“Allahın inayeti sizinle birlikte olsun. Amin”
Kutsal Kitaptan
Amin sözcüğü dua sonunda bir tür onaylama eki. Daha doğrusu, duada söylenen şeylerin olmasını dilemek amacıyla soylenir.
Müslümanlar, Kuran-ı Kerimin en önemli suresi olan Fatiha suresini ister namazda ister başka bir biçimde dua ederken okurken okuduktan sonra “AMİN” derler. Ancak Kuran-ı Kerim’de “Amin” sözcüğü hiçbir yerde geçmemektedir.
Hz. Peygamber (s.a.s.) ise, namaz’da Fatiha Suresi’nin okunması bittikten sonra “âmin” denmesini özellikle emretmiştir.
Şöyle ki: “İmam, Fatiha’yı tamamlayıp âmin dedikten sonra siz de .”âmin” deyiniz. Kimin bu sırada “âmin” demesi meleklerin o anda “âmin” deyişi ile aynı ana rastlarsa geçmiş günahları affolunur. “ (Müslim, K. Salat, 72; Ebû Dâvud, Salat, 167-168; Tirmizî, Mevâkîttü’s-Salat, 116).
Amin sözcüğünün kökü, Nişanyan Türkçe Etimolojik Sözlüğüne göre, Arapça ile İbranicede ortak olmakla birlikte, dua sözü olarak kullanılan āmīn İbranicedir.
Öte yandan Osmanlıca Sözlük āmīn için şu karşılığı vermektedir : “Yâ Rabbi! Öyle olsun, kabul eyle! (meâlinde olup, duânın sonunda söylenir). İncil’de iki yerde geçer. Tevrat’ta da geçer. İbranice ve Süryanicede de vardır. Hakikat, çok doğru, tamam mânâsındadır.”
Şimdi de Enis Akdağ’ dan bir alıntı yapalım :
“Tanrı uludur, birdir, tektir
Ondan başkası yoktur
Bir tanedir
O’dur her varlığı yaratan….”
Yok hayır!…Ezan değil. Mısır hükümdarı (firavunu) Akhenaton‘ un (Amenofis’ in) yazdığı bir şiir.
Şiir şöyle devam ediyor:
“Bir ruhtur Tanrı, görünmeyen bir ruh…
Ta başlangıçta vardı Tanrı,
Tek varlıktı o.
Hiç bir şey yokken o vardı.
Her şeyi o yarattı
Ezelden beri süregelen varlığı,
Ebediyete kadar sürecek,
Gizlidir Tanrı, kimse görmemiştir onu.
İnsanlara ve yarattıklarına sır kalır her zaman.”
Tek tanrılı dinlerin gerçek kurucusu Amenofis, her duanın sonunda kendi adının zikredilmesi talimatı vermiş : ‘Amen!.’
Önce Tevrat’a oradan da İslamiyete geçen ‘amin’ de oradan geliyor!…
Demek ki “Amen” sözcüğünün kökeni eski Mısır dili olan Koptça’ dır (Kıpti kelimesi de ordan gelir..). O dönemde kıtlık nedeniyle Mısır’a göç etmiş olan Yahudiler de o zamanki Mısır geleneğine uyarak böyle söylemeye başlamışlardır.
Anlaşıldığı kadarı ile Yahudileri Mısır’dan çıkaran Hz. Musa bu geleneğe dokunmamış, bu gelenek Yahudilikten sonra Müslümanlıkta da iyice kök salarak “Amin” biçiminde söylenilir olmuştur
Gariptir ki, gerek Tevrat gerekse Kur’an’da Firavunlar en nefret edilen kişiler olarak tanıtılmakta iken hem Yahudi ile Hıristiyanlar hem de Müslümanlar günde birçok kez nefret ettikleri Firavunun adını, ister Amen, isterse Amin biçiminde anmaktalar!…