“Gayemiz, imkansızı mümkün, mümkünü kolay, kolayı zarif ve zevkli yapmanın yollarını bulmaktır.”
Moshé Pinchas Feldenkrais
Tütünün ne zamandan beri kullanıldığı bilinmiyor… 1492 yılında Amerika Kıtası’nın keşfi ile birlikte, kıta yerlilerinin kullandığı şifalı bitkiler sömürgecilerin ilgisini çekerek, bunları Avrupa’ya taşımışlar.
Bu bitkilerin başlıcası olan tütün, Avrupa’da ilgi uyandırmış, kullanımı büyük bir hızla da yayılmış…
17. yüzyılın başlarında Venedik, İngiliz ile İspanyol gemicileri aracılığıyla Osmanlı topraklarına giren tütün, burada da çok hızla yayılmaya başlamış.
Tüm dünyanın tanıdığı bir alışkanlık halini alan tütünün, zararları ise, 19. yüzyılda fark edilmeye başlanmış…
Osmanlı topraklarında büyük bir hızla yayılan tütüne ilk tepki yasaklamak oldu. Ancak IV. Murat Döneminin baskıları tütün kullanılmasını önlemeye yetmeyerek tüketim hızla arttı… Öyle yaygın hale geldi ki, Avrupalılar arasında “Türk gibi tütün içmek” deyimi bile kullanılmaya başladı…
Çöküş döneminde, Batılılar alacaklarını Düyun-u Umumiye İdaresi ile garanti altına aldıktan sonra, Tütün tarımını düzenleyip vergilendirmek için Osmanlı’ya yeni bir ortaklığın kurulması kararını aldırttılar.
Osmanlı Devleti, Duyun İdaresi ile üç banka grubu arasındaki görüşmeler sonucunda 1883’te, kısa adı REJİ (Societe de la Regie cointerese des de I’empire Otoman = Memalik-i Şahane Duhanları müşterekü’l Menfaa Reji Şirketi) olan ortaklık kuruldu.
REJI ortaklığı, Cumhuriyet’in kuruluşuna kadar, hem tütün tarımı yapan çiftçiyi hem de Osmanlı Devleti’ni sömürdü…
1925 yılında toplanan İzmir İktisat Kongresi’nde REJI’nin ayrıcalığının (=imtiyazının) kaldırılması kararlaştırıldı. Çıkartılan bir yasa ile 4 milyon TL ödenerek paylar satın alındı.
Günümüzde yapılan bir araştırmaya göre, 18 – 25 yaş grubundadaki Üniversite öğrencileri arasında sigara içme oranının % 58 olduğu saptanmıştır.
Türkiye genelinde 26 milyon sigara içicisi bulunmaktadır (% 36). Bunun 22 milyonu (% 30.5)19 yaş üstü, 4 milyonu ise (% 5.5) 13 – 19 yaş arası gençler ile çocuklardır. Ondokuz yaşın üstündekiler günde ortalama 15 – 20 tane, 19 yaşın altındakiler ise günde 5 – 20 tane sigara içiyorlar.
Son 15 yılda kadınlar arasında sigara içme alışkanlığı artmış bulunmaktadır.
Tütün içiminin zararları arasında sayılan KOAH (Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı) aslında Akciğer Amfizemi denilen bir hastalığı anlatmaktadır.
Bundan ötürü akciğer amfizemini tanımlamak gerekir.
Akciğer amfizeminin oluşması, oldukça geniş bir alanda, bronkiollerin tırmalayıcı (muharriş) maddelerden etkilenerek, mukozalarının kalınlaşmalarıyla başlar. Mukozada oluşan bu değişim bir tür iltihaptır.
Bilindiği gibi soluk alındığında bronşlar genişler, soluk verildiğinde ise daralırlar. Mukozaları şişmiş bronkiollerin soluk vermede neredeysse kapanma düzeyine gelmiş açıklıkları (lumenleri), soluk alma sırasında alveollere dolan havanın dışarı çıkmasını önler. Bu da alveoller üzerine bir balonun şişirilmesi gibi etki yapar. Zamanla alveollerdeki gerginlik artarak aralarındaki alveol duvarlarının yıkımına yol açar. Bunlar birleşerek soluk alıp vermede amaç olan kanın temizlenmesi işlevlerini (fonksiyonlarını) kaybetmiş büyük boşluklara dönüşürler (bkz yukardaki resim).
İşte akciğer amfizemi budur!…
Fizyolojik etkisi de derin soluk darlığı ile kendini gösterir. Çünkü işlevliğini yitirmiş alveol alanındaki kan akımı süregitmektedir. Kan buraya O2 alıp, CO2 vererek arteryelize olmak için gelir. Ama bu durumda kirli kan diye de bildiğimiz venöz kan arter kanına dönüşemeden genel kan dolaşımına katılır (shunt). Bu kalbin bütün vücuda gönderdiği kanın kalitesinin düşmesi demektir. Böylece, istenmeyen bir durum olarak, arter kanında O2 az, CO2 düzeyi yüksek kalır. Bundan ötürü hasta, nefes darlığı hissetmektedir.
Amfizem Kronik (kalıcı) olup, bir Obstrüksyon (daralma) sonucu Akcierlerde ortaya çıkan bir Hastalık olduğundan Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı KOAH adını almıştır.
Türkiyede yakın zamanda yapılan geniş tabanlı, günümüz ölçütlerine göre düzenlenmiş kanıta dayalı ayrıntılı bir KOAH yaygınlığı (prevalansı) çalışması henüz yoktur.
Etimesgut bölgesinde 1976 yılında yapılan bir çalışmada KOAH yaygınlığı 40 yaş üstü nüfusta yaklaşık %14 bulunmuştur. İstanbul’da 1996 da yapılan bir çalışmanın sonuçlarına göre ise 20-51 yaş grubunda KOAH yaygınlığı %10’dur. Türkiye’de aktif sigara içme oranı, erişkin nüfusta yaklaşık % 30 dolayında olduğunu söylemiştik. Türkiye’deki KOAH’lı hasta sayısının 3 milyon dolayında olduğu bildirilmektedir.
Burada dikkati çekmesi gerekli nokta, toplam 22 milyon olan erişkin tütün kullacısının yanında KOAH lı hasta sayısının 3 milyon olmasıdır. Buna göre sigara içenlerin % 13.6 sı bu hastalığa yakalanıyor demektir ki, neden-sonuç bağlantısı açısından bu çok düşük bir orandır. Bu sonuca bakarak “sigara KOAH ın nedenidir!…” demek çok zordur.
Bronş mukozasında tırmalamaya (tahrişe) neden olan, sigaradan başka bir çok neden olduğu gibi, KOAH meydana gelmesinde bronş mukozasında bir elverişli temel yapının da var olabileceği düşünülebilir!…
Ayrıca, bu KOAH lı 3 milyon kişinin kaç tanesinin hiç sigara içmediğinin saptanması gerekir. Çünkü bunun benzeri akciğer kanserinde görülmüştür : Yaşamı boyunca hiç sigara içmemiş bazı bireylerde akciğer kanseri saptanmıştır.
Konuya bir de bu açıdan bakmanın yararı olacağı kanısındayız.