Bu konuyu anlatabilmek için önce zeka ile yaratıcılığın tanımlarına ulaşmak gerekir. Daha önce zekanın tanımını yapmıştık. Bu tanım şöyleydi :
Zeka, bir olaylar kümesi karşısında, hangi olayın “neden”, hangi olayın “sonuç” olduğunu hızla doğru olarak bulabilme yeteneğidir.
Bu kez de, yaratıcılığın bir tanımını yapmaya çalışalım :
Yaratıcılık, elde bulunan basit nesne ya da fikirlerden yola çıkıp, bunları zeka süzgecinden geçirerek, o güne kadar var olmayan yepyeni, daha karmaşık, kullanışlı işe yarar bir nesne ya da fikre varmak demektir.
Yaratıcılık dendiğinde, aklınıza hemen o güne kadar elde edilmemiş, bir buluş ya da bir icat gelmemeli. Zeka sahibi kişilerin, birdenbire karşılaştıkları yeni ortamlar ile yeni koşullara, hızla uyum sağlıyabilecekleri sonuçlara varabilmeleri da bir tür yaratıcılıktır ki, zeka düzeyi düşük olanlar bunu, bir türlü başaramazlar. O halde, kolaylıkla, yeni ortam ya da koşullara uyum sağlayabilmek te, yaratıcılığa dayalı bir zeka göstergesidir.
Gerçekten de,ünlü GÖDEL teoremine göre,“İçine düştüğünüz bir problemi, o problemin meydana geldlğl ortam içinde çözemezsiniz. Bunun dışına çıkmak gerekir.” İşte bunu ancak, belli zeka düzeyindekiler yapabilir. Alıklar, problemin içinde boğulup giderler.
Yaratıcılığı, zeka konusunda olduğu gibi, ölçme olanağımız olabilir. Bunun için araştırıcılar değişik yöntemler üzerinde çalışmalar yapmışlardır. Bu konuda gerçeğe ulaşma olanağı nedir? Bunu burada irdelemek uzun zaman alacağından, şimdilik bundan vazgeçiyoruz.
Burada anlatmak istediklerimize kısa yoldan kolayca varabilmek için, konuyu içeren yazından bir kaç aktarma yapmak gereksinimi duyduk.
————————————————————————–
[ Yaratıcılık kavramının zekayla ilişkisi olduğunu ileri süren bir çok psikolog vardır. Genellikle yüksek IQ olanlardan yaratıcı davranış beklenir de, düşük olanlardaysa böyle bir yeteneğin olabileceği düşünülmez. Hiç kuşku yok ki, bir zeka testinin ölçütü IQ ile bazı yaratıcı beceriler arasında belirgin bağlantılar bulunmakta ama, bu bağlantının varlığı tam olarak bilinememektedir. Yavuz'un (1996) anlattığı gibi, bu bağlantıların olduğunu gösteren kaynaklar, Terman ile arkadaşlarının araştırmalarında görülürse de, kesin bir sonuca varılamamıştır.
Yaratıcılıkla zeka arasındaki ilişkinin önemi, bu geçmiş yarım yüzyıl boyunca çeşitli açılardan psikologların dikkatini çekmiştir. Genetikten mühendisliğe, öteki çeşitli bilim dallarında çalışan bilim adamları da zekanın, yaratıcı buluşlar ile icatlara olan yardımını göz önüne almışlardır.
Yaratıcılık ile zeka arasında belli bir ilişkinin varlığını aramak amacıyla yapılan araştırmalar sonucunda, doğrudan, kesin bağlantılara varılamamıştır. Bu araştırmalrda görülmüştür ki. sınavlarda başarılı, zeka testlerinde de yüksek düzeyde zeki bulunan bazı öğrenciler, çeşitli alanlarda özgün, yeni düşünceler ortaya koyamamışlardır (San, 1985). Farklı yaratıcılık düzeylerinde olan çocukların kişilikleriyle, okul başarılarıyla ilgili bulgular, çocukların IQ’leri arasında farklar bulunabileceğini, fakat yaratıcılığın bunlardan anlaşılamayacağını, bu yeteneğin çok üstün yaratıcılıkla ” bir miktar yaratıcı olmak ” arasındaki farkın, açıkça görülen bazı özelliklerle anlaşılabileceğini ortaya koyuyorlar (Jersild, 1972).
Bilimsel yaratıcılık alanında yoğunlaşan çalışmalar doğrultusunda, yaratıcılığın zekanın genel durumu içinde yer aldığı söylenir. Buna göre bilişsel düşünme, bellek, ıraksak düşünme, yakınsal düşünme ile eleştirel düşünme gibi beş zihinsel işlemin yer aldığı bu durum içinde, ıraksak düşünme faktörü. yaratıcılığa en yakın olanıdır (Kirişoğlu, 1991).
Iraksak düşünme olası çözümler hatırlama ya da yeni çözümler üretmedir. Kişinin düşünceleri bir çok farklı yol boyunca “ıraksar “. Demek ki genişleyerek yayılır. Yakınsak düşünme ise, olasılıkları daraltmak ile en uygun çözüme “yakınsamak ” için bilgi ile mantık kurallarını uygulamak olarak tanımlanır. Iraksak düşünme, yakınsak düşünmeye göre daha esnektir. Yalnız eldeki bilgilerle yetinmeyen bir düşünme yöntemidir. Daha zengin fikirler akımına açıktır. Dolaylı olarak yeni çözümler ile yaratıcılığa daha yatkındır (Jersild, 1972).
Araştırmacılar, yüksek düzeyde zekanın, aynı düzeyde yaratıcılığı güvence altına almadığını, yaratıcılıkla zeka arasında çok yüksek bir bağlılaşım (corelation) olmadığını, daha zeki bir kişinin daha yaratıcı bir kişi anlamına gelmediğini belirtmektedirler. Guilford’a göre ” zeka, yaratıcılıkta hiçbir zaman tek başına belirleyici bir değişken olmadı. Faktör analiz ile çok boyutluluğu ortaya konan zeka, tek başına yaratıcılığı açıklıyamadı. Üstelik zekanın bir alt bileşeni olarak ortaya çıkabilen bir değişken, yaratıcılığın da bir alt bileşeni olarak karşımıza çıkabilirdi” (Sungur, 1997). Yaratıcı gizil güçlerin gerçekleşmesi için, genellikle hiç olmazsa ortalamanın biraz üstünde bir zeka düzeyi gerekli olmaktadır. Fakat bu nazik (kritik) düzeyin üstünde, zeka ile gerçek yaratıcılık arasındaki ilişki yaklaşık olarak sıfırdır.
Wallach ile Kegan, zeka ile yaratıcılığı incelemek amacıyla çocuklar üzerinde yaptıkları bir araştırmada, geliştirdikleri yaratıcılığı ölçme testinden elde edilen sonuçlarla zeka testinden elde edilen sonuçları karşılaştırarak çocukları dört kümeye ayırmışlardır (Ülgen ile Fidan, 1989) :
● Zeka ile yaratıcılık düzeyi yüksek olanlar,
● Zeka ile yaratıcılık düzeyi düşük olanlar
● Zeka düzeyi yüksek, fakat yaratıcılık düzeyi düşük olanlar,
● Yaratıcılık düzeyi yüksek, fakat zeka düzeyi düşük olanlar.
Bu araştırma sonuçları da göstermektedir ki, zeka ile yaratıcılık arasında doğrudan bir bağlantıdan söz etmek pek olanak içinde görülmemekfedir. Ne var ki, elde edilen bu veriler, tüm çocuklar için aynı sonuçları vereceğini söylemek için yeterli değildir. Aile ortamı, sosyo-kültürel çevre, eğitim, kalıtım vb gibi çeşitli etmenlerin özellikle küçük çocuklar üzerine yaptığı etkiler, onların değişik özellikler ortaya koymalarını sağlayabilmektedir. Ayrıca, bütün bunların yanı sıra, yaratıcılığı tanımlama biçimi, bu tanımlamaya yönelik olarak hazırlanmış olan ölçme araçları ile zeka testlerinin ölçmedeki yetersizliği yönündeki tartışmalar, zeka ile yaratıcılık arasındaki bağıntıyı belirleme konusunda çok açık yanıtlar ortaya koymayı engellemektedir. ]
———————————————————————————
Buraya kadar günümüzde yapılmış bilimsel çalışmaları taban alan açıklamaları aktardık ki, bilimsel olarak neler düşünülmüş, nelere karar verilmiş belirlensin. Bu alıntılar sırf bunun için yapılmlştır.
Fakat her zaman karşılaştığımız bir durum bu anlatımlarda da önümüze konulmuş bulunuyor. Bu da olaylar karşısında neden/sonuç ilişkisine aşağı yukarı hiç önem vermeden bilimsel sonuçlara varmaktır. Yaptığımız aktarımın son paragrafı bu puslu görüntüyü örten sisi dağıtarak bir parça aydınlatmaya çalışıyor, ama ondan önce ortaya konan bütün bilimsel araştırmalar ile sonuç açıklamaları neden/sonuç ilişkisinde yetersizliğe düşmekte.
Evet, görüntü olarak sanki zeka düzeyi ile yaratıcı güç arasında, bir parça da mantığa aykırı gibi görünerek, zaman zaman sanki hiç bir ilişki yokmuş gibi bir sonuca varılmakta. Sanki, “zeka ayrı bir disiplin, yaratıcılık ondan ayrı bambaşka bir yapıdır” sonucuna varilmak istenmiştir. Ama yapılan araştırmalar ile sonuç açıklamaları sağlıklı mı?… Hiç kuşku yok ki, sağlıklı olduğu söylenemez . Bunun nedenlerine gelince :
● Önce, Howard Gardner’in koyduğu ” çoklu zeka ” kuramını onaylıyorsak, şimdiye kadar yalnızca mantıksal + sözel tabana dayalı olarak uygulanmakta olan IQ testlerini gözden geçirip çoklu zekaya göre yeniden düzenlememiz gerekir. Çünkü bu haliyle zeka testi bütün zeka türlerini test etmek için yetersizdir.
Daha önce nasıl David Wechler, William Stern’in ortaya koyduğu IQ fikrini geliştirip büyükler için IQ testini ortaya koyduysa, bu kez de içimizden biri, bu günkü IQ testini gereği gibi yeniden düzenlemelidir. Zıra halen kullanılan test, doğası gereği bazı zeka kümeleri içinde bulunanları dışlayıp, kaçınılmaz bir biçimde, başarısız olarak göstermektedir.
Böylece zekası bulunduğu kümeye göre pek ala yüksek düzeyde olan birinin zeka düzeyi, bu gün uygulanan IQ testiyle, düşük olarak açıklanabilmektedir. Bu kişi, zeka düzeyinin yüksek olması gereği yaratıcı olursa “zeka düzeyi düşük, ama yaratıcılık düzeyi yüksek” grubun içinde, bu günkü araştırmacılara gore, yerini almaktadır. Hemen görüleceği gibi çıkış yolu yanlış seçilmiştir. Neden yanlış olunca, varılan sonuç ta doğru olmamıştır.
Demek ki ayran elde etmek için sütten başka bir maddeyle yola çıkılarak, ayrana hiç benzemeyen, çok farklı bir sonuca ulaşılmlştır.
Eldeki IQ testiyle iş görmede direnme, buna göre olmadık sonuçlara varıp bunları bilimsel gerçekler olarak açıklamak ne denli doğru olabilir?… Çünkü IQ testi her zaman değiştirilebilir, değiştirilmelidir de. Yanlış yapmada direnme eskilerin “abesle iştigal” dedikleri eylem sınıfına girer. Bunu değiştirmemekte direnme ya ruhsal tembellikten ya da bunu dogma gibi görmekten de ileri gelebilir.
● Zeka testlerine göre “zeka düzeyi yüksek, ama yaratıcılık düzeyi aşağıda” olanlara gelince. Bize göre burada çocuğun yetiştiği sırada geçmiş olduğu eğitim yöntemi ya da düzenini irdelemek gerekir.
Türkiyemizde, tümden eğitim yöntemine, öteki ülkelerde de tek tek eğiticilerin niteliğine bağlı olarak, ne yazık ki bazı öğrenciler ezberciliğe yönlendirilmektedir. Bu öğrenim sırasında olduğu gibi öğrenimin irdelendiği sınavlar için de geçerli bir durumdur. Böyle bir yöntemle yetiştirilmiş bir kişiden yaratıcı olmasını bekleyemezsiniz. Bunlar, yeteri kadar zeki iseler ancak taklit edebilirler. Zekalari elvermiyorsa bunu bile yapamazlar.
O halde, bilimsel bir araştırma söz könusuysa, zeka düzeyleri yüksek, ama yaratıcılıkları olmayan kişilere rastladığımızda, bunları geçirdikleri eğitim niteliği yönünden ayrıca araştırıp ondan sonra incelemeye almamız gerekir.
Acaba, hiç düşündünüz mü, neden ansiklopedilerde Türk adlarına bir iki yerde ancak rastlanır? Çok yazık ki, bizde yaratıcılık ile buna bağlı buluşlar yok denecek kadar azdır. Bunun nedeni aldığımız eğitimin ezberciliğe bağımlı olmasıyla, başka bir deyişle niteliği (kalitesiyle) ilgilidir. Öyle ki halkımız “kaçmaktan kovalamaya olanak bulamamış” duruma getirilmiştir. Ancak önemli olan bunun bir beceriksizlik sonucu mu, yoksa bilerek mi yapıldığıdır?
Çünkü yüksek düzeyde zeka, kaçınılmaz biçimde yaratıcıdır. Haydi ortanın bir üstü zeka için böyle olmuyor diyelim! Ya deha için ne diyeceğiz?… Dehalarda da yaratıcılık olmayabilir diyorsanız, ya kendi bilgi düzeyinizi, ya da kendi IQ nüzü irdelemeniz gerekebilir.
Bunlardan sonra, zekası ile yaratıcılık düzeyi yüksek ya da zekası ile yaratıcılık düzeyi düşük olanlar için, elbette söylenecek bir söz olamaz. Çünkü bulundukları durum olanı anlatmaya yetmektedir.
Bütün bu anlatılanlar ışığı altında hala “Bir nazik (kritik) düzeyin üstünde, zeka ile gerçek yaratıcılık arasındaki ilişki yaklaşık olarak sıfırdır “ diyebiliyor ya da bu söze inanabiliyorsanız, ki böylece dehalardan yaratıcılık beklemiyorsunuz demektir; geriye dönüp söylenenleri, baştan bir kez daha gözden geçirmenizi öneririz.
ZEKA İLE YARATICILIK ARASINDA SADECE OLASILIK DAHİLİNDE İLİŞKİ VARDIR. SAYGILAR.