“Dünya şeytanın dükkanıdır, ondan bir şey çalma ki şeytan onu istemeye gelip senden almağa kalkışmasın.”
Yahya İbni Muaz
İster küçük çapta isterse büyük çapta balık avcılığı yapılsın, bazan balıkçıların kullandıkları av gereçleri denizde kaybolmaktadır. Bunlar çoğunlukla balık ağları ya da kapan biçimindeki sepetler olup, denizin dibine çökerler.
Bu gereçler kendi yerlerini belli eden şamandıralardan kurtulduklarında balıkçıların ellerinden çıkmış olurlar.
Şamandıralarla bağlantılarıi, Av araçlarının kaybolmasının bir çok nedeni olabilir. Genel olarak; hava koşulları (fırtınalar, akıntılar, buz hareketleri vb.), dip engelleri (batık gemi enkazları), gemi seyrüsefer durumu, balıkçılık eylemleriyle çatışma, zemin yapısı, insan hataları (işaret şamandıralarının iyi bağlanmaması ya da gereğinden kısa bağlanması v.b.), deniz kuşları ile büyük canlıların etkileri (kuşların şamandıra iplerini gagalayarak kesmesi ya da çözmesi, büyük canlıların (yunus, manta, balina, fok, vb.) ağa yakalanarak ağı sürüklemeleri, bazı balıkçıların kişisel çekişmelerden ötürü birbirine zarar amaçlı olarak işaret şamandırası iplerini kesmeleri, dip halatlarının diğer kayıp takımlar tarafından kesilmesi ile çeşitli donam hataları başlıca kayıp nedenleri olarak söylenmiştir.
Ancak iş burada göründüğü gibi basit bir avlanma gereci kaybından ibaret değildir. Dibe çöken ağlar ile sepetler çöktükleri deniz dibinde görevleri olan avlanmayı özdevinimli (automatic) olarak, kendileri yok oluncaya kadar sürdürmektedirler!…
Bu durum, balıkçılık malzemesinin deniz suyundaki ömrüne bağlıdır. Yapılan araştırmalara göre, kimyasal işlem uygulanmamış ahşap tuzaklar iki aya, kimyasal işlem uygulanmış olanlar ise (kimyasal boya ile koruyucularla boyanmış) iki yıla kadar, deniz ortamında bozulmadan kalabilmektedir. İskeletleri demirden, paslanmaz çelikten, etrafı da vinil kaplanmış ağ gözlerinden donatılmış balıkçılık malzemelerinin, on – on beş yıl kadar dayanabildiği bildirilmektedir. Özellikle son gelişmelerle, plastik sepetler, on ila otuz yıla kadar, suda bozulmadan iyi koşullarda kalabilmektedir.
En başta, deniz dibine batmadan önce, bu gereçler üzerinde ya da içinde avlanmış deniz hayvanları vardır. Dibe bunlarla birlikte çökerler. Bu hayvanlar bir süre sonra beslenememe yüzünden ölürler. Bunların ölülerinden yararlanmak için gelen balıklar da bu ağlara takılırlar. Onlar da ölüme mahkum olurlar. Bu kısır döngü sürer gider. Balık ölüleri kokuşup dağıldığı için o çevrede büyük deniz kirliliğine neden olurlar.
Dünya genelinde, galsama ağları balıkçılığında her yıl %1 oranında kayıp meydana geldiği bildirilmiştir. Newfoundland’ta her yıl 5000 morina galsama ağının kaybolduğu , Kanada balıkçılığında kayıp galsama ağlarının yakalama oranlarının, bu ağlar ile yapılan avcılığın %15’ini oluşturduğu tahmin edilmiştir. Kanada Atlantik kıyısı balıkçılığında ise her yıl ortalama 8000 galsama ağının kaybolduğu, 3000-30000 ton arasında dip balığının telef olduğu tahmin edilmiştir.
Bazı anket sonuçlarına göre, İzmir Körfezi’nde 2002 yılında yaklaşık olarak 200–280 km. uzatma ağının çeşitli nedenlerden ötürü kaybolduğu tahmin edilmiştir.
Üstelik ağlara takılmış bu deniz hayvanlarından hiç kimse yararlanamaz. Dibe çökmüş ağ içinde bir çok balık iskeleti görülür.
Ayrıca dibe inen ağlar bir kayalıktaki canlıların üstünü de örter. Burada yerleşmiş deniz canlılarının da sonu olur bu… Söz gelimi bir mercan resifi üzerine oturmuşsa, buradaki mercanların tümünün ölümüne neden olur.
Deniz dibinde ölen canlıların bedenlerinin çürümesinden çevreye bir çok toksin yayılır. Deniz kirliliğine neden budur.
Sonuçta bu yolla ağlara takılıp avlanmış olan balıklar doğal olarak :
● Hiç kimseye fayda sağlamaz
● Avlama zaman yasaklarına uymaz
● Nicelik bakmından av sınırlarına uymaz
● Boyut bakımından sınırlara uymaz
Türkiyede deniz dibine inmiş bu balık avlama gereçleri bir grup gencin girişimiyle sistematik olarak Karaburun’ da çıkarılmaya başlanmıştır. Başka bir grup genç ise bu iş için AB den bir miktar para yardımı da almış bulunuyorlar.
Ancak bu eylemler yerel olarak kalan küçük çaplı atılımlardır. Ama gene de bu konuda bir bilinçlenmenin başladığını gösterirler.
Bu konuda devletin ilgili birimleri işe el koyarak, bir kurtarma operasyonu politikası geliştirmesi gerektiği açık bir gerçektir. Çünkü kurtarma işlemi kolay değil, çok güçlükle yürütülen bir iş olup, bütün denizlerimizde uygulanabilir olması beklenir.