“Türkiye doğuya yol alan bir büyük gemidir. Geminin içinde batıya koşanlar var ve biz bunu batılılaşmak sanıyoruz.”
Sakallı Celal (Yalınız)
Ankara Samanpazarında bugünkü Doğumevi’ nin tam karşısında bir okul vardır. Eskiden adı Ankara 4. Ortaokulu idi. Şimdilerde herhalde başka bir adla anılıyor olmalı!…
Ben orta okulu bu okulda okudum.
Ankara 4. ortaokulunun yapımı 1940 lı yılların başında bitirilmişti. sınıflarının tasarımı, Fizik, kimya laboratuvarları, toplantı salonu, kapalı spor salonu, açık spor alanları ile Ankaranın, belki de Türkiyenin en modern okulu idi.
Bizler çok şanslı bir kuşak olarak bu okulda pek değerli öğretmenlerce eğitildik. Bu arada müzik derslerine Sabahattin Kalander bey geliyordu. Herhalde Ankara Devlet Konservatuvarının Kompozisyon bölümünü henüz bitirmişti. Bizlerden ancak on yaş kadar büyük, genç bir müzik adamıydı.
Sabahattin Kalenderi elbette herkes tanır. Ama ben burada onun bir biografik özetini vermek istiyorum.
SABAHATTİN KALENDER
Doğum yılı 1919 olan Kalender, besteci, orkestra şefi ile konservatuar öğretmeni olarak Ankara’nın müzik yaşamına uzun yıllar emek verdi..
1935 yılında Musiki Muallim Mektebi’nde henüz öğrenciyken yeteneğiyle Hindemith ile Şostakoviç’in dikkatini çekmiştir. 1938’de Ankara Devlet Konservatuar’na giren genç bestecimiz, Ferit Alnar’ın öğrencisi olarak 1943’de kompozisyon bölümünü bitirmiş, 1948 yılında devlet bursuyla Fransa’ya gönderilmiştir. Paris’te ünlü besteciler Honegger ile Milhaud ile kompozisyon, ayrıca dönemin ünlü şefleri Munch ile Fournet‘yle orkestra şefliği çalışan Kalender, 1951’de okulu bitirerek Türkiye’ye dönmüş, Ankara Opera Orkestrasına orkestra şefi olarak atanmıştır.
Sabahattin Kalender, besteciliğinin yanı sıra orkestra şefi kimliğiyle de başarılar kazanmış, Aix En Provence ile Edinburg festivallerinde Türkiye’yi temsil etmiş, ayrıca Doğu Avrupa ülkelerinde konuk şef olarak konserler yönetmiştir.
1970 yılında “Köy Odaları” adlı yapıtıyla TRT’nin açtığı “Orkestra Yapıtları Yarışması” nda birincilik ödülünü alan bestecimiz, modal tekniği başarıyla kullanarak halk dansları ile şarkılarımızın canlı renklerini değerlendirmiştir. Yapıtlarında nükteli bir anlatım sezilir. Bu yöndeki başarısı, özellikle operalarında belirgindir.
Ankara Devlet Konservatuarı’nın orkestra şefliği dalındaki görevinden emekli olan Sabahattin Kalender’in çok sayıda sahne müziği vardır.
Yapıtlarının yayın ile seslendirme hakları kendisinindir.
BAŞLICA YAPITLARI
OPERA
·“Deli Dumrul”, libretto Suat Taşer, 1958.
·“Nasrettin Hoca”, 1959.
·“Karagöz”, 1975-76.
ORATORYO
·“Ateş ve İnanç”, (libretto: G. Feyzioğlu), 1981-82.
ŞAN ile ORKESTRA İÇİN
·“Halk Dasları”, 1964.
ORKESTRA İÇİN
·“Türk Rapsodisi”, keman ve orkestra için, 1948.
·“Rumelihisarı”, 1960.
·“Boncuklar”, orkestra suiti, 1966.
·“Cıncıklar”, orkestra suiti, 1967.
·“Köy Oyaları”, orkestra suiti, 1970.
·“Saygın Hollandalı”, senfonik şiir, 1975.
·“Taşradan Sesler”, orkestra suiti,1982.
ODA MÜZİĞİ
·“Sonat”, piyano için, 1942.
·“Yaylılar Kuarteti No:1”, 1942-43.
·“Yaylılar Kuarteti No:2”, 1944.
KORO İÇİN
·“Altı Parça”, (TRT’nin siparişi üzerine), 1973.
FİLM MÜZİĞİ
·“Karacaoğlan”, 1958
Çok özgün (original) bir ders veriş yöntemi vardı. Önce eğitim programı (müfredat) gereği, nota bilgileri ile müzik hakkında elemanter bilgileri verdikten sonra, öteki müzik öğretmeleri gibi solfej ya da türkü okumalarına geçmezdi.
Derslerinin büyük bölümünde öğrencilerini batı klasik müziğinin başyapıtlarıyla tanıştırırdı. Bunların konulu olanları üzerinde tartışmalar açardı. Öğrencilerinde sıkılma belirtileri farkedince, derse kemanıyla gelmişse, o güne kadar ancak iki plağı piyasaya çıkmış olan Stéphane Grappelli‘ nin biçemini tam taklit edip, biraz da abartılı biçimde doğaçlama bir iki parça çalardı.
Çocukların uyuşukluğunu açan bu doğaçlama parçalar, onların jazz müziğiyle de tanışmalarına neden olurdu. Kendisinin de yapıtlarında esintiler aldığı Türk Halk Müziği üzerinde de dururdu.
Hocamız Sabahattin Kalanderin ne yapmak istediğini o sıralar tam olarak anlama olanağımız yoktu. Bizler bizi ağırlıklı olarak batı müziğiyle tanıştırmak istediğini zannediyorduk. Elbette bu bile çok büyük bir adımdı.
Ama çok sonra düşündüğümde, bize soyutun ne olduğunu öğretmeye çalıştığını anladım. Gerçekten de, bu yüzden olacak, sınıfımızda matematik dersinde başarısız öğrenci sayısı çok azdı.
Orta öğretimde okutulan müzik dersinin gerçek amacı da, müzisyen kişiler yetiştirtirmek değil, ama öğrencilere soyut düşüncenin ne olduğunu öğretmektir. Resim dersinin de amacı aynıdır.
Ama bugünlerde ne yapılıyor?… Müzik dersi saatleri azaltılarak, dahası bu dersin kaldırılması düşünülüyor!… Ortada Sabahattin Kalender gibi öğretmenler de yok!… Eğitimi yönetenler müzik ile resim derslerinin eğitim programlarının, ta başta neden konmuş olduğundan habersiz olduklarını, daha doğru bir deyişle bilgisiz olduklarını, böyle davranmakla açıklığa kavuşturuyorlar!…
Eğitimi yönetenler ne zaman İmam-ı Şafii‘ nin “Çocuklarınıza şiir ve matematik öğretiniz” sözünün ne anlama geldiğini öğrenirlerse, işte o zaman doğru dürüst “müfredat” programları hazırlanabilecektir!…
Ama galiba ufukta böyle bir anlayış görülüp, sezinlenemiyor.
Eğitimimiz için çok yazık!…
Türkiye Cumhuriyetinin aydınlık yüzünü gördüm yazılarınızda.Allahtan uzun ve sağlıklı ömürlervermesini diliyorum.Böyle üretken büyüklerimizle gurur duyuyoruz.
Op.Dr.Ö.Sait ATALAY
kvc uzmanı
ben senden müziğin okullardaki öneminden bahset dedim kendinden değil her kimsen