Anadolu Coğrafyasındaki Kökene Dayalı Azınlıklar
“Ayıbın büyüğü , aynısı sende varken başkasını ayıplamandır.”
Hz.Ali
Bütün dünya göz önüne alındığında, sınırları içinde kökene dayalı (ırka bağlı) azınlıkların bulunmadığı bir ülkenin var olmadığı görülür. Bu durum o ülkenin sınırlarının genişliğine bağlı, doğru orantılı olarak artar. Bu kaçınılmaz bir durumdur.
Dil (lisan) ise bir ulusun oluşmasında en başta gelen bir öğedir. Aynı kökten gelen (aynı ırktan olan) insanların ana dilleri de aynıdır. Yazgıya bağlı olarak (hasb- el kader) büyük bir ulusun sınırları içinde bir azınlık olarak kalınmışsa, devletle ilgili yürütülen işlerde, o ulusun dili kullanılır. Bunun dışında gündelik olarak kendi aralarında ana dille konuşulması doğaldır. Bu önlenemez, önlenmemelidir de…
Avrupada yaşanan örneklere bir göz atarsak :
Büyük Britanyada, demek ki İngiltere adalarında, adanın kuzeyinde yaşayan İskoçlar’ ın dili bildiğimiz İngilizceden biraz farklıdır. İskoçlar kendilerini İngiliz olarak onaylamazlar. Bunun yanında, adanın güney batısında yaşayan Galler’ in dilleri İngilizceye hiç benzemez, çok başka bir dildir. Bunlar kendi aralarında bu özel dilleri konuşurlar. Ama devlete ilişkin işlerin yürütülmesinde bildiğimiz İngilizce kullanılması bir zorunluktur. Söz gelimi, hiç bir mahkemede Gal dili ya da İskoçca konuşulmaz. Mahkemelerde yapılan savunmalarda bu dillere ilişkin çevirmenler aranmaz. Çünkü herkesten standart İngilizceyi bilmesi istenir.
Öte yanda Fransada, Alsas, Bask ile Breton’ ların Fransızcadan farklı bir dilleri olduğu gibi, Korsikada yaşayan halkın kendine özgü bir dili vardır. Fakat Fransada bu dillerde okuma-yazma-yayın yasaktır!… Pariste bir mahkemede sanıklar Korsika dilinde konuştukları için mahkeme görevlilerince yaka paça mahkeme salonundan çıkarılıp, sokağa atılmıştır!…
Fransızlar dilleri konusunda o kadar bağnazdırlar ki, bir turist başka bir dille konuştuğunda, anlasalar bile Fransızca yanıtlarlar. Bununla herkesin, turistlerin bile Fransızca öğrenip, bilmeleri gerektiğini vurgularlar.
Slovakyada Macar asıllı azınlıklar vardır. Slovakya, ülkedeki azınlıkların kamusal alanlarda kendi dilleri ile konuşmalarını yasaklamıştır. Slovakçanın dışındaki diller yalnız evlerde konuşulabilecektir. Bu yasağa uymamanın cezası 5 bin Euro’ dur.
Dönüp Türkiyemize gelindiğinde, yukardaki haritada görüldüğü gibi, sınırlarımız içinde köken bakımından farklı bazı azınlıklar vardır. Bunlar kendi aralarında öz dilleriyle konuşur, anlaşırlar. Ama kamusal alan ile işlevlerde, bütün dünyada geçerli olan kural uyarınca, Türkçe kullanılır.
Son günlerde bazı siyasal topluluklar, kökeni Kürt olan vatandaşların kamusal alanlarda da, örnekse mahkemelerde de Kürtçe savunma yapmaları gerektiğini bir dayatma olarak öne çıkarıyorlar. Bunlar bununla da kalmayıp, Kürtler için ayrı bayrak, ayrı silahlı savunma gücünün de olması gerektiğini öne sürüyorlar. Demek ki ayrı bir ulus, ayrı bir devlet kurulmasını, Türkiyenin parçalanmasını istiyorlar!…
İşin bu hale gelmesine ABD nin “Büyük Ortadoğu Projesi” ile AB nin Türkiyeye karşı tutumu neden olmuştur. Kendi ülkelerinde kesinlikle karşı çıktıkları, bunun için yasaklar getirdikleri ana dili kullanma konusunda, Türkiyeyi ayrı bir yere koymaya çalışıyorlar. Onlarda olamayacak bir durum Türkiyede pek te ala ölabilecek bir durumdur!…
Buna karşılık sıradan Kürt vatandaşının böyle bir derdi, bu tür bir istemi olmadığı bellidir. Bu olanlar dışardan yapılan projeler ile yüreklendirmeler sonucu, içerdeki bir grup post peşindeki siyasetçi ya da aşiret ağasınca yürütülen kışkırtmalardır.
Türkiyede Kürtlerin dışındaki azınlıklardan bu tür istemler neden gelmiyor?… Çünkü onlar üzerinden oyunlar düzenlenmiyor da ondan. Bu da sade sıradan Kürt vatandaşının tutumunu anlamak için çok iyi bir örnektir.
Türkiyenin parçalanmak istendiğini, bunun için de Kürtlerin alet edildiğini görememe olanağı yoktur. Bu istekte kimlerin bulunduğu apaçık ortadadır. Bunun için çifte standardın uygulanmakta olduğu da net bir biçimde görülüyor.
Bize düşen, konuyu eğip bükmeden, olanlara doğru tanıyı koyup, bunu da açık açık dile getirerek işin üzerine kesinlikle yürümektir. Çünkü oynanan oyun bir gölge oyunu olmayıp, Türkiyenin parçalanma fikrini öne çıkaran bir tutumdur.