“En kolay şey insanın kendisini aldatmasıdır, çünkü bir insan genellikle istediği şeyin gerçek olduğuna inanır.”
Demosthenes
Türkiye’nin 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal 17 Nisan 1993 Cumartesi günü sabahı, her zamanki “sağlıklı yaşam için spor” programını uyguladığı sırada, aniden yaşamını yitirdi.
Bunun ardından ölüm nedeniyle ilgili tartışmalar da başladı. Turgut Özal’ın eşi Semra Özal “Büyük Türk birliğini gerçekleştirmek istiyordu. Bu nedenle öldürüldü” sözleri de Turgut Özal’ın ölümünün bir cinayet olduğu söylentilerini güçlendirdi. Semra Özal`ın, Cumhurbaşkanı Özal`ın zehirlenme sonucu öldüğü savını araştıran savcılık, takipsizlik kararı verdi. Savcılık, Özal`ın kalp yetmezliğinden öldüğünü açıkladı.
Özal’a 18 Haziran 1988 Cumartesi günü Ankara Atatürk Spor Salonu’nda Anavatan Partisi’nin 2. Olağan Kongresi’nin düzenlendiği sırada da ateşli silahla suikast girişiminde bulunulmuştu.
8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın eşi Semra Özal, bir televizyon programında “Kadere inanmış biriydi ama sağlığına çok dikkat ederdi. Özellikle ameliyatlardan sonra beraber onun sağlığına çok dikkat ederdik. Gerçi kendisi pek söz dinlemez aklına eseni yapan bir insandı ama sağlığı konusunda bizi çok dinlerdi. Türki devletlere gitmeden önce Amerika’da check-up’a girdi hastaneden sapasağlam çıktı. Türki devletlerde de katiyen bir şey yemedi.” dedi.
“Hiçbir şikayeti yoktu çok sağlamdı çok keyifliydi ayrıca da. Seyahatler biraz uzun sürdü, havalar sıcaktı, biraz yoruldu ama yorgunluğunun dışında hiçbir şikayeti yoktu. Kilo da almamıştı orada yemek yiyemedi çünkü.” diyen Semra Özal şöyle konuştu:
“Spor yapardı sabahları. Fakat o gün İstanbul’a gideceğimiz ’Bugün yürüyüş yapmayacağım.Tekrar duş yapacak kadar vaktim yok, geç kalırız’ dedi. Konuşarak kahvaltı sofrasına geliyorduk ve konuşurken birden arkamda düştü.”
Programa katılan dönemin GATA Komutanı Ömer Şarlak da, “Cumhurbaşkanımız Türki Cumhuriyetleri’ne gitmeden önce gece beni telefonla aradılar. ’Ayağım ağrıyor, seyahate de gideceğim. Gelebilir misiniz? Seyyar röntgen cihazı varsa onu da getirirseniz memnun olurum’ dediler. Sağlıklı görünüyordu. Sol ayağında terlik, sağ ayağında da tokyo vardı. Tokyodan ayak başparmağı çok rahatlıkla görünüyordu şiş, kırmızıydı. Tipik bir gut nöbeti krizine benziyordu. ’Sayın cumhurbaşkanım sizin ürik asitiniz yüksek çıkmıştır mutlaka tahlillerde’ dedim. ’Olmaz böyle şey, normaldi’ dedi. En son kan tahlilleri getirildi, ’yeni yaptırdım’ demişlerdi ama tahlil 2,5 ay önce yapılmıştı ve ürik asiti yüksekti. Cumhurbaşkanım ürik asitiniz yüksek seyahate de çıkacaksınız emrederseniz hemen burada, isterseniz Gülhane’de yarım saat içinde bir iki konsültasyon hazırlayabilirim, iç rahatlığıyla gidersiniz dedim. Semra hanımefendi de benden yana oldu. Turgut Bey ’Okuyacağım çok dosya var, zamanım yok’ dedi.
’Söz sana dönünce yapalım’ dedi. Konsültasyon teklifimi yerine getiremedim. Ben sabah aradım ilgililerden ayağının rahatladığını, ağrısının azaldığını, kaybolmak üzere olduğunu söylediler o şekilde yola çıktılar.” diye konuştu
Semra Özal, “…Ben savcılığa delilleri verdim. Bunu çıkaracak araştırarak ben daha fazla açıklamak istemiyorum. Benim şüphelendiğim şeyler var. Bu zehir verilmeye daha önceden başlanmış olabilir. Bir Azerbaycanlı’nın bana gelip bazı şeyler verdiği, anlattığı el yazısı ile oradan anladığım kadarıyla orada başlamış olabilir.” dedi.
Özal’ın saçının kesilip alındığına ilişkin duyumları hatırlatan Prof.Dr. Sevil Atasoy’a Semra Özal şu yanıtı verdi:
“Evet bende var saçından kesilmiş ama dediler ki köküne yakın kesmek gerekir ucundaki saç bir şeyi göstermez dediler.”
Atasoy, “Saç ayda yaklaşık bir santim kadar uzar ve kökünden itibaren birer santimlik aralıklarla kestiğiniz zaman son geçmiş bir ayı, ikinci santim ikinci ayı gösterecek bir şerit gibidir. Gerçekten çok önemli bir delildir. Üç santim uzunluğundaysa o saç geçmişteki üçüncü aydaki durumu gösterir. Bir almış olduğu toksik madde 3 ay öncesinden itibaren başladıysa o ucunda da bulunur.” diye konuştu.
“Birkaç günse zaten hiçbir şans yok” diyen Atasoy şöyle devam etti:
“Ama ben burada elde ona ait bir biyolojik delil olduğunu düşündüğüm bir materyal var, saç var. Her halükarda o saçın incelenmesinden yanayım. Teorik olarak her şeyi delil olarak değerlendirmek gerekir. Örneğin yıkanmamış iç çamaşırları varsa onlar dahi önemlidir ter olduğu için. Üzerinden çok çok zaman geçmiş bir olayda bu delillere ulaşılması olasılığı yok denecek kadar az. Mezar açma önemli bir tekniktir, çok zordur mezarı açmak da, oradan çıkan materyali incelemek de zordur ama olmayacak bir iş değildir. Nice defalar Türkiye’de yapılmıştır. Dünyada mezar açmada ilk sıralarda yer alan bir ülkeyiz.”
Semra Özal bunun üzerine “O en son yapılacak şey ben tahkikatı bekliyorum” dedi.
Bunların dışında eşi, Turgut Özal’ ın öldüğü sırada ağzından köpük geldiğini, bunun da zehirlendiğinin bir kanıtı olduğunu söylemiştir.
Bilindiği gibi Turgut Özal, 1987 yılı Şubat ayında Houston Methodist Hastanesinde Michael DeBakey gözetiminde bir koroner by pass ameliyatı geçirmiştir. Bu da oldukça ağır bir kalb hastalığı olduğunu gösterir. Bu cerrahi girişim bacaktan alınan safen veni aracılığıyla yapılmıştır. Demek ki oldukça eski bir yöntem uygulanmıştır. Bu tür cerrahi girişimler sonunda koroner arterin tekrar tıkanması sıkça görülen bir sonuçtur.
Yurda döndükten bir süre sonra düzenli olarak “sağlık için spor” yapmaya başlamıştır. Ne var ki uygulanan bu spor hareketleri hafif egzersizler halinde olmayıp, koşu bandı ya da kondüsyon bisikleti üzerinde yapılıyordu. Özal’ ın kondüsyon bisikleti üzerinde çekilmiş resmi bile vardır.
Böyle davranması kendi görüşü doğrultusunda değil, ama bazı bilirkişilerin (!) önermesi sonucu olsa gerektir. Çünkü Turgut Özal gereği kadar zeka ile basiret sahibi birisiydi.
Ağır ya da hafif kalb hastalığı olan kişiler, daha başka bir deyişle kalb kası zarar görmüş kişiler, elbette kalıp gibi yatağa ya da koltuğa bağlanıp kalmamalı, çok hafif olarak jimnastik yaparak hareket halinde olmalıdırlar.
Koroner by pass ameliyatı geçitecek kadar kalb kası zarar görmüş birine “sağlık için spor” adına koşu bandı ya da kondüsyon bisikleti üzerinde spor yapmasını önermek, o kişiye yarar yerine zarar getirecektir.
Çünkü ağır spor hareketlerinde kaslar gereğinden çok daha fazla kan akımına gereksinim duyarlar. Bu kanı kalb dokulara göndermek için aşırı zorlanır. Bu normal kalb kası için kaldırılabilecek bir yüktür. Ama önceden zarar görmüş kalb kası bu aşırı yüke dayanamatıp, yetmezlik belirtileri gösterir. Başka bir deyişle iflas eder.
Ölümü sırasında Turgut Özal’ ın ağzından köpük gelmesi, sol kalb yetmezliği sonucu oluşan akut akciğer ödeminin belli başlı belirtilerinden biridir.
Bunlardan ötürü Turgut Özal’ ın ölüm nedeni zehirlenme değil, ama kalbinin kaldıramayacağı kadar yük almasına yol açan “sağlık için spor” (!) uygulamasıdır. Gerçekten de savcılık yaptığı araştırma sanucu bu yönde karar vermiştir.
Turgut Özal’ ın ölümünde bir suikast ile suikastçı varsa, bu ölümü önu zehirleme yoluyla değil, ama kalbinin kaldıramayacağı ağır sporları uygulamasını önerme yoluyla gerçekleştirmiştir.
Kalb kası zarar gördüğünde ona aşırı yüklenilmeyeceğini bütün hekimler bilir ya da bilmelidirler. Ancak sıradan kişiler, söz gelimi koroner by pass geçirmiş hastaların tümüyle eski sağlıklarına kavuştuklarını zannediyorlar.
Oysa yapılan, bir yedek parça değişikliğiyle uygulanan motor tamiri değildir. Yapılmaya çalışılan bir yolla hastaya yardımcı olup yaşamını uzatmaya çalışmaktan ibarettir. Aslında hastalık tümüyle yok edilmemiş, yaralı kalb kasına bir yolla yardım ulaştırılmıştır .
Bundan ötürü koroner by pass ameliyatı geçirmiş bir kalb kasına fazla yüklenmeye çalışmak, ölüme yol açmakla eş anlamlıdır. Bunu hiç akıldan çıkarmamak gerekir!…
Mustafa K. Atatürk ne güzel söylemiş beni türk doktorlarına emanet edin.. üzücü gerçektem üzücü