DEĞERLİ SU KAYNAKLARIMIZDAN ILICALARIMIZ ile JEOTERMAL ENERJİ…


Türkiyedeki ılıcalar (altta) ile jeotermal enerji (üstte) bölgelerini gsteren haritalar.Büyütmek için haritalar üzerine tıklayınız.

Ilıca terimi yerine Türkçemizde kaplıca, çermik, içme ya da maden suyu da deniyor. Batı dillerinde spa, thermal spring, spring resort diye anılıyor.

Ilıca suyu yeraltı sularından oluşur. Ancak ılıcayı besleyen bu yer altı suları geçtikleri katmanlardan bir çok mineral tuzlarını eriterek içlerine alırlar. Bunun dışında, ılıcaların bulunduğu bölgeler etkin ya da eski etkin olmayan volkan bölgeleri olduğundan, buralarda da mağma yer yüzüne çok yakın bulunacağından, ılıca suları mağmayla yakın ilişki içindedir. Bu yüzden, mağmaya yakınlık ya da uzaklıklarına bağlı olarak, hem belli bir dereceye kadar ısınır, hem de düşük düzeyde radyoaktivite de kazanır.

O halde, ılıca suları 34 C üzerinde ısısı olan, bir çok mineral tuzu içeren, çok düşük radyoaktivitesi olan sulardır. Bu özellikleri yüzünden ya içilerek ya da banyo yapma biçiminde, dahası soluyarak da bazı hastalıkları sağıtmada kullanılır.

Jeotermal enerji yeraltından gelen çok sıcak sulardan yararlanmak demektir. Kaynağa yakın yerleşim yerlerinde kalorifer suyu gibi, konutları ısıtmak için kullanıldığı gibi tarımda seracılıkta, kültür balıkçılığında, kadırımlarda yollarda karların eritilmesi için de kullanılır. Bunun dışında termal santrallerde elektrik üretiminde de işe yarar.

Anadoluda sağlığa yararlı sulardan Hititler döneminden başlayarak yararlanıldığı bilinmektedir. Mineral, radyoaktif sular genellikle fay hatlarına bağlı olarak çıktığından depremlerden çok fazla hasar gören fakat yerini değiştirmeyen ılıca kalıntılarından günümüze en eski Roma ile Bizans Dönemine ilişik olanlardan bir bölümü kalmıştır. Hierapolis (Pamukkale) ile Alexandria Troas (Kestanbol) hamam kalıntıları Roma, Yalova-Kurşunlu hamamı Bizans Dönemine ilişiktir. Bu dönemlerde sağıtım ile spor amacıyla çevre ile diğer şehirlerden yoğun bir kullanımı olmalarından ötürü ılıca turizmi Anadoluda en eski turizm çeşidi olarak gösterilebilir. Şifalı sular Ortaçağda din ile siyasetin etkisi altında kalmış olup, gelişme gösterememiştir. Ilıca suları Selçuklular ile Osmanlılarca da kullanılmıştır. Örnekse, Yoncalı (Kütahya) ile Karakurt (Kırşehir) ılıcalarında Selçuklu, Çekirge (Bursa) ılıcasında Osmanlı dönemine ilişik hamam bulunmaktadır.

Cumhuriyet döneminde ılıcaların gelişimi için su çözümlemelerinin yapılması, su (balneoterapi) ile çamur sağıtımının (peloidoterapi) sağlık açısından iyileştirici özelliklerinin deneylerle saptanması, hidrojeolojik incelemelerinin yapılması gerekmiştir. Ilıca turizminin başlangıcında Atatürkün girişimlerinin büyük etkisi olmuştur. Atatürk Çekirge(Bursa) ılıcasından tıb açısından yararlanılması için 1928 yılında Bursa Kaplıcaları Anonim Şirketinin kurulmasını istemiş, ortaklık kurulmuştur. Atatürk Yalovanın örnek bir su şehri durumuna getirilmesini istemiş, 1936 yılında bu doğrultuda Termal Otelin yapımına başlanmıştır. 19. yüzyılda bataklık haline gelen Tuzla içmeleri (İstanbul) Cumhuriyet döneminde Atatürkün isteğiyle otel, park ile bahçelere kavuşmuştur. Atatürkün isteğiyle 1938 yılında İstanbul Tıp Fakültesinde kurulan “Hidro-Klimatoloji Kürsüsü” (1975de Tıbbi Ekoloji ve Hidro-Klimatoloji adını almıştır) ılıca hekimliğinin Türkiyedeki temelini oluşturmuştur.

1960lı yıllarda Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü hidrojeolojik incelemelerle Türkiyede 615 kaynak alanı saptamış, önemli olanların kaynak incelemelerini yapmıştır. Bu incelemeler Turizm ve Tanıtma Bakanlığının termalizm plânlamalarında temel olarak alınmıştır. 1973 yılında Bakanlığın Gönen kaplıcası için hazırlattığı planlama çalışması çağdaş ılıca anlayışının Türkiyedeki ilk uygulamasıdır. Bunu Yalova, Terme, Sıcakçermik gibi öteki ılıca planlamaları izlemiştir. İstanbul Tıp Fakültesi, Turizm ve Tanıtma Bakanlığının desteğiyle 1972-1976 yılları arasında maden sularının fiziksel ile kimyasal çözümlemelerini yapmış, sağlık açısından önemi, ulaşım, konaklama olanaklarını incelemiş, 4 cilt olarak yayınlamıştır (Türkiye Maden Suları, Marmara, Ege, İç Anadolu ve Akdeniz Bölgesi).

1982 yılında çıkan Turizm Teşvik Kanunundan sonra duyurulan turizm merkezleri arasına ılıcalar da alınmış, ilk olarak 1985 yılında Kükürtlü Ilıca (Bursa) ile Doğanbey Ilıcası (İzmir) turizm merkezi olarak duyurulmuştur. 1985- 1993 yılları arasında 31 ılıca turizm merkezi olarak duyurulmuştur. Ilıcaların turizm merkezi olarak duyurulmasından sonra, 1982 Turizm Teşvik Kanununa 1988 yılında ek bir madde eklenmiştir (5.11.1988 tarih ve 19880 sayılı Resmi Gazete). Bu madde turizm alan ile merkezleri içinde yer alan şifalı sıcak ya da soğuk maden suyu kaynaklarını turizme açmıştır.

Bütün bunlara karşın ılıca turizmi, yurdumuzda öteki turizm kaynaklarının gerisinde kalmaktadır. Bunun nedeni, birkaçının dışında ılıca luruluşlarının modern rahat nitelikleri taşımaması olabilir. Turizmin yoğunlaşması için sunulan ürünün (ılıca suyunun) niteliklerinin yüksek olması yetmez. Bunun yanında konaklama kuruluşlarının gerek yapı, gerekse verilen hizmetler yönünden çök nitelikli olması gerekir. Suları sağlığa yararlıdır diye ilkel biçimde donanımı olan hiç bir ılıcaya, bazı meraklıları dışında, turist çekemezsiniz. Bu yöne de el atıp yurdumuzdaki bütün ılıcalarımızın konaklama niteliklerini yükseltmemiz gerekir.

Jeotermal enerjiye gelince…

Türkiye’de sıcaklıkları 102 C ’ye varan, 600’ün (bazı kaynaklara göre ise 1000 kadar) üzerinde sıcak su (jeotermal enerji) kaynağı vardır. Ülkemiz, Avrupada bulunan ülkeler arasında, İtalya’dan sonra jeotermal kaynaklar açısından en önemli ülke konumundadır.
Bu kaynaklar, ülkenin jeolojik yapısı nedeniyle Batı Anadolu’da (Ege Bölgesinde) hem sıcaklıkları yüksektir hem de sayıca diğer bölgelere göre daha fazladır. Bunu, sırası ile Marmara, İç Anadolu, Doğu Anadolu, Karadeniz, Güneydoğu Anadolu ile Akdeniz Bölgeleri izlemektedirler.

Jeotermal enerji açısından zengin ülkeler arasında yer alan ülkemizde 1962 yılından bu yana MTA Genel Müdürlüğü’nce sürdürülen düzenli, programlı araştırmalar sıcak su kaynaklarının döküm (envanter) çalışmaları ile başlamıştır. Daha sonra uygun alanlarda gerçekleştirilen ayrıntılı incelemelerde sıcaklığı 35 C ın üzerinde jeotermal akışkan içeren 170 adet alanın varlığı ortaya konmuştur.

Yüzey sıcaklığı 35 C nin üzerinde olan 170 adet jeotermal alanın 161 tanesi merkezi ısıtmaya, sera ısıtmasına, endüstriyel süreç ısı kullanımı ile kaplıca kullanımına uygundur. Öteki 9 jeotermal alanın 2 sinde konvansiyonel yöntemlerle, 7 sinde ise teknik olarak, yeni teknolojilerinde kullanılması ile elektrik üretimine uygun olduğu saptanmıştır. Bu alanlarda elektrik üretimine bütünleşmiş olarak, merkezi ısıtma vb. jeotermal uygulamalar da gerçekleştirilebilir.

Sonyıllarda artan ısıtma uygulamaları nedeniyle arama çalışmalarında da bir artış olmuş, ağırlıklı olarak önceleri Batı Anadoluda yapılan aramalar ülkenin her tarafında yaygınlaşmıştır. Son 5 yılda yapılan çalışmalarla, ülkenin enerji bütçesine 552 MWt katkı sağlanmıştır. Bu dönemde bulunup, varolanlardan geliştirilen alanlara birkaç örnek olarak İzmir-Aliağa; Ş.Urfa-Karaali, Ağrı-Diyadin, Kırşehir, Nevşehir-Kozaklı ile Van-Erciş gibi alanları verebiliriz..

Jeotermal enerji tükenmez bir kaynak değildir!.. Bunu MTA’ nın uzmanları söylemekte. Çare olarak da kullanılan sıcak suyun reenjeksiyon yapılması, demek ki bu suyun kaynağına geri verilmesi gerektiğini ileri sürüyorlar.

Jeotermal enerji konusunda da eksiklerimiz olduğu söyleniyor. Bu konuda bir kaç uzmanın görüşlerini örnek olararak verip yazımızı sonlandıralım :

DEÜ Jeotermal Enerji Merkezi müdürü Prof. Dr. Yılmaz Savaşçın’ a göre, jeotermal enerji konusundaki savsaklama, en az matbaanın ülkemize gelişindeki gecikme kadar büyüktür.

İYTE’ deki GEOTEM sorumlusu Prof. Dr. Macit Toksoy ise, 1926 yılından kalma yasa ile kaynakların, sürdürülebilir biçimde yönetilip yönlendirilemeyeceğini belirterek ivedi yasal düzenleme istiyor.

Jeotermal enerjinin ortaya çıkartılmasından sorumlu devlet kuruluşu MTA’ nın uzmanları da, araştırmaların yetersizliğini dile getirmekte.

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <strike> <strong>