“Matematik birey için, toplum için vazgeçilmez değerdedir. İnsanlığın ortak düşünme aracıdır. Bilgidir, sanattır. Evrensel dildir. O; insan aklının gücü ile yüceliğini gösteren en yetkin yapıttır.”
Bizler düşünürken ana dilimizi kullanırız. Bunun yapı taşları sözcüklerdir. Birleşerek tümceleri oluştururlar. Tümceler de birinden ötekine geçerek ya da birleşerek bir fikri meydana getirir. Bu ya yeni bir fikirdir, ya da bir fikrin pekiştirilmesidir. Tipik olarak bu biçimde düşünmeyi yürütürüz.
Bu ana dil kullanılarak yapılan bir düşünme işlemidir. Bunun dışında, acaba kullandığımız sözcükler yerine matematik deyimleri (ya da simgeleri) koyarak düşünmeyi sürdürme olanağı var mıdır?..
Hemen ardından bu nasıl yapılabilir?.. Sorusu da akla gelecektir.
Bir örnek olarak, Albert Einstein’nin bir özdeyişini göz önüne almak doğru olur kanısındayım. İnce bir güldürü de içeren bu özdeyişte Einstein şöyle diyor :
“A’yı yaşamda başarı olarak tanımlıyalım; o zaman A = x + y + z’ dir. Burada x çalışmaktır, y oyundur, z ise çenesini tutmayı bilmektir.”
Einstein aynı zamanda bir matematik dehası olduğundan, düşünürken sözcükler yerine matematik terimlerini koyabilmiş, bunu da yazıya dökmüştür. Elbette bir fikrin matematik olarak anlatılmasının en basit yolu budur. Çünkü elde edilen formül çok sade bir formüldür.
Burada amaç, sözcüklerle anlatmaya çalıştığımız somut nesnelere soyut kimlikler vererek, tümceleri birer matematik denklem haline getirebilmektir. Böylece matematiğin soyut düşünce sistemine bir adım atılmış olur. Tümcelerin yerini alacak matematik denklemler düşünceye büyük kıvraklık kazandıracaktır. Öyle ki tümcelerinizle varamadığınız sonuçlara bu denklemleri çözerek ulaşabilirsiniz.
Örnek olarak gene Einstein’ nin yukardaki özdeyişini alıp bir basamak çözüme gidersek :
A = x + y + z ise, buradan
A – z = x + y elde edilir.
Bu da , “yaşamda başarı” dan “çeneyi tutma” çıkarılırsa geriye “çalışma” ile “oyun” kalır anlamını taşır. Böyle bir sonuca dildeki sözcükleri kullanarak ulaşma olanağı var mıdır?..
Matematiğin düşünce ile kavramaya getirdiği çözüm kıvraklığı, işte budur.
Daha ilerki aşamalarda tümceler yerine daha da karmaşık matematik deyişler geçirilme olanağı vardır. Bunu yapabilme ufku daha da genişletecektir.
Küçüklerin 0 – 6 yaş arasındaki o ciddi (kritik) dönemlerinde, üç önemli etmen olan zeka, karakter ile matematik kavramı gelişimlerini tamamladıkları düşünülürse, bu dönemde matematiğe, daha doğru deyişle soyut düşünceye çocukların yönlendirilmelerinin önemi hemen anlaşılır.
Ne var ki, 0 – 6 yaş arasındaki küçüğe matematik kavramı vereceğiz diye konuya orta yerinden girmemek gereklidir. Bu yaş aralığındaki çocuğa matematiğe dayalı oyunlar ile bulmacalar sunarak işe girişmeli. Böylece, oyun ile eğlenceyle karışık oyalanma sırasında, matematiğe yakınlaşma kendiliğinden sağlanır. Bu arada, çocuk ta hepimiz gibi ana diliyle düşünmeye başlayacağından, ona sözcüklerin yerine soyut matematik anlatımlar koyabilme olanağının sağlanması gerekir. Bunda da aşırıya kaçmamalı. Çünkü çocuk ana dili yerine tümüyle matematik simgeleriyle düşünme yoluna gidebilir. Bu da, o yaş grubu için ufkun genişlemesi yerine daralması sonucunu verecektir. Ana dilde düşünme işlemi ana öğedir. Orta yolu bulabilme biz büyüklere düşer.
Tıbba da matematiği bu yolla sokma olanağı vardır. Önce basit ile sade olan düşünülüp yürürlüğe konulduktan sonra daha karmaşık işlemlere girişilebilir. İş ki, buna karar verilsin, bu yolda yürümeye başlansın…