EUTHANASIE – Tıpta Yaygın Olarak Sürekli Yürürlükte Olan Bir Yöntem mi?!…

#alttext#
“Ægroto dum anima est, spes est”
(Hasta nefes aldıkça, umut vardır.)
Erasmus (Adages, 2.4.12)

Sessizce, basit bir biçimde ölmek demek olan Euthanasie (ing. Euthanasia), bir kişinin “ölme hakkı” anlamını taşır. Çok ağır hasta olup büyük acılar çekmekte olan, ama yaşamayı sürdüren kişilere bazı batı tıp etiğince tanınan bir haktır. Hasta kendi isteğiyle hekimlerince ölüme ulaştırılabilir.

Bu bir tür intihar biçimidir. Ancak hasta kendi kendini öldürmez de, ölebilmesi için hekiminin yardımına (assistance) başvurur. İntihar fikrinin toplumca uygun bulunmaması bir yana, burada bu işleme hekimin de karışmasının etik açıdan doğruluğu tartışılır olmuştur.

Bu davranış biçimi bizim tıp etiğimizde yoktur. Dahası böyle bir girişim, yapan için yasalara göre, cinayetle eş anlamlı bir suç oluşturur. Kaynağı da Hippocrates dönemine kadar gider. Çünkü Hippocrates’ e göre, Andında da belirtildiği gibi, hekimin başlıca görevi, hastasını öldürmek değil tam tersine onun yaşamını, olanak ne ise bir gün, bir hafta, bir ay vb kadar uzatmaktır.

#alttext#

Yukardaki haritada Avrupada yeşil ile gösterilen ülkelerde Euthanasie aktiftir. Demek ki serbestçe uygulanmaktadır. Turuncu renkli ülkelerde Euthanasie pasiftir. Bunun anlamı yasa ile yasaklanmış değildir; ama uygulanmamaktadır. Kırmızıyla işaretlenmiş ülkelerde Euthanasie yasa dışıdır.

Euthanasie tıp etiği ile hukuka uyar mı, uymaz mı?… Tartışmaları sürdürülürken, belki de farkında olmadan tıp dünyasında bir tür euthanasie uygulanıp durmaktadır.

Sözünü ettiğimiz uygulama tıpta sürekli biçimde, kanser sağıtımı (tedavisi) için uygulanan yöntemdir.

Bilindiği gibi günümüzde nedeni bilinemeyen kanser hastalığı için üç sağıtım yöntemi, hemen hemen her zaman birarada kullanılmaktadır. Bunlar Cerrahi Girişim + Kemoterapi + Radyoterapidir. Kanserin asıl nedeni bilinmediğinden elde başka bir savaş silahı bulunmadığı da bildirilmektedir.

Bunların üçü de var olan kanserin yok olması değil ama, bağışıklık sistemini yıktıkları için azmasına neden olurlar. Şöyle ki…

Kanser olgularında cerrahi girişim, yemek borusu, idrar yolu, bağırsaklar, safra kanalı tıkanması vb gibi yaşamsal durumlar söz konusu olduğunda ister istemez kullanılacaktır.

Ama herhangi bir bölgedeki kanserli dokunun çıkarılmasında cerrahi girişim, bu hastalığın sağıtımı konusunda başarılı olamaz. Çünkü vücutta tek bir kanserli hücre bile kalsa, hastalık yeniden ortaya çıkacaktır. Cerrahinin bu denli bir temizlik yapabileceğinin düşünme olanağı olmadığı gibi, cerrahi işlem, kanser hücrelerinin başka taraflara atlamasına da neden olabilir.

Öte yanda her cerrahi girişimin bünyeye getirdiği stres yüzünden bağışıklık sistemi de zarar görür.

Kemoterapi ile radyoterapi organ nakillerinde, örnekse kalb naklinde kullanılır. Hastanın bağışıklık sistemi, nakledilen yeni organı yabancı bir protein olarak algılayıp, onu yoketmesini önlemek amacıyla, organizmanın doğal bağışıklık sistemini yıkıp işlevinin yok edilmesi için kullanılır. Tıpla ilgili herkes bunu bilir ya da bilmelidir!…

Oysa kanserle savaşımın doğal yolu, bağışıklık sisteminin yüksek düzeyde başarıyla çalışmasıdır. Hastada kanserle savaş için iki durumun, kaçınılmaz biçimde var olması gerekir :

1) Bağışıklık sisteminin güçlü olması;

2) Bu güçlü bağışıklık maddelerini vücudün en kıyıda, köşede kalmış uç bölgelerine taşıyabilecek, iyi işleyen bir dolaşım sisteminin varlığı.

Bunlar yoksa, elde kanserin nedenine yönelik etkili bir silah olmadığından, kanser gemi azıya alacaktır. Bu kaçınılmaz sonuçtur.

Düşününüz ki elde bulunan, başlıca kanserle savaş aracı olan bağışıklık sistemini, kanser hücrelerini de öldürüyor diye, özel ilaç ile özel araç kullarak ellerimizle yok ediyoruz… Böylelikle hasta ömrü uzamıyor, tam tersine kısaltıyoruz. Demek ki, yavaş ta olsa hastayı kendi ellerimizle ölüme götürüyoruz!…

Buna Euthanasie denmez de, ne denebilir?!… [*]

Ancak bununla yukarıda tanımı yapılan euthanasie arasında bazı farklar vardır. En başta kanserli hasta ölmek için değil, hastalığının sağıtılıp yaşamını sürdürmek için hekime başvurur. Sonra uygulanan sağıtım yöntemleri için para ödemek zorundadır. Üstelik bunlar tıbbın en pahalı yöntemleridir. Dahası bu yöntemler “sessizce, basit bir biçimde” değil, ama hastayı acı ile sıkıntı dolu uzun bir yoldan geçirerek ölüme götürmektedir!…

Biz yıllardır bu gerçekleri her fırsatta söyledik, yazdık. Ama etkili olamadık. Tıp gene bildiğini okudu. Fakat bu kez John Hopkins Hastanesinin kanser ile sağıtımı için yayınladığı bülteni görünce, insanların yavaş ta olsa akıllarını başlarına topladıklarını görüyoruz.

Sözünü ettiğimiz bültenin ilk bölümünü aşağıda veriyoruz. Dikkat edilecek noktalardan biri, bunun aynı hastanenin bir önceki bülteninden çok farklı olmasıdır.

Burada yanlış olarak beslenme üzerinde fazlaca durulmakta ise de (çünkü bağışıklık sisteminin güçlü olması daha çok stresin olmamasına bağlıdır), bülteni Dikkatlice okumanızı öneririz.

Bir de bültende çok önemli olan dolaşım sisteminden hiç söz edilmiyor. Buna karşın bülten günümüzde uygulanan kanser sağıtım yöntemlerinin tümünü de (bizim yaptığımız gibi) yadlamaktadır (reddetmektedir).

JOHN HOPKINS HASTANESİ’NDEN

1) Herkesin vücudunda kanser hücreleri vardır. Bu kanser hücreleri birkaç milyara kadar çoğalmadıkça standart testlerde görülmezler. Doktorlar kanser hastalarına tedaviden sonra vücutlarında artık kanser hücresi kalmadığını söyledikleri zaman, bu yalnızca kanser hücrelerinin testlerle saptanamayacak düzeyde olduğu anlamına gelir.

2) Bir kişinin hayatı boyunca 6 ile 10 kez kanser hücreleri oluşabilir.

3) Kişinin bağışıklık sistemi güçlü olduğu zaman kanser hücreleri yok edilir ve çoğalarak tümör oluşturmalarına engel olunur.

4) Bir kişide kanser olması, o kişide çoklu beslenme eksikliği olduğuna işaret eder. Bunlar genetik, çevresel, beslenme ve yaşam tarzı faktörlerine bağlı olabilir.

5) Çoklu beslenme eksiklini yenebilmek için diyeti değiştirmek ve ek takviye almak bağışıklık sistemini güçlendirir.

6) Kemoterapi hem hızlı çoğalan kanser hücrelerini, hem de kemik iliğinde, sindirim sisteminde v.s.’deki hızlı büyüyen sağlıklı hücreleri yok eder ve karaciğer, böbrekler, kalp, akciğerler v.s.’de organ tahribatına yol açar.

7) Radyasyon kanser hücrelerini yok ederken; sağlıklı hücre, doku ve organları da yakar, yaralar ve zarar verir.

8) Kemoterapi ve radyasyon başlangıçta tümörün küçülmesine yol açar. Kemoterapi ve radyasyon tedavisinin uzaması tümörün daha fazla yok olmasına yol açmaz.

9) Kemoterapi ve radyasyondan dolayı vücut çok fazla toksin yüklenmesine maruz kalınca, bağışıklık sistemi ya tehlikeye düşer, ya da yıkılır; dolayısıyla kişi çeşitli enfeksiyonlara ve komplikasyonlara yenik düşer.

10) Kemoterapi ve radyasyon kanser hücrelerinde mutasyona neden olabilir ve dirençlerinin artarak yok edilmelerini zorlaştırabilir. Cerrahi işlem de kanser hücrelerinin başka taraflara atlamasına neden olabilir.

11) Kanser hücreleri ile savaşmakta etkili bir yöntem ise onları çoğalmak için ihtiyaçları olan gıdalardan yoksun ve aç bırakmaktır.
.
.
14) Bazı destek maddeleri (IP6, Flor-ssence, Essiac, anti-oksidanlar, vitaminler, mineraller, EFA’lar v.s..) bağışıklık sistemini güçlendirerek, vücudun kendi öldürücü hücrelerinin kanser hücrelerini yok etmesine yardımcı olur. E vitamini gibi diğer destek maddelerinin de, vücudun hasarlı, istenmeyen veya ihtiyaç olmayan hücrelerin atılmasının normal yolu olan, apoptoziz veya programlanmış hücre ölümüne yardımcı olduğu bilinmektedir.

Öyle görülüyor ki, kanserin sağıtımı için bu gün kullanılanlardan çok başka yöntemleri bulmamız gerekmektedir. Bunlar bulununcaya kadar da saptadığımız kanser olgularına hiç dokunmamak, hastalar için en iyi yol olacaktır. Böylelikle daha uzun yaşayabilme olanağını elde edebilirler!…

——————————————————–

[*] Bu konuyu işleyen bir kitap yayınlandı. Okunmasını öneririz. Kitabın künyesi şöyle :

Yaşar Gören : Kanser Cinayetleri, Doktorların Büyük Sırrı. Ozan Yayıncılık, İstanbul, 2005.

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <strike> <strong>