Uyuşturucular (Narcotic Analgesics) başlığı altında gözden geçireceğimiz maddelerden alkol dışındakiler, önce hekimlikte hasta sağıtımında kullanıldı. Alkol hekimlikte ya “haricen” kullanılmış, ya da bazı şurupların içine katılmıştır. Narcotic sözcüğü Grekçeden hissizlik anlamı veren sözcükten alınmıştır. Bunlara “Narcotic Analgesic” dediğimize göre, sözcük yapısı bakımından buradaki analgesic sözcüğü Grekçe an-olumsuzluk öneki ile algeo-ağrı hissetme sözcüklerinin birleştirilmesiyle elde edilmiştir.
Uyuşturuculardan alkol dışındakiler, ağrı dindirici, uyku verici, öksürüğü kesici, diyareyi durdurucu etkilere sahiptirler. Bu yüzden keşfedilip üretimlerine geçilmiştir. Hekimlikte uygun küçük dozlarda kullanılırlar. Bunlara kolayca bağımlılık meydana gelebileceği için, özel reçetelerle kullanımlarına izin vardır.
Ne var ki, bir iki kez medikal dozda kullanılmış olmalarıyla bağımlılığa geçiş gerçekleşmez. Böyle olsaydı, her ameliyat geçiren kişi hemen morfinoman olurdu. Buna benzeyerek, bir kaç kadeh alkollü içki kullanan birisi de hemen alkolik olmaz. O halde, bağımlılık için gerekli olan nedir?… Niçin bir bölüm insan kolaylıkla bağımlı hale geldiği halde ötekiler için durum böyle olmamaktadır?… Bu konuda psikiatristlerin vardığı ortak bir nokta vardır. Bağımlılığa elverişli kişilerin karakter yapısında psikopatik bir taban aranmalıdır. Bunu böyle söylemekle birlikte, uyuşturucuların uzunca bir süre kullanımında, kolaylıkla bağımlılık yapacağı gerçeği de hiç bir zaman göz ardı edilmemelidir.
Burada konuyla ilgili bazı tanımları vermek gerekir :
Psikoaktif madde : Algı, duygulanım, düşünce ile bilinç durumunu değiştiren maddelerdir. Reçeteli ya da reçetesiz satılan çok çeşitli ilaçlar, doğal ya da sentetik maddeler bu kapsama girer.
Madde kötüye kullanımı : Farmakolojik bir ajanı, belli bir toplumda Kabul edilen sosyal, tıbbi ya da yasal sınırların dışında kullanmaktır.
Madde bağımlılığı : Fiziksel ya da psikolojik bağımlılık biçiminde olabilir. Dürtüsel (compulsive) biçimde maddenin kullanımı ile arama davranışını tanımlar.
Tolerans : Arzu edilen etkinin elde edilmesi için giderek artan miktarda madde kullanımı ya da aynı miktarda düzenli kullanıldığında etkisinin azalması durumudur.
Yoksunluk (withdrawal=abstlnence) sendromu : Bir maddenin düzenli biçimde kullanılmasından sonra azaltılması ya da bırkılması (bıraktırılması) sonucu oluşan fizyolojik belirtilerdir.
Ne yazık ki insanoğlu, tanrı tarafından kendine verilmiş en özel hediye olan insan zekasını, gene kendi elleriyle yok etmek için adeta üstün bir uğraşın içinde bulunmaktadır. Sözünü ettiğimiz konu uyuşturucu maddeler ile bunların kullanımı için gösterilen çabadır. Bu maddelerin, alkol dışında tamamı yasaklandığı için üretimleri, piyasaya sürülüp satılmaları büyük karları da beraberinde getirmektedir. Bu yasak kazançların buyük çekiciliğini yadsımamak gerekir. Yer altı dünyasında bu işi yürütmek için büyük örgütler kurulmuş olup, bütün dünyada ne adalet güçleri, ne de kolluk kuvvetleri bunlarla baş etmek yolunda fazla bir etkinlik gösterememektedirler. Yapılan çalışmalarda kötülüğün köklerine ulaşıp, onu tümüyle yok etme olanağı bulunamamakta, adeta hep yüzeysel filizler yok edilmektedir ancak.
Geriye, çare olarak, toplum içindeki madde bağımlılarını sağıtmak kalır ki, bu da istendiği gibi başarılı olamamaktadır. Çünkü uyuşturucu işini yürütenler, tıpkı başlangıçta yaptıkları gibi, uyuşturucuyu bırakabilmiş kişilere musallat olup onlara gereken maddeyi bir süre, para almadan vermektedirler. Bu da uyuşturucuya tekrar başlamak için yeterli olmaktadır. Sonra para istemeye, bu olmadan uyuşturucu vermemeye başlarlar. Bu yolla bağımlı hem en kıymetli varlığı zekasından olur, hem de giderek uyuşturucuya para yetiştiremediğinden sefalete düşer. Ondan da sonra para bulabilmek için türlü rezaletin içine girerek yaşamını yitirir.
Bunun dışında, her uyuşturucu bağımlısı başka bir kimseyi uyuşturucuya alıştırma eğilimindedir. İşe en yakınlarından başlar. Böylelikle kendine benzer bir dost, arkadaş topluluğu elde etmeye çalışırlar. Tıpkı suya atılan bir taşın çevresine bir dizi dalga yaydığı gibi, bağımlılar çoğalmaya başlar. Bu da uyuşturucu kullanımını arttırma yönünde etkili olur.
Üzülerek gözlemliyoruz ki, Türkiyemizde uyuşturucu kullanma alışkanlığı 12-13 yaştaki çocuklara kadar inmiştir. İlköğretim okulları önünde bu maddelerin satıcılarıyla her an karşılaşabilirsiniz. Alınan önlemler bu konuda yetersiz kalmaktadır.
T.C. Sağlık Sağlık Bakanlığının 7 ilde yaptırdığı araştırmada, Türkiyede okullarda uyuşturucu madde ile alkollü içecek kullanımının ürkütücü boyutta olduğu belirlendi. Araştırmaların ardından, T.C. Milli Eğitim Bakanlığı okullara uyuşturucuyla savaş konusunda bir kitapçık gönderdi. Araştırmaya gore tüm öğrencilerin % 32 si esrarı, % 22 si ilaç ile hapı, % 6 sı morfini, % 5 I de kokain’I deniyor.
Yapılan araştırmalara gore, Türkiyede 22 – 23 milyon sigara tiryakisi, 20 milyon alkol dostu, 5 milyon alkol bağımlısı ile 5 milyon uyuşturucu ilaç bağımlısı olduğu biliniyor.
Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesindeki AMATEM biriminin elindeki istatistik bilgilerine gore, uyuşturucuya başlama yaşı, yurdumuzda maddeye gore değişkenlik göstermektedir. Örnekse, 7 – 8 dolayları sigara, 9 – 10 yaş dolayları alkol, 11 yaş dolayları uçucu maddeler olan tiner ile bali gibi çözücü ya da yapıştırıcılara alışkanlığın başladığı çağlar olarak gözlemleniyor. Esrara alışma daha çok 13 – 15 yaş aralığında görülüyor. Bu alışmaya başlangıç extasy için 15 – 16 – 17 yaş aralarındadır diyebiliriz.
Uyuşturucular, zeka bileşenlerini etkileyerek zekayı köreltirler. Bunların kandaki en küçük dozları bir tür euphoria (kendini aşırı düzeyde mutlu,coşkulu hissetme – keyif hali) vererek, normalde var olan zihinsel frenlemeleri çözer. Bu insandaki değer yargılarının yok olmasına ya da değişmesine yol açar.
Kandaki uyuşturucu düzeyi yükselmeye başlayınca önce dikkat, sonra da yoğunlaşma (consentration) zeka bileşenleri etkilenir. Kişi artık zihnini bir noktaya odaklayamaz. Örnekse konulu bir sinema filmini izyemez olur. Filmin anlattığı olayı kaybeder, hiç zevk almaz olur. Sonra usavurma (muhakeme=reasoning) zeka bileşeni etkilenir ki bunun içinde analiz yetisi ile sentez yetisi vardır. Demek ki ciddi hiç bir konuda akıl yürütemez. Bu arada bellek çok etkilenmemiş gibi görünse de, bazan bir tür bunaklık (Korsakoff sendromu) ortaya çıkar. Bu olmasa da kişi daha önce kazandığı deneyimlerini, öteki bazı zeka bileşenlerinden yararlanamadığı için, kullanamaz. Düşleme (muhayyile=imagination) yetisine gelince; belli bir dozda uyuşturucu almış kişi olumlu hayaller kurabilme yerine gündüz düşü (day dreaming) dediğimiz hallüsinasyonlar görmektedir.
Bağımlı için bu gündüz düşleri o kadar gerçektir ki etkilerinden bir türlü kurtulamaz, örnekse, bir balkonun kenarında dururken önündeki boşluğu görmeyip balkonun devam ettiğini sanarak yürümeye girişip aşağı düşebilir. küçücük bir su birikintisini engin bir deniz gibi görerek onu bir türlü aşmayı göze alamaz. Normal boyuttaki bir kapıyı küçücük bir menfez gibi algılayarak, bunu yerde sürünerek geçmeye çalışır.
Bütün bunların dışında kas eşuyumunun (coordination) kaybolması, ayrıca beyinciğin de etkilenmesi sonucu uyumsuz hareketler ile dengenin sağlanamaması da ortaya çıkar. Öyle ki kişi ayakta kalmakta zorlanarak düşer ya da eşuyumsuz hareketler yapar. Gerçi, alkol dışındaki uyuşturucuları alanlar, bunları hep uzanarak kullanmayı yeğlerler.
Sonuçta, hemen anlaşıloığı gibi, uyuşturucu bağımlısı, bağımlı olduğu maddeyi belli bir doz ile sürede aldığında zekadan yoksun bir alık olarak karşımıza çıkar. Bu durumda ondan her türlü olumsuz davranışı beklemek doğaldır.