PSİKOLOJİK SAVAŞ….

fl.jpg“Bir memleketi ele geçirmek; O memleketin sahiplerine egemen olmak için yeterli değildir. Bir milletin ruhu ele geçirilmedikçe, azmi ve iradesi kırılmadıkça, egemen olmanın imkanı yoktur.”
Mustafa Kemal ATATÜRK (1924, Dumlupınar)

Bilindiği gibi günümüzde yayılımcı uluslar, silahların konuştuğu sıcak savaş yerine psikolojik savaşı çoğu kez yeğliyorlar. Bunun yararı, üzerlerinde uygulandığı ulusların hiç farkına varmadan boyunduruk altına alınmasıdır. Öte yandan silah üreticilerinin çıkarları göz ardı edilmiş oluyor ki bu da onların yakınmalarına neden olmaktadır.

Ünlü savaş ustası Sun Tzu, Psikolojik savaşın önemini “Düşmanını savaşmadan yenmek ustalığın doruk noktasıdır.” sözüyle özetlemektedir. Tarih boyunca yaşanan önemli olaylar incelendiğinde, yeri geldiğinde savaşmaya gerek kalmadan, yeri geldiğinde ise savaşın bir öğesi olarak Psikolojik savaştan etkin bir biçimde yararlanan ülkelerin zafere ulaştığını kolaylıkla görebiliriz.

Ne olursa olsun psikolojik savaşın, uygulayan açısından hem yararı, hem de zararı var gibi görünüyor. Yararı, hiç farkına varılmadan, bir ülkenin öz kaynaklarına el konularak onu işgal etmiş olmaktır. Zararı ya da zor yanı ise silah üreticilerinin yakınmalarını göğüslemek ile işlemin uzun zaman ile emek gerektirmesidir. Ama iyi yönlendirilip, gereği gibi yönetilirse yüzde yüz olumlu sonuç alınabiliyor.

Psikolojik savaş nasıl gerçekleştiriliyor?…

Herşeyden önce üzerinde çalışılan ülke halkının, varsa ulusalcılık değerlerinin yok edilmesi gerekiyor. Böylece ortada korunacak bir moral değer kalmıyor. Bunun dışında eğer halkın dine ilişkin değerleri varsa, bunun da yok edilmesi gerekmektedir ki birlik, beraberlik tümüyle yok olsun!… Bunun için, halkın çok değer verdiği geçmiş günlerde yaşamış ulusal simgesi ile çimentosu olan liderlerini, özellikle genç kuşaklara, unutturmaya çalışılıyor. Ülkede iyi işleyen bir eğitim sistemi de yoksa, tarih yanlış öğretiliyorsa bu çok kolaylaşıyor. Bu durum yayılımcıların ekmeğine yağ sürmekte… Din konusunda da, inanılan din bazı değişkelerle (modifications) çarpıtılma yoluna gidiliyor. Varsa, gericilik körükleniyor. Böylece ulusun bireylerinin hem ulusalcılık yönünden, hem de dinsel yönden çırılçıplak kalmasına çalışılıyor.

Bunlar yetmiyor, ulusun başına bir de terör denen müsibetin sarılması gerekiyor. Bu konuda insanlara yanlış hedefler gösteriliyor. Terörün nedenlerinin gerçeklerden bambaşka yönde olduğuna herkesi inandırmaya çalışıyorlar. Böylece gerçekler gözden kaçıyor. Terörün gerçek nedenleri tanınmadığı için, bunu ortadan kaldırmaya yönelik doğru girişimlerden uzaklaşılıyor. Halk sürekli savunma durumunda bırakılıp, “kaçmaktan kovalamaya vakit bulamaz” hale getirilmeye çalışılıyor. Sonuçta, sesizce yapılacak bir işgal yetmiyor, yurt topraklarının bir bölümünün terkedilmesi, demek ki yurdun parçalanması isteniyor.

Elbette ülkede terörle başetmeye çalışan bir örgüt, bir silahlı kuvvet vardır. Bunun da “burnunun sürtülmesi” gerekecektir, bunun saygınlığı yok edilmelidir.Sizi aralarına alma gibi bir niyetleri hiç olmadığı halge, deniyor ki “sizi bünyemize alabilmemiz için yasalarınızda yeni düzenlemeler yapmanız gerekir!…” Yasalarda gerçekleştirilen düzenlemeler silahlı gücün teröre karşı yaptığı etkinliklerde onun elini kolunu bağlayarak, adeta etkisiz hale gelmesine neden olmakta… Buna karşı silahlı gücün bazı istemleri oluyor, ama bunlar gözardı ediliyor. Çünkü yeni getirilen uyum yasaları, terörü önlemekten daha önemlidir!… Aslında terörün gerçek nedeni, akıl ile gözlerden adamakıllı saklandığı için silahlı gücün çabaları da boşa gitmektedir.

Ülkenin Ekonomisiyle de oynamak gerekir. Bir tefecinin kişileri avladığı gibi, ülke borçlandırılıyor. Böylece ülkenin ana kaynaklarının tamamını ele geçirme hedefleniyor. Örnekse bankacılık sektörünün % 70 şine el konuyor. Ülke tarımının tümüyle yıkılması isteniyor. Bütün bunlar küreselleşmenin bir gereği(!) olarak nitelendirilerek halk uyuşukluğa sürükleniyor.

Emekli Orgeneral Kemal Yavuz’ un dediği gibi :

“Ülkenin durumuna bakıyorlar. Bünye sağlamsa bir şey yapmıyorlar. Sistemi dengede tutmak, güven altında bulundurmaktan sorumlu hükümetin uygulamaları nedeniyle ne zaman ülkenin dizleri titrer duruma geliyor, işte o zaman kendi hesaplarına göre bir-iki basamak yukarı çıkıyorlar.”

Ne yapıyorlar?… Adam satın alıyorlar… Washigton’daki banka hesapları biliniyor bu kişilerin.

Bütün bunlar, ülkenin dengelerinin bozulmuş olmasına, halkın devletine olan güveninin, dayanışmasının ortadan kaldırılmasına paralel olarak tırmandırılan eylemlerdir.

Bu yüzden ülkede yaşamakta olan herkes, en aklı erenden alelade vatandaşa kadar, tümüyle uyanık olup dönen dolapların farkında olması gerekir. Birlik-beraberlik bilinci her türlü “habasetin” hakkından gelebilir. Bunu hiç unutmamak gerekiyor.

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <strike> <strong>