Görsel Sanatlarda "MEKAN" nın Özellikleri…

sidneyopera001.jpg

“Bugünün tiyatro mimarları ışık ve mekân için geniş bir yelpaze yaratmayı amaç edinmelidir. Bir yönetmenini akla gelebilecek tüm hayallerine yanıt verebilecek denli nesnel ve uyumlu, mekân açısından bile insan aklını değiştirip yenileyecek nitelikte esnek bir yapı olmalıdır.” Walter Adolph Georg Gropius [*], 1934

Her büyük kentin kendini anlatan bir simgesi vardır : Paris’in Eiffel kulesi, Londra’nın Trafalgar meydanındaki Nelson anıtı (ya da parlamento), İstanbul’un Kız Kulesi (ya da Galata Kulesi) vb gibi… Opera yapıları da bulundukları kentin birer simgesi olarak tasarlanmalıdır. Buna örnek olarak Sidney Opera House’ u verebiliriz.

Kente simge olan yapıların dış yüzleridir. Opera yapılarının dış görünümleri, onları tasarlayan mimarlarca biçimlendirilir. Bu görünüm Eski Yunan biçemi olabileceği gibi, söz gelimi gotik, barok ya da modern mimari biçeminde olabilir. Biçem ne olursa olsun kentin simgesi olabilmeleri için, onları öteki yapılardan ayıran kendilerine özge karakter taşımaları gerekir. Buna en iyi örneklerden biri Londrada Royal Albert Hall, öteki Sidney opera yapısı olabilir. Sidney Opera Hous’un tasarımını yapan Danimarkalı ünlü mimar Jørn Utzon [**] belki, bütün yelkenlerini basıp okyanusa açılan bir “sefine” yi anlatmak istemiştir. Ama bize göre çatı kaplamasında kullanılan beyaz seramiklerle yapı, birbirini izleyip kırılmakta olan dev okyanus dalgalarını andırmaktadır.

Yapının konumu önemlidir. Tiyatro yapılarının giriş-çıkışları genel bir caddeye, olanak varsa bir meydana açılmalı. Karşılıklı cadde sınırından 20 m den daha uzakta olmalıdır. Otrulan yerleşim yerleri arasındaki tiyatrolarda, avlu genişliği giriş-çıkışlarda normal genişlikten 1/4 ya da daha fazla olmalıdır. Çalışanlar ile sanatçılar için ayrı bir giriş-çıkış tasarlanmalı, buna ek olarak yapıya malzeme girişi için ayrı bir bölüm düşünülmelidir. Seyircilerin gelişi 15-20 (en fazla 30) dakika içinde olur. Ama buna karşın hepsi aynı anda yapıdan ayrılırlar.

Seyircilerin çoğunluğu özel arabalarıyla gelip, park yerinde arabalarını bıraktıktan sonra yürüyerek tiyatroya girer. Her üç koltuk için bir otopark yeri hesaplanmalıdır. En uygunu tiyatroya çok yakın, tiyatro seyircisine hizmet veren büyük bir otopark ya da yapının altında çok katlı bir otopark düşünülebilir.

Yağmurlu günler için taksi yaklaşma yeri öngörülmelidir. Bütün çıkış kapıları dışarı doğru açılıyor olmalıdır.

Giriş kapılarından yapının içine, Ana Hol’ e girilir. Bu hol, yapının içinde bulunan salonların hollerine bağlanır. Genelde bir opera yapısında üç salon vardır : Büyük opera salonu, küçük bir orkestra konser salonui bir de tiyatro salonu. Bazılarında bunlara ek olarak bir de sinema salonu bulunmaktadır.

Vestiyerler yan çıkışların karşısında yer alarak, koridorun 1/3 ten daha fazla genişletilmesini gerektirir. Vestiyer uzunluğu her 20 seyirci için 1 m yada daha fazla olmalıdır. Askı uzaklıkları 5 cm dir.

Giriş katına birinci balkona ya da yükseltilmiş giriş katın altındaki bölüme ulaşan merdivenler, bölünmesiz 1.8 m genişlikte olabilirler. Dış merdivenlere uygun bir sahanlıkla 2 m ya da biraz fazlasına izin verilebilir.

Foyer (ya da dinlenme yeri) her seyirci için 0.8 – 2.0 m2 olarak düşünülür. Gezinti koridoru 5.5 m genişlikte 20 m uzunlukta tasarlanır. 75 -100 kişi için 1 WC bulundurulur. Toplam seyircinin 2/5 i erkek, 3/5 i kadın olarak var sayılır.

Ana giriş holü üzerinde bir lokanta, dahası bazı opera yapılarında bir alış-veriş merkezi de bulunabilir. Bu hol üzerinde bilet gişeleri de bulunur. Günün her saatinde ana hole seyirci girişi uygun görülmüyorsa, bilet gişelerinin açıklıkları yapı dışında olacak biçimde düzenlenebilir.

Seyir (temaşa) salonlarının düzenlenmesi ses ile seyircinin görüş olanakları ön plana alınarak yapılır. Ses yönünden, salon bir huni (ya da megafon) biçiminde tasarlanır. Bu huninin en dar yeri olan dibinde sahne ile orkestra çukuru bulunur. Ayrıca sesin güçlendirilmesi için belli yerlere, yapının doğasından yararlanılarak, ses rezonatörleri konulmuştur. Böylece bir parmak şıklatıldığında bile, ses salonun her noktasında aynı tınıda (tone’da) duyulabilir. Salon duvarları ile tavanının yankı yapmaması için, buralar sesi emici maddelerle kaplanır. Aynı durum iç sahne için de geçerlidir.

Salonun gerekli tavan yüksekliği, hava gereksmine (bir kişi için 5 m3 ten fazla) göre hesaplanır. Salon döşemesi eğimi 1/20 oranında ya da daha ufak olmalıdır.

Seyircinin sahneyi görüşü önemlidir. Bunun için oturulacak koltuklar aykırı biçimde, demek ki, arka arkaya gelen dizilerde arkaya gelen koltuk öndeki ikisinin arasına gelecek biçimde yerleştirilir. Koltuk grupları arasında bulunan yürüme koridorları, sahnenin orta noktasına doğru değil de yanlara doğru konulur.

Görüş düzeyinin saptanması için “grafik yöntem” ile “analitik yöntem” adını taşıyan iki yöntem vardır. Bunlar hem teknik ayrıntıları içerdikleri, hem de oldukça uzun bir konu oldukları için burada incelemiyoruz.

İçinde orkesranın yer alacağı Orkestra Çukuru denilen bölüm de sahnenin önünde olup izeyici salonu bölümünde bulunur. Orkestra çukurunun tabanı hidrolik asansör sistemiyle sahne düzeyine yakın bir yere kadar yükseltilebilir. Opera orkestrası, senfoni orkestrası kadar çok müzisyeni içermez. Bunun üyeleri 35 – 40 kişi kadardır. Kişi başına 3 m3 lük bir hacim hesaplanır.

Sahne seyirci salonundan iki perde ile ayrılır. Bunlardan biri “çelik perde” olup, dikey olarak hareket eder. Yanmayan maddelerden yapılmıştır. Yangında otomatik olarak inerek salonu sahneden ayırır. Bunun kontrbalansı perdenin kendisinden ağırdır. İkinci perde kumaştandır. İki yana doğru açılıp kapanarak, oyun sahnesini seyircilerden ayırır.

Bu noktadan daha ileri gidersek sahneye ulaşmış oluruz. Sahne hem görüntü, hem de işlev yönünden bir fabrikayı andırır. Ama üretilen son ürün bir sanatsal yapıttır.

Sahne genişliği opera için 18 m – 25 m arası, tiyatro için 10 m – 12 m olarak düşnülür. Dekor değişimi, yan ile arka sahnede hareketli sahne arabası kullanılmasıyla 10 saniyede gerçekleştirilebilir. Bunun dışında çeşitli tipte döner sahneler de kullanılabilir.

Sahne derinliği sahne açıklığının 2 katıdır. Sahne yüksekliği, sahne üstündeki makina daresinin alt kenarına kadar olan bölüm, seyirci salonunun ortalama yüksekliği + sahne açıklığının yüksekliği kadardır.

Sahnenin her iki yanında 0.80 m eninde, 2.20 m yüksekliğinde sahneyi gören, sahneye çıkış ile kaçış kapısı olan itfaiyeci odası vardır. Sahne yapısının her iki tarafında genişliği 1.25 m ya da daha büyük merdivenler öngörülür. Her 100 kişi için 1.0 m merdiven genişliği hesaplanır.

Sahne tavanı sahnenin üstündeki mekan olup, dekorlar ile ışıkları asmak için kullanılır. Sahne tavanı ile çatı araaındaki boşluk, ayakta yürüyebilmek için 2.10 m ya da gaha yüksek olmalıdır. Çatıda havalandırma açıklıklarının bulunması gereklidir.

Sahne bölümü şu ayrımları barındırır :

● Opera yönetiminin ofisleri.
● Sanatçıların soyunma odaları ile makyaj bölümü.
● Marangoz atölyesi.
● Resim ile boya atölyesi
● Demir işleri atölyesi.
● Elektrik & elektronik atölyesi.
● Mekanik işler atölyesi.
● Kostüm tasarımı & terzihane.
● Müzik aletleri bakım & onarım atölyesi.
● Butafor atölyesi.
● Müzisyenler için prova salonu.

Sahnenin bodrum katlarında malzeme deposu, Dekor deposu ile ısıtma/soğutma, jeneratör, hidrofor birimleri bulunur.

————————————————-

[*] Walter Adolph Georg Gropius (18 Mayıs 1883 – 5 Temmuz 1969) bir Alman mimar. Bauhaus’u kuran kişidir. Almanya, Berlin doğumludur.1934′te Nazi Almanyası zamanında Bauhaus’un kapatılması üzerine yurtdışına göç etmiş, çalışmalarını yurtdışında sürdürmüştür. Daha sonraları Amerikan vatandaşlığına geçmiş, Cambridge, Massachusetts’te yaşamaya başlamıştır. yaşama gözlerini burada yummuştur. Çalışmaları ile modern mimarlığın öncüleri arasında sayılmaktadır.

[**] Pritzker Mimarlık Ödülü sahibi Jorn Utzon, 90 yaşında geçirdiği kalp krizi sonucu Kasım 2008 de yaşamını yitirdi (doğumu Nisan 1918) . Sydney Opera Binası tasarımıyla tanınan Utzon, yapıyı 1957`de açılan bir yarışma sonucu tasarlamış, ancak 1973`te, binanın yapımı tamamlanmadan projeden çekilme kararı almıştı. Yapının bütçesiyle ilgili sorunların etkisiyle, opera binasını yaşamı boyunca hiç uğramayan Utzon, buna karşın, ölümünden iki yıl önce de, oğlu eşliğinde ürettiği yeni bir tasarımla, aynı yapıya yeni bir kanat kazandırmayı başarmıştı.

———————————————–

Yararlanılan Yapıt :

Ernst NEUFERT : Bau-Entwurfslehre. Friedr. Vieweg & Sohn Braunschweig/Wiesbaden. 1979.

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <strike> <strong>