YER İSİMLERİNİN DEĞİŞTİRİLMESİ!…

45730482.jpg
“Bu ülkede ilgililer bilgisiz, bilgililer ilgisizdir.”
Sakallı CELAL (Yalınız)

Fırat Üniversitesi Fen Edebiyat fakültesi Coğrafya Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Harun Tuncel, ülkemizdeki yer değiştirilmesi işleminin sadece köy isimlerini kapsamadığını belirterek, doğal yer adları ile köylere bağlı yerleşim birimlerinin isimlerinin değiştirilmesinin de söz konusu olduğunu söyledi.

Prof. Dr. Harun Tuncel köy isimlerini değiştirilmesinin Cumhuriyet öncesinde yapıldığına işaret ederek, “Ülkemiz açısından düşünülürse 1940′lı yıllarda İçişleri Bakanlığı çalışmalarıyla başlıyor. Bu dönemde Dünya Savaşı nedeniyle bir duraksama yaşanıyor. Bunun ardından 1949′da kanuni bir zemine kavuşuyor ihtisas kurulu kuruluyor. Bu ihtisas kurulu pek çok yer adını 70-75 bin yer adını toparlıyor. Bunları incelemeye başlıyor. Bunlar içinde köyleri esas alırsak, köylerin yüzde 35 kadarının ismini değiştiriyor.” diyor.

Bu değişiklikler nerelerde yapılmıştır diye düşünürsek, bu değişiklikler Türkiye’nin her tarafında yapılmıştır. Sadece Karadeniz’de Doğu Anadolu’da ya da Ege’de değildir. Türkiye’nin her tarafında değişiklik yapılmıştır. Komisyonun bir takım kuralları var. O kurallar çerçevesinde değişiklik yapmıştır. Çoğunluk nerede derseniz Batı Karadeniz’de, Doğu Karadeniz, Doğu Anadolu ile Güneydoğu’da isim değişikliği gerçekleştirilmiştir. Birbirinden farklı köy isimlerinde değişiklik yapılmıştır.

TÜRKİYE ’de yüzbinlerce yerleşim adı var. Bunların binlercesi ya tarihsel süreç içinde ya da masa başında oturularak değiştirildi. Kaygılar ne olursa olsun bilgisizlik sonucu değiştirilen isimler aslında uygarlıklar beşiği Anadolu kültürünün parçasıydılar.

Ama şu bir gerçek ki, hiç kimse “Deliler” isimli bir köyde yaşamayı yeğlemez.

İsim değişikliğiyle ilgili olarak farklı birkaç örnek verelim…

AFŞİN: K. Maraş iline bağlı ilçe merkezi. İlkçağdaki adı Arabissos idi ve yakın zamana kadar, Arabissos’tan bozma “Yarpuz” adını taşıyordu. Şimdiki Afşin adı, sanılabileceğinin tersine, ünlü Türk komutanları Afşinlerden değil, ortaçağda orada bulunan Til Khampson kalesinin adından gelmektedir.

AĞRI: Hemen her ülkede, Tevrat’ta geçen (Urartu sözcüğünden bozma) adıyla, Ararat diye bilinen yüce dağın bizdeki adıdır. Ararat; Tevrat’ın Batı dillerine yapılan çevirilerinde kullanılan uydurma bir addır. Ağrı, aslında dağın iki doruğunun adıdır. Ve kanımca Doruk anlamı Akra’dan gelir. İran’da Rey kenti kuzeybatı yakınındaki bir diğer dağın tarihsel adı, Akra Dağı’dır.

ALUT: Adıyaman ili Kahta ilçesine bağlı bucak merkezi Damlacık’ın eski adı. Sonundaki ut, Ermenice ‘lı’ anlamındaki takısı ud’u hemen akla getiriyorsa da, o dilde Alud, Alut, diye bir sözcük saptayamadım. Yararlandığım sözlükler Kürtçede dahi Alud, Alut diye bir sözcük göstermiyor.

AMANDA: Hatay ili Reyhanlı ilçesi merkez bucağına bağlı köy. Yeni uydurulan adı Beşarslan. “Amanda” adı Luwi dilinde Ama-(wa)nda öğelerinden türetilmiştir. “Ana Tanrıça Tapınıcısı” demektir.

AMİDA: Diyarbakır kentimizin ilkçağdaki adıdır. Romalılar ile İranlılar (önce Parth’lar sonra Sasaniler) arasındaki savaşım dönemini anlatan tarih yapıtlarında çok anılmıştır. Görünüşe bakılırsa bu Amida adı, Ama (Ana Tanrıça) kök sözcüğüyle, wanda/anda/ada takıntısının çeşitlemesi olan inda/ida takısından türetilmiştir. “Ama/Ma tapınıcısı” (halk) demektir.

ARDAHAN: Ermenice söylenen biçimi, Artan. Artan-Ardahan yalnız kentin değil, oradan geçen ve Gürcistan’da Kur, Kura diye anılan önemli nehrin de adıdır. Gerek Artan, gerekse Ardahan biçimlerinin aslı, yani yörenin ve ırmağın adının öz biçimi Luwi dili ardılı (Pontos ülkesinde de konuşulan) Kappadokia dilinden gelme Arda kök sözcüğüne wana/ana takıntısının eklenmesiyle “Akarsu’sal-Akarsu Ülkesi” anlamındaki “Ardana” idi.

BAJİRGE: Hakkâri/Yüksekova-Esendere’nin eski adı. Kürtçe, aslı Bajar-geh, “Kasaba Yeri”.

BARDIZ: Erzurum/Şenkaya-Gaziler’in eski adı. Ermenice Bardız “Bahçe” anlamındadır.

BEYTÜŞŞEBAP: Hakkâri merkezi ilçesi. Arapçadır. Ev anlamındaki Beyt ve Gençlik anlamındaki Şebab’tan türetilme; dolayısıyla Gençlik Yurdu anlamındadır. Bu adın Süryani dilindeki aslının Arap ağzına uydurularak değiştirildiğini de söyleyebiliriz. Beyt’in Süryani dilindeki karşılığı Bet’tir. Ayrıca Bethşeba, Tevrat’ta Hz. Süleyman’ın anasının adıdır.

BİSMİL: Diyarbakır’in ilçesi. Farsçada “Besmele çekilerek boğazlanmış hayvan” anlamına gelir. Ayrıca Zeki Velidi Togan, anayurdu Güney Moğolistan olan Basmıl adlı Türk boyunun Anadolu’ya gelip yerleştiğini belirtiyor.

CAĞALOĞLU: İstanbul kentinin tarihsel bölümünde bir semtin Osmanlı döneminde aldığı ad. Ciğala-zade’den gelir. Orada sarayı bulunan Sadr-ı Azam Cığala Zade Sinan Paşa soy yönünden Cicala ailesinden bir İtalyandı. Cicala Türk ağzında Cığala olmuştur.

CİZRE: Dicle kıyısında, Suriye sınırındaki ilçe. Baharda taşan ırmağın kasabayı ada durumunda bırakması nedeniyle Araplar, kasabaya Cezire-i İbn Ömer “Ömer Oğlu’nun Adası” adını verdiler.

DİGOR: Kars/Digorlar Kafkas halklarından Osetler’in batı grubunu oluşturan topluluktu. Özellikle Gürcistan içine yayılmışlardı.

FIRAT: Nehrin adı Akkad/Babil dilinde “Irmak” anlamını belirten “Puratu” sözcüğünden gelir. Bu ad, halk ağzında Fraat, Frat, Furat biçimlerini almıştır.

HATAY: Geç Hititler döneminde Hattena (Khattena; yani Khatti-wana; Hatti/Khatti Ülkesi).

HAVZA: Samsun’un ilçesi. Arapça Havz sözcüğünden Türkçeye çevrildi.

İMRANLI: Sivas ilçe merkezinin ilk adı Çit idi. II. Abdulhamid döneminde Hamid-Abad; sonra onun yıkılmasıyla Ümraniye oldu. Cumhuriyet ise tekrar eski adını İmranlı’yı verdi.

KAHTA: Yakın zamana kadar “Kölük” deniyordu. Kahta denilmesi hiç de yeni değildir. Ortaçağ tarihçilerinden Urfalı Matthaeos’un Vekayi-namesinde Hartan; Süryani Mikeal’in yapıtının Ermenice çevirisinde Gakhta; aynı yapıtın Süryanice aslında Gaktay; Bar Hebraeus’un Süryanice eserinde Gakhti; Arap tarihçilerinde Kahta olarak anılır.

KARABEGAN: Elazığ/Palu-Arıcak’ın eski adı. Görünüşte Türk ve Kürt karışımı “Karabeyler” anlamındadır.

KELKİT: Her ne kadar tarihçi Wittek “Yer Adları” eserinde, “Kelkit ırmağının ilkçağda Helen ağzına uydurulmuş adı Lykos, Helen dilinde ‘Kurt’ anlamına geldiği için Ermeniler bu adı kendi dillerine çevirerek ırmağa Gail-Get, Kurt Irmağı dediler” diye yazsa da yanılıyor. Çünkü Kelkit yöresinde ilkçağda bir Kelkit halkının yaşadığını biliyoruz.

LİCE: Adı Türkçe Ilıca sözcüğünden bozma gibi görünse de dilbilimci Herzfeld’e göre ilkçağda kullanılan bir addan ileri gelmektedir.

MARDİN: Tarihçi Plinius, Nisibis/Nusaybin yöresinde Mardani adlı bir Arap kabilesinin yaşadığını söylüyor.

MİDYAT: Helenistik çağda Seleukos’lar devletinin yöreye egemenliği döneminde var olduğu ve Medeat adını taşıdığı biliniyor. Süryani kültürünün en önemli tarihsel merkezlerinden.

SİİRT: Dilbilimci Herzfeld’e göre, İran’da Arbela/Erbil yöresine de yayılmış olan ve Dareios zamanından kalma yazıtlarda Asagrta diye anılan halkın adından gelmektedir. Bu halkın daha önce Urumiye Gölü doğu yakınlarında Tebriz ile Zencan arasında varlığı Asur belgelerinde anılıyor. Halktan Zikirtu, Zikirtiya diye söz ediliyor. Ermeni dilinde Sgerd diye geçiyor.

SİVEREK: İran dilinin “kara yıkıntılar” anlamında bir sözcüğü iken, Ermeni ağzında Sevaverak, Süryani ağzında Şebhabherak, Türk ağzında Siverek olmuştur.

Aslında örnekleri uzatmaya gerek yok.

Görüldüğü gibi, aslında yer isimleri tarihsel süreçte uygarlıkların farklı okuyuşları/ağızlarıyla değişim geçiriyor. demek o ki, her yeni kültür, eski kültürden kalma tarihsel coğrafya adlarını kendi dilinin fonetiğine uyduruyor.

Bu öylesine bir değişimdir ki, bugün Türkçede hiç anlamı olmayan birçok yer ismi artık dilimize yerleşmiştir. İzmir, Manisa, Adana, Edremit, Ladik gibi…

Prof. Bilge Umar diyor ki:

“Türkiye’nin en eski tarihsel adları üzerine yapılacak araştırmanın sağladığı bilgi, şu ya da bu höyükte yapılan arkeolojik kazıyla ortaya çıkarılan buluntuların 
sağladığı bilgiden daha az önemli değildir. başka bir söyleyişle, tarihsel adların arkeolojisi, kazıdan buluntu çıkarmaya, bunları yorumlamaya dayanan kazı arkeolojisi kadar önemli, verimli, öğretici bir bilimsel çalışma alınıdır.”

Özetle ; bizi büyük ayıbımızdan kurtaracak her değişime açık olmalıyız. Ancak bunu yaparken rüzgâra da kapılmamalıyız…

“Alıntıdır”
 
 

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <strike> <strong>