“Size kafanız hükmediyorsa kralsınız, vücudunuz hükmediyorsa köle!..”
Marcus Porcius Cato
Dokuz gün içinde 160 ölü, 870 yaralı!...
Hayır!… Bu bir savaş sonu bilançosu değil. Geçtiğimiz dokuz günlük kurban bayramı tatili boyunca kara yolu trafiğinde verilen ölü ile yaralı sayısı!… İlk Körfez Savaşında ABD ordusunun uğradığı kayıp sayısının on katıdır bu…
Üstelik bu sonuç ilk kez yaşanmıyor. Daha önce de buna benzer kayıplara, kara yolu trafiğinde bir çok kez tanık olduk. Bundan ötürüdür ki, İç İşleri Bakanlığı aynı feci görüntülerin yaşanmaması için, bu kez bir dizi önlem aldı.
Ama öyle görülüyor ki, ne önlem alırsanız alın, dahası her araca birer denetici bile yerleştirseniz bu kazalar sürüp gidecektir. Araştırmadık ama, öteki uygar ülkelerdeki kara yollarında bu ölçüde kayıplar olmakta mıdır?… Böyle olmadığını zannediyoruz.
Acaba durum neden bizde böyle oluyor?…
Bunun başlıca nedeni bizlerin her ele aldığımız konuyu yozlaştırıyor (dégénéré ediyor) olmamız olsa gerektir. Şöyle bir uzaklaşıp olaylara dışardan bakarsak, elimize alıp ta yozlaşmaya götürmediğimiz hemen hiç bir konu olmadığını görürüz. Bunun içinde başta sağlık konusu, eğitim konusu, hukuk anlayışı konusu, medya anlayışı ile demokrasi olmak üzere bir çok konu var.
Durum fizikteki birleşik kaplar ilkesi uyarınca yürüyebileceği için, kara yolu trafiğine çıkanların da başka türlü davranmaları söz konusu olamayacağı hemen anlaşılır.
Cehaletin (bilgisizliğin), akıldan yoksun oluşun kol gezdiği bir ortamda, ileri uygarlık yapıtlarından biri olan motorlu araçları gerektiği gibi sürebilme olanağının olamayacağını bilmek gerekir. Çünkü çağ atlamak için, çağdaş uygarlık düzeyine ulaşabilmek için, başka bir şey değil, doğru bilgi ile belli bir zeka düzeyi gereklidir.
Kara yolunda motorlu araç sürücüleri arasında, sayısı belirsiz ama alınan sonuçtan çıkarılabileceği gibi, elinde ehlyet belgesi olan, ama aslında EHLİYETSİZ bir sürü sürücü var. Bunlar bindikleri araçları rastgele, kendi bildikleri gibi sürdüklerinden kazalara yol açıyorlar. Bu durumda ne kadar önlem alsanız alın, kazaları önleme olanağınız olamayacağı açık bir gerçektir.
Üstelik sürücü ehliyeti belgesi vermek için aranan en düşük (asgari) koşul, ilkokulu bitirmiş olmak ile 18 yaşını tamamlamış olmaktır. Bu okuma yazma bilen herkese sürücü ehliyet belgesi verilmesi demektir. Alınan sonuçlardan anlaşılıyor ki, bu kadar düşük bir eğitim düzeyinde olan kişilere ehliyet verilmesi çok sakıncalıdır!… Ama bizde lise düzeyinde eğitim görmüşlerin bile yeterli ekin (kültür) kazanmadıkları bir gerçektir. Gene de ilkokul düzeyinden iyidir diye düşünüyoruz.
BUNUN ANLAMI BİZLERİN HENÜZ ATLI ARABA SÜRME DÖNEMİNDE OLDUĞUMUZ, AMA MOTORLU ARAÇ KULLANMA EHLİYETİMİZ OLMADIĞIDIR. Siz istediğiniz kadar, alınan önlemlerden biri olarak sürücü ehliyet belgesi veriniz, sürücüler ancak at arabası sürebilir durumda olduklarından, bu çabanız boşa gitmeye mahkumdur.
Durum çoğunluğun ADAM GİBİ ADAM olma yolunda adımlar atmaya başladığında ancak düzelebilir. Başka türlü değil!…
Bunun için ise, kendimize çeki-düzen vermeye kararlı olmak koşuluyla, uzunca bir zamanın geçmesi gerektiği açıktır.