“Çocuklarınıza şiir ve matematik öğretiniz.”
İmam-ı Şafii (Arapça: ابو عبد الله محمد بن إدريس الشافعي Abu Abdullah Muhammad ibn Idrīs al-Shafi’i 767-820), ünlü İslam hukuku bilgini.
İmam-ı Şafii yukardaki sözlerinde tümüyle haklıdır. Çünkü soyut düşünceyi şiir sözcüklerle, matematik rakamlarla anlatır. Ama birine soyut düşünmeyi öğretmeden, dahası bunu bir yaşam biçimi haline getirmeden, doğrudan şiir ya da matematikle tanıştırmak onu her ikisinden de soğutmakla sonlanır.
Ancak biz küçüklere sözcükleri öğrettikten hemen sonra şiirler okutmaya başlarız. Rakamların ne olduklarını anlatmadan öğretip, hemen dört işlemin nasıl kullanılacağının öğretimine geçeriz. Bu bizim, ister ana kucağında olsun, isterse okullarda olsun düştüğümüz en büyük yanılgıdır. Sonunda şiirden ya da matematikten hiç bir şey anlamayan ya da bunlardan nefret eden kuşaklar yetiştiriyoruz.
Çünkü bir kaç şiiri ezbere bilmek şiirden anlamak demek değildir!…
Aynı biçimde, dört işlemi bilmek ya da bazı teoremler ile ünlü problemlerin çözümünü bilmek, matematik bilmek değildir!…
Bunları anlamanın, gizlerine ulaşmanın yolu soyut olarak düşünebilmekten geçer.
Soyut düşüncenin bulunduğu mekana açılan kapının üç kilidi ile bunları açan üç anahtar bulunmaktadır. Eğitim yapanlara düşen bu anahtarları kullanmayı bilmektir.
☻ Bunlardan biricisi masallardır. Küçüğe önce kendi ekininden, sonra da değişik ekinlerin masalları okunmalı, onların masalların o soyut ortamına girmeleri sağlanmalıdır. Bu ilk adım ana kucağındaki eğitim sırasında atılır. Bunu bilerek ya da bilmeden yapıyoruz. Ama sonraki adımlarla da güçledirilmesi gerekir. Tersi durumda çocuk soyut düşünmeyi öğrenmeden bu aşamada kalır.
☻ İkincisi müziktir. Çocuğa dünya başyapıtlarını dinletmek yetmez. Bundan olsa olsa keyif alır, o kadar. Müzikten soyut düşünceye varmak için konulu bir baş yapıt seçlir. Söz gelimi bu Ludwig Van Beethoven‘in altı numaralı “Pastoral Senfoni”si olabilir. Burada dinletilen müzikle birlikte neler anlatıldığı çocuğa açıklanmalıdır. Bir kaç yinelemedem sonra başka bir programlı başyapıta geçilir.
Bir süre sonra programı olmayan soyut anlatımlı müzik yapıtlarına geçilir. Bu çocuğun bütün büyüme sürecince, demek ki 0 – 6 yaşı ya da 7 yaşına kadar sürdürülür. Sonunda görülecektir ki çocuk her duyduğu tınıdan bir anlam çıkarmaya başlamıştır.
☻ Üçüncüsü resimdir. Bunda amaç çocuğa ünlü başyapıtları ya da onların kopyalarını göstermek değildir. Bunun yerine çocuğa renkli kalemler verip bir şeyler çizmesi önerilir. Sadece bir kaç çizgi çizmesi ya da değişik renkleri tan yana boyaması yeterlidir. Ona bunların ne anlama geldiği, neden bunları çizdiği ya da boyadığı sorulur. Doyurucu yanıtlar alınıncaya kadar bunda ayak diremelidir. Sonrasında çocuk çizdiklerini kendiliğinden anlatmaya başlayacaktır.
Dünya baş yapıtlarıyla tanıştırılmak bundan sonra gelir. Burada da önce renklerin, ışık gölgenin nasıl kullanıldığı, bunun ne anlamı olabileceği tartışılır. Sonra tablonun konusu ile biçemi incelemeye alınır.
Böylece okullara müzik ile resim derslerinin neden konulmuş olduğu anlaşılıyor. Ama, bizim eğitim sistemimizde bu dersler çok yanlış öğretilmektedir. Dahası dışlanmaktadır!… Bu yüzden resim ile müzik derslerinden küçüklerin yararlanma olanağı ortadan kaldırılmış oluyor. Eğitimde asıl devrim bu alanda yapılmalıdır!…
Ne yazık ki bizler, bizden öncekiler, bizden sonrakiler böyle yanlış eğitimin kurbanı olduk. Ama bu yukarda anlattığımız yöntemi kullanırsanız, debil düzeyinin üstündeki her zeka düzeyinde bulunan çocukta olumlu sonuç alınabilir.
Zekası alt düzeyde olanlarda, demek ki IQ 80 – 100 aralığında olanlarda bazan başarısız olabilmekle birlikte, çoğu kez olumlu sonuç alınabilir.
Zekası orta düzeyde olanlarla (IQ 100 – 120), parlak zekası olanlarda (IQ 120 – 140) sonuç hep olumlu olacaktır.
Dahi olarak doğmuş olanlarda (IQ 140 ın üzerinde) bu konu tartışılamaz bile. Çünkü onlar iyi bir eğitimden geçmeseler bile, yaradılıştan ileri düzeylerde gelişmiş olan imgelem güçleriyle soyut düşünceye ulaşmayı kendiliklerinden başarırlar.
İster ana kucağındaki, isterse okullardaki yetersiz, çarpık öğretim yüzünden bu gün ergin düzeyinde bulunan bireylerin çok büyük bir çoğunluğu soyut düşünce nedir bilememektedir.
Nasıl olur?… Diye sorarsanız.
Şu aşağıdaki problemi cebir kullanmadan, dahası rakamları da kullanmadan, sadece zihninizdeki imgelediğiniz geometrik şekillerle, söz gelimi dik dörtgenlerle çözmeye çalışmanızı öneririz :
TOPLAMLARI BELLİ, FARKLARI BELLİ İKİ SAYIYI ARİTMETİK YÖNTEMLE BULUNUZ!…
Çözebildiniz mi?… O zaman “sayut düşünce”nin ne olduğunu biliyorsunuz demektir!…