Ilımlı İslam İcadedilmişti!… Şimdi de Ilımlı Laiklik!…

ilimli.jpg

“Zeki insanların çok olmayışı büyük bir mutluluktur. Şayet herkes zeki olsaydı, bir şeyler yapma olanağı hiç mi hiç kalmayacaktı… “
Auguste Detoeuf (Fransız endüstri ile denemecisi)

Tesettürlü bir hanım köşeyazarımız var. Bu hanımefendi Dışişleri Bakanının yapacağı Suudi Arabistan gezisine katılmak için çağırılmış. Ancak Suudi Büyük elçiliği “babasından ya da kocasından yazılı müsaade olmadığı için” gerekli vizeyi vermemiş. Köşe yazarımız da “bu yaştan sonra hiç kimseden bu yolda izin almam” diyerek yolculuktan vazgeçmiş.

Buraya kadar olanlarda, Suudi elçiliğinin davranışı dışında, olağanüstü bir şey yok. Lakin tesettürlü köşe yazarımız, bu olay üzerine “Peygamberin kemikleri sızlıyor.Din önemlidir, ama ‘katı olmayan laiklik de önemlidir” sözlerini sarfederek, dinsel yazınımıza “ılımlı islam” deyiminden sonra “ılımlı laiklik” sözünü katarak, olağanüstü bir davranış sergilemiştir.

“katı olmayan laiklik” ne anlama gelir?…

Bu “ılımlı laiklik” demek değil midir?…

Bundan önce dillere dolanan bir “ılımlı islam” sözü vardı. Ilımlı İslam doktrini, yayılımcılığın (emperyalizm) ideologlarınca 1950’li yıllarda Sovyetler Birliği’ni güneyden kuşatmak amacıyla oluşturulan “Yeşil Kuşak Projesi” nin güncellenmiş biçimidir. Bir başka deyişle, yayılımcılığın genelde tüm dünya halklarına, özelde ise Müslüman halklardan oluşan devletlere kendi çıkar politikalarına uygun olacak biçimde biçtiği roldür. Yayılımcılık, biçtiği bu rol sayesinde bir taşla iki kuş vurmuştur. Asıl amacı olan Sovyetler Birliği’ni kuşatırken, aynı zamanda, kapitalizmce geri kalmış Müslüman ülkelerin tüm değerlerini daha rahat sömürebilecek ideolojik zemini hazırlamıştır.

Ama bu yanlış olarak kullanılmış bir deyimdir. Çünkü İslama bir “ılımlı” sıfatı eklerseniz, İslamı değiştirmek istiyorsunuz demektir. Bunun adına düpedüz REFORMASYON denilir.

Eğer İslamda bir reformasyona gidilecekse, onun yolu bu değildir. Çünkü “ılımlı İslam” denildiğinde İslami kuralların bazılarının yapılıp, ötekilerini saf dışı bırakılacağı, bu yolla İslamın yumuşatılacağı anlaşılır. Dindar (dinci değil!…) birisi için dini kuralların bazılarına uyup, bazılarına uymamak biçiminde bir yol izlemeyi öneremezsiniz.

Bir kez düşünün Hristiyanlıkta yapılan reformasyon böyle mi uygulanmıştır?…Olanın bununla hiç bir ilgisi yoktur.

“Hayır, biz bununla dini yolla yönetilen bir devletin biraz yumuşak olarak yönetilmesini anlatmak istedik!…” Derseniz iyice abuk-sabuk bir laf etmiş olursunuz. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti dini bir devlet değil laik bir devlettir. Bunu görmezden gelmek, alıklık midir yoksa habislik midir?… Kararı siz veriniz!…

Yoksa “ılımlı İslam” ile laiklik mi amaçlanıyor?… Bu, bütün kavramları birbirine karıştırıp, arapsaçına döndürmek demektir. Ama belki de asıl istenen böyle bir ortamdır. Ancak akılla bağdaşmayan (akılla kabili telif olmayan) hiç bir düşünce, sonuç olarak eylemde başarılı olamaz.

Yok!… “Biz bir kez ortalığı karıştıralım da sonrasını düşünürüz” diyorsanız; buyrun alıklılığınızı sürdürün. Sonunda pişman olmamak koşuluyla, meydan sizindir.

Bu kez tanıklık ettiğimiz “Ilımlı Laiklik” kavramına gelince…

Bu konuda Mustafa Akyol. Radikal gazetesinde “Türkiye’nin ihtiyacı Ilımlı Laiklik” başlığıyla çıkan yazısında bakın neler söylüyor :

“Türkiye’de laiklik gereği dinin sadece vicdanlarda olabileceğine ilişkin bir klişe var. Oysa gerçekte başta İslam olmak üzere her büyük din, kaynağı vicdanlarda yer alan, ama oradan çıkıp toplumsal hayata yansıyan değerler ve kurallar öğretir. Bu da son derece normaldir. Asıl sorulması gereken soru şu: Türkiye’de devletin vicdanlar dışında her şeye tahakküm etmesi gerektiğini zannedenler, bu zannı neye dayandırıyorlar?…

Merak etmeyin, Türkiye’de ılımlı bir İslam devleti kurulmayacak. Ama vatandaşlarının inançlarıyla barışık bir ılımlı laikliğe fazlasıyla ihtiyaç var. Bitmek bilmeyen laiklik gerilimleri ancak o şekilde aşılabilir.”

Bunu söylemekle demek istiyor ki, devlet vicdanlar dışında hükmü altına aldığı devlet işlerinin bir bölümünde dinin de işe karışmasına olur vermesi gerekir. Böyle olunca devlet ya da dünya işleri hem devlet, hem de dinin ortaklaşa eğemenliği ile güzelce yürütülür. Gereksinim budur.

Güzel de, hangi konularda dine, hangi konularda devlet otoritesine ağırlık verilecek?… Bu bir karmaşayı da beraberinde getirmez mi?…

Böyle melez (hibrit) bir yönetim biçimine dünya yüzünde başka örnek var mıdır?… Devletler ya laiktir; din ile devlet işleri tümüyle ayrıdır. Ya da devlet bir din devletidir. Burada da şeriat yasaları hüküm sürer. Hiç bir devlet yönetiminde işime geldiğiyerde din yasaları, işime geldiğinde laik yasaları kullanırım denemez. Bu kaosu getirir.

Belki de böyle söylemekle kaosu eğemen kılmak isteniyor!…

O zaman hemen, aklı başa toplayıp bunun öyle gazete makaleleriyle çözülebilecek bir problem olmadığını bilmek gereğini söylemeliyiz. Bu bir devlet yönetimi sorunu, demek ki çok ciddi bir iştir. Ancak gerçek devlet adamı yapısında olan kişilerce ele alınıp,, çözülebilir. Örnekse, Mustafa Kemal ATATÜRK gibi kişilerce ele alınıp çözülebilir. O da zaten gereğini Türkiye Cumhuriyetini kurarak yapmıştır. Bize düşen akıllı, uslu yaşamın nimetlerinden yararlananıp, yaşamımızı sürdürmektir..

Bu arada tesettürlü hanım köşe yazarına bir hatırlatma yapmak gerekir. Şeriat için sadece tesettüre girmek yetmez. Şeriat yönetimi olduğunda kadın bireyler ikinci, belki de üçüncü sınıf vatandaş olarak ele alınır. Kadınlar bir başlarına sokağa çıkamazlar. Mahkemelerde şahitlkleri de geçerli değidir. Miras hukukunda erkeklerden az hisseye sahiptirler. Bu göze alınabilir bir yaşam biçimi olabilir mi?… Suudi vizesi konusunda yaşanılanları anımsatırım!…

İster tesettürlü, isterse tesettürsüz kadınlarımız bu günkü bağımsızlıklarını ATATÜRK! e borçludurlar. Bunu hiç akıldan çıkarmamalıyız.

Özetle, “Ilımlı İslam” ile “Ilımlı Laiklik” ten söz etmrek saçmalamaktan öte bir anlam taşımaz…

One Response to Ilımlı İslam İcadedilmişti!… Şimdi de Ilımlı Laiklik!…

  1. Anonymous diyor ki:

    Katı düşünceleri, büyük insanların adı ile doğrulatmaya çalışmak yanlıştır. Düşünce ve fikrin zayıf geldiği yerde; dinimizde böyle veya atatürk şöyle diyor diye yapılacak siyasi zorlama sonuçta bu değerlerimizi zedeliyor.
    Bence; Ilımlı islamda, ılımlı atatürkçülükte, Ilımlı milliyetcilikte, ılımlı solculukda, yani kısaca orta yolculuğun her türü, her ideolojik katılıktan iyidir.
    Sonsöz; Cumhuriyetimizin ve geleceğimizin teminatı sadece HOŞGÖRÜ kelimesi olabilir. Gerçekler sadedir. Süslü ise o gerçek değildir. Çağrım herkese, Lütfen değerlerimizi süs yapmayalım.aö.

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <strike> <strong>