YASAKLAR – Bu Konuda Yeni Bir Atılım?!…

#alttext#
“Aklın alamayacağı şeyi söylemek, fitneye sebep olabilir.”
İbni Asakir

“aptalca bir sözü milyonlarca insan söylese bile o söz yine aptalcadır”
Bertrand Russell

Televizyondaki haberlerden öğrendiğimize göre, sofra tuzu sağlığa çok zararlı olduğundan, TBMM kararıyla lokantalardaki sofralarda tuzluk bulundurması yasaklanacakmış!…

Bu akla pek uygun gelmiyor!… Ama konuyu aydınlığa kavuşturmak için tuz ya da sofra tuzunu mercek altına alıp irdelemek gerekir.

Özünde Sodyum Klorür (NaCl) olan tuzun iki türü vardır :

1 – Doğal Tuz

2 – Rafine Tuz

Doğal tuz, işlenmemiş kaya tuzu ya da deniz tuzudur .Bu tuzlar iyot,magnezyum,potasyum,çinko,silikat gibi insan sağlığı için gerekli makro ile mikro elementleri içerir. Bu yüzden sağlığa zararlı değil, tersine yararlıdırlar.

Rafine (işlem görmüş) tuzda bazı katkı maddeleri bulunmaktadır. Bunlardan Sodyum alüminyum silikat( E173), Renklendirici, nem tutucu olarak kullanılan katkıdır. Zehirli olup, katkı maddeleri içinde olarak her türlü maddeye karşı aşırı duyarlılığa neden olabilir. Dünyanın çoğu ülkesinde yasaklanmıştır. Alimünyum bazlı nem tutucuların beyin dokularına yerleşerek öğrenme bozukluğu,zeka geriliği ile felçlere neden olduğu saptanmıştır.

Titanyum Dioksit : Nano parçacıkları nem tutucu, beyazlatıcıdır.Bunlarla birlikte iyotlu tuza potasyum iyodür katılmaktadır. Potasyum iyodürün iyot stabilizörü Sodyum Tiyo sülfattır. Potasyum iyodür çok zararlı bir maddedir. Tek başına troid bezinin dengesizliğine neden olur.

Buradan hemen anlaşılabileceği gibi zararlı olan, ama sofralarımızda kullanılmak için piyasalarda satılan tuz, rafine tuzdur. O halde tümden tuzu suçlayıp, tuzlukların sofradan kaldırılmasını öngören yasaklar getirme yerine, sofra tuzunun ölçününe (standardına) düzenleme getirmek daha akıllıca bir davranış olmaz mı?!...

Bunun dışında aşırı tuz tüketmek zararlıdır deniyorsa, bunun için de yasak koymak yerine, eğer varsa tuzun zararları etkili bir biçimde anlatılmalıdır. Bundan ötesi, tek tek bireyleri ilgilendirir. Yasak koymak yarardan çok zarar getirebilir. Çünkü tasaklanan her şey ilgi odağı olmuştur.

Her yaralı maddenin olduğu gibi elbette tuzun fazlası da zarar getirebilir. Ama sofrada kullanılan tuzun (NaCl) canlı organizmada, önemle üzerinde durulması gereken görevleri vardır.

Vücut sıvısında bulunan eriyik halindeki maddelerin çoğunu elektrolitler oluşturur. Bunlardan biri de sodyumdur. Elektrolitler suda çozüldüklerinde anyon (-/negatif elektrik yüklü parçacık) ile katyon (+/pozitif elektrik yüklü parçacık)lara ayrılırlar, bunlara “İYON” adı verilir.

Elektrolitlerin görevleri:

¨ Vücut sıvılarının ozmolaritesini sağlar

¨ Nöromuskular (sinirkas) uyarımı sağlar

¨ H+ (hidrojen iyonu) dengesini sağlar

¨ Vücut sıvılarının olması gerektiği oranlarda dağılımını sağlar

Vücut sıvıları saf su olmayıp “serum fizyolojik” düzeyinde tuz içerirler. Bunun anlamı % 0.9 NaCl içeriyorlar demektir. Böylelikle “osmotik denge” sağlanmış olur. Tersi durumda, demek ki vücut suyu saf su olsaydı, hücrelerin hepsi içlerine aşırı su çekerek parçalanırlardı. Bu da yaşamla bağdaşmaz.

Başka bir anlatışla, İyonların, elektrokimyasal farktan yararlanıp, enerji kullanarak hücre membranından geçmesine “aktif transport” denir. Na+ ile öteki katyonlar (+ yüklü parçacıklar) hücre zarından, hücre dışına aktif transportla çıkabilirler. Buna Na+(sodyum) pompası da denilir. Sodyum pompası ile hücre içi ile dışındaki farklı Na+ oranı korunmaktadır.

Elbette kan ile dokulararası sıvıda Na+ dan başka K+, Ca++ ile Mg++ iyonlarıları da vardır. Ama bunların oranı Na+ ma göre çok düşüktür.

Özetlersek, aktif transport yardımıyla normal hücre hacmı korunmaktadır. (Tersi durumda hücre içinde bulunan yüksek yoğunluktaki sodyum nedeniyle su hücreye dolacak belki hücre patlayacak, ekstrasellüler sıvı azalacak denge bozulacaktır.)

Buna göre içtiğimiz her litre su ile 9 gr da tuz almamız gerekecektir. Böyle olmazsa, organizma sıvılarındaki % 0.9 luk tuz oranını koruyabilmek için içilen bütün suyu böbrekler aracılığıyla dışarı atar. Böylece ne kadar su içerseniz için organizma susuz kalacaktır. Burada “bol bol su için organizma için çok yararlıdır” diyenlere, bununla birlikte tuz da almaları gerektiğini anımsatırız.

Su kaybında vücudun tepkileri :

% 1 Susama hissi oluşur

% 5-8 Halsizlik, nabızda ve vücut ısısında artma

% 11-15 Deliryum, sağırlık, böbrek yetmezliği

% 20 Ağır dehidratasyon: deri buruşur, vücuttan terle karışık kan sızar, gözyaşı yerine kan gelir.

Sonuç olarak, tuzu yasaklamak ya da sofralarda tuzluk bulundurmayı yasaklamak, hem akıl dışıdır; hem de fizyoloji bilmek zorunda olmayan sıradan vatandaşın tuzu tümüyle kesip bütün organizma dengelerini bozmasıyla sonlanabilir.

Bunun yerine tuzun yararları ile zararlarını açıklayan etkili önerilerde bulunarak, bu yolla sağlıklı yaşamı yönlendirmeye çalışmak daha akıllıca olur kanısındayız.

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <strike> <strong>