşistanda daha önce de bitki ile hayvanlara ait çok sayıda fosilin keşfedildiği Araf vadisinde bulundu.

Ağaca da tırmanabilen Ardi’nin evrim zincirindeki ‘eksik halka’ya en uygun profili taşıdığı bilimcilerce söylendi. Ardi, son 40 yıl boyunca en eski “insansı” olarak bilinen Lucy’den 1 milyon yıl daha yaşlı.

Science dergisinde 11 ayrı çalışmayla aktarılan iskeletin, 50 kilogram ağırlığında, 1,22 metre boyunda olan, ormanlık bir bölgede yaşadığı anlaşılan bir dişi insansının olup, 4,4 milyon yıllık olduğu anlaşıldı. Ardipithecus ramidus adıyla sınıflandırılmış olan canlının iskeleti, bulunan 125 kemik parçasının birleştirilmesiyle ortaya çıkarıldı. Bu iskeletin, insanın evrimine ilişkin yerleşik bazı kanıları da değiştirebilecek önemde olduğu kaydedildi.

ABD’nin Kent Eyalet Üniversitesi’nden antropolog C. Owen Lovejoy, bu bulguyla, “insanın şempanze benzeri bir canlıdan evrilmediğini,” fakat “insan ile şempanzenin ortak bir atadan geldiklerini ortaya koyan kanıtlar elde edildiğini” savundu.

Kaliforniya Üniversitesi İnsan Evrimi Araştırma Merkezi müdürü Tim White da açıklamasında, “bulduğumuz ortak ata değil ama bulabildiklerimiz arasında, ortak ataya en yakın olanı” dedi.

White, insan ile şempanzelerin ortak atalarının 6-7 milyon yıl önce yaşadığının sanıldığını söyledi. White, maymun, şempanze soyu ile insan soyunun ayrı ayrı evrimleşerek bugüne geldiklerini, ortak atadan ayrılmadan sonra birbirinden bağımsız olarak evrimleştiklerini söyledi.

Harvard Üniversitesi Arkeoloji ile Etnoloji Müzesi paleantropoloji yöneticilerinden David Pilbeam da “insan evrimi çalışmalarına ilişkin en önemli keşiflerden biri” söylemini kullandı.

Ardi’nin üst dişlerinin bugünkü maymunların uzun, keskin dişlerine değil, daha çok günümüz insanının küt dişlerine benzediğini, bunun da Ardi‘nin diyetinin ağırlıklı olarak “meyve ile kabuklu yemiş gibi, ağaçlarda yetişen ürünler olduğu” anlaşıldı. Ardi üzerinde yapılan çalışmalarda, el ayak yapısının, bu insansının ağaçlara tırmandığını, ancak zamanının büyük bölümünü yerde geçirdiğini gösterdiği anlaşıldı.

Ardi‘nin pelvis ile kalça kemikleri, bu insansının dik yürüdüğünü gösteriyor. Ayakları, dik yürümeye olanak verecek biçimde. Ancak ağaçlara tırmanmasına da yardım edebilecek kadar büyük ayak parmakları var.

Burada önemli olan, milyonlarca yıl önce yaşamış atalarımızın bu günkü insan gibi iki ayağı üzerinde durup durmadığı ya da zaman zaman iki ayağı üzerinde durup, hızlı yürürken ya da koşarken dört ayak üzerinde olup olmadığıdır.

Kısaca atalarımız bir maymun türü müydü, yoksa insan öteki türlerden bağımsız yaratılmış bir tür müydü?… Buna karar vermek ya da bunu çıkarımsamak (tahmin etmek) durumundayız.

Gerçi, 1975 yılında moleküler biolojist Marie-Claire King ile Allan Wilson şempanze ile insan gene yapısının % 98 oranında örtüştüğünü bulmuşlardır. Aradaki % 2 lik fark, DNA mütasyonuyla oluşup insan türünü ortaya çıkarmıştır diye düşünebiliriz.

Ancak bunun için bütün omurgalı memelilerin gene’ lerinin insan geniyle ne kadar örtüştüğünün incelenip bilinmesi gerekir. Çünkü canlıların gene’ lerinde onların organlarının yapısı, yerleşim durumları ile işlevlerinin (fonction) nasıl olacağı kodlar halinde kaydedilmiştir. Buradan yola çıkarak görürüz ki, bütün memelilerin iç organlarının yapısı, konumu ile işlevleri aynıdır. Bunların ayrılık gösteren dış görünümleri ile beyin yapıları arasındaki farklardır.

Böylece yalnız başına şempanze ile insanın gene’ lerinin % 98 örtüşüyor olmasını bilmek bir anlam taşımaz. Bunun yanında, örnekse orangutan ile insanın, atla insanın, köpekle insanın gene’ lerinin ne kadar örtüştüğünü bilmek önem kazanır.

Bir an için insanın bir maymun türünden gelişip ürediğini varsayalım. Eldeki veriye göre, bu maymun türünün şempanzenin atası olması gerekir. Demek ki zamanın birinde, şempanzenin atalarının yaşadığı dönemde, bu maymunların bazılarında gene mütasyonu gerçekleşerek insan gene’ lerini taşıyan bireyler ortaya çıkmıştır.

Mütasyonun gerçekleşmesine neden olan çevre koşulları ne olursa olsun maymun bireylerinden küçük bir bölümünün DNA mütasyonu geçirdiği akla daha yakın görülüyor. Çünkü yer yüzünde yaşayan bir türün bütün bireylerinin, kitle halinde hep birlikte mütasyon geçirdiği düşünülemez. Bu durumda da olası iki olay gelişebilirdi :

● Mütasyona uğramamış şempanzeler, ötekileri birer “ucube” gibi görüp, bir yolla yok ederlerdi.

● Bu olmayıp mütantları aralarına kabul ettikleri varsayılırsa, bu kez de çiftleşmeler yoluyla mütantlar assimilasyona (sindirilme) uğrayarak yok olup giderlerdi.

Her iki durumda da ortada yalnız şempanze türü kalacaktı. İnsan türü olmayacaktı.

O halde milyonlarca yıl önce yeryüzünde yaşam yaradılırken neler olma olasılığı vardı?…

Türler yaradılırken böcekten file kadar, bu arada insan türü de içinde olmak üzere, bütün türlerin ortak özelliklerini taşıyan DNA ları birlikte, ayrı ayrı özellikleri taşıyan DNA ları ayrı olarak oluşturulmuş olmaları gerekir.

Sonradan gelişen yatay mütasyonlarla tür bireyleri değişikliğe uğramış olabilirler. Bu da onların bulundukları ortama tam uyum göstermelerini sağlamış olur. Örnekse balinalar, birer memeli oldukları halde su içinde yaşamaya tam uyum göstermektedirler.

Dahası, insan DNA sında kötüye giden mütasyonlar yüzünden, şempanzeden insan’a değil, AMA İNSAN TÜRÜNDEN ŞEMPANZEYE GEÇİŞ OLMUŞTUR da denebilir. Demek ki bir gerileme (décadence) söz konusu olabilir. Bu durumda şempanzeyle insan genlerinin % 98 örtüşmesi daha kolaylıkla anlaşılıp, açıklanabilir hale gelecektir.

Biz bu düşünceler ışığında, insanın öteki türlerden bağımsız olarak yaratıldığı kanısındayız. Bu düşünce her tür için de geçerli olmalıdır. İlerde daha eski çağlara ait insan fosillerinin bulunması konuyu daha aydınlatacaktır

Bu durumda Charles Robert Darwin’ in “Evrim Kuramı” na nasıl bakmak gerekir?..

Darwin’in yaptığı “Doğal Seleksiyon” tanımını çok başka bir biçimde yorumlama olanağı vardır. Çünkü bu, bir türün bulunduğu ortama uyumunun nasıl olabileceğini (balinalarda olduğu gibi) anlatmakta olup , bir türün bir başka türe dönüşebilmesinin gerekçesini bize vermemektedir.

Darwin, “Doğal Seleksiyon” kuramının özünde “yatay mütasyon” [*] nun sözünü etmeden, türün doğal ortama uyma gerekliliğini anlatmaya çalışmaktadır.

———————————————–

[*] Unutmamak gerekir ki Charles Robert Darwin’ nin yaşadığı dönemde, henüz mütasyon olgusu keşfedilip tanımlanmamıştı. Bundan ötürü Darwin’ nin mütasyon yoluyla bir türden ötekine geçildiğini söylemesi olanağı yoktur.

Oysa türlerde birbirine geçiş ancak gene mütasyonlarıyla olabilir.

————————————————-

İlgili Makaleler :

Alemseged, Zeresenay; et al. (2006). “A juvenile early hominin skeleton from Dikika, Ethiopia”. Nature 443 (7109): 296–301.

Perlman, David (July 12, 2001). “Fossils From Ethiopia May Be Earliest Human Ancestor”

White, Tim D.; Asfaw, Berhane; Beyene, Yonas; Haile-Selassie, Yohannes; Lovejoy, C. Owen; Suwa, Gen; WoldeGabriel, Giday (2009). “Ardipithecus ramidus and the Paleobiology of Early Hominids.”. Science 326 (5949): 75–86.

White, T. D.; Suwa, G.; Asfaw, B. (1994). “Australopithecus ramidus, a new species of early hominid from Aramis, Ethiopia”. Nature 371 (6495): 306–312.

Suwa, G et al; Asfaw, B.; Kono, R. T.; Kubo, D.; Lovejoy, C. O.; White, T. D. (2 October 2009). “The Ardipithecus ramidus skull and its implications for hominid origins”. Science 326 (5949)

Suwa, G et al; Kono, R. T.; Simpson, S. W.; Asfaw, B.; Lovejoy, C. O.; White, T. D. (2 October 2009). “Paleobiological implications of the Ardipithecus ramidus dentition”. Science 326 (5949): 69, 94–99.

Gibbons, Ann (2009). “A New Kind of Ancestor: Ardipithecus Unveiled”. Science 326 (5949): 36–40.

Haile-Selassie, Yohannes; Suwa, Gen; White, Tim D. (2004). “Late Miocene Teeth from Middle Awash, Ethiopia, and Early Hominid Dental Evolution”. Science 303 (5663): 1503–1505

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <strike> <strong>