Türkiyedeki Arabesque Yaşam Biçeminin Resmidir
“Türkiye doğuya yol alan bir büyük gemidir. Geminin içinde batıya koşanlar var ve biz bunu batılılaşmak sanıyoruz.”
Sakallı CELAL (Yalınız)
Bu sözcük dilimiz ile öteki dillere Fransızcadan geçmiş olup, özgününde arabesque biçiminde yazılır. 1661 yılından bu yana Fransız dilinde bazı karmaşık süsleme biçimlerini anlatmak için kullanıldığı gibi, bundan önce de Arap Kısrağını anlatmak için kullanılmıştır.
Bunun dışında sözcük dansta bir duruşu, bir figürü anlatmak için de kullanılır.
Anlam olarak Arabımsı, Arap gibi demektir.
Sözcük, yukardaki anlamları taşımakla birlikte, Arabesque sözcüğü günümüzde bir yaşam, bir düşünce biçimini, bir ekin’i (culture) anlatmak için kullanılır olmuştur. Günümüz Arap toplumlarının yaşayış ile düşünce sistemlerini anlatma bu tek sözcükle yapılır.
Ancak unutmamak gerekir ki bir vakitlerin, orta çağın en yetenekli matematikçisi olarak kabul edilen İtalyan matematikçi Leonardo Fibonacci’ ye matematiği öğreten, batı insanını uygarlıkla tanıştıran Arabı ile bu gün yaşamakta olan Arap arasında, kafa yapısı bakımından, uzaktan yakından bir ilgi yoktur. Arapların elinde o eski görkemli günlerinden yalnızca, zenginliğiyle göz kamaştıran bir Arap dili, Arapça kalmıştır. Bu da geçmişte Arap uygarlığının düzeyinin ne kadar yüksek olduğunu göstermeye yeter.
Arap uygarlığı o eski görkemli günlerinden, bu günkü hiç te yüksek olmayan değerine nasıl geriledi?… Ya da nasıl, neden geriletildi?…
Bunu batılılar, özellikle de İngilizler başarmıştır. Bilindiği gibi Arapların yerleştiği topraklar zengin petrol kaynaklarını içerir. Arabın bundan pek haberi olmamakla birlikte, bunu çok iyi bilen bilen batılı, bir yolla bu zenginliği ele geçirmek ister.
İngilizlerin bir çok toprak ele geçirerek “üzerinde güneşin batmadığı bir İmparatorluk” kurmalarının nedeni o toprakları işgal edip, oralarda hükümran olmak değildir. Asıl amaçları zenginlikleri ele geçirip, bütün kazanımlarını Büyük Biritanya Adalarına taşımaktır.
Bunu da ticaret yoluyla yapmayı severler. Bu arada zenginliğin asıl sahibi olan topraklar, ister istemez işgal edilmiş te olabilir. Unutmayalım ki Hindistanı işgal eden gücün adı “Doğu Hindistan Şirketi” idi. Demek ki görünürde bir askeri ya da siyasal güç değil, bir ticari ortaklıktı.
Napoleon Bonaparte “Coğrafya ülkelerin kaderini belirler” tümcesini, yukarda sözü edilenleri anlatmak için söylemiştir.
İngilizler amaçlarına ulaşmak için, önce Arapların dinlerini ön plana çıkarıp, bundan başka bir şey düşünememelerini sağladılar. Şu söz bunun önemini anlatmak için söylenmiştir : “bir insan ne kadar çok şeye inanırsa o kadar az şey bilir, ne kadar az şey bilirse o kadar aptal olur, ne kadar aptal ise o kadar kolay yönetilir.”
Sonra bir takım hileli düzenlerle Araplar arasına ara bozukçuluklar soktular. Onları bir takım başkaldırmalar için yönlendirdiler. Araplar bu gailelerle oğraşırken, halk deyimiyle “cambaza bak!…” aldatmacasıyla, onlar gösterilen yere bakarken ceplerinden servetlerini çekip aldılar.
Böylece, çok başarılı bu düzen yüzünden, Araplar bu gün arabesque diye tanımladığımız, eski görkemli uygarlık düzeyiyle hiç bir ilgisi olmayan, akıldan uzak, düşük düzeyli bir yaşam düzeni içine girdiler.
Şimdi batılılar aynı oyunları Türkiye ile Türkler üzerinde de uygulamak istiyorlar. Çünkü bunlar deneysel olarak başarıları kanıtlanmış yöntemlerdir.
Dikkat ediniz!… Bazı dincilere arka çıkıp dini ön plana getirmeye çalışıyorlar. Arkasından BOP gibi olmadık planları öne sürerek, PKK gibi bir terör örgütüne yataklık edip üstümüze saldırtarak, Türkiyenin bölünme planlarını öne sürerek, akılları bunlarla bulandırmak istiyorlar. Böylece istedikleri gündemi yaratıp, meydana gelen bulanık ortamdan yararlanmaya çalışıyorlar. Gerekirse silahlı girişimde de bulunabilirler!… Ama şimdilik buna pek gerek görülmüyor. Çünkü Türkiyeyi yönetenlerin, onların gösterdikleri doğrultudan pek ayrılmadığı kanısındalar. Ama ABD nin Irak’ ta uyguladığı yöntem buydu.
Irakı işgal ettiler. Orada ne düzen, ne can güvenliği kaldı. Bazı bölünmelere neden oldular. Ortam bir kargaşa ortamıdır. Bu duruma bakarak ABD nin Irak girişiminde başarısız olduğunu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz!… Çünkü ABD istediği başarıya ulaşmıştır. Elde etmek istediği petrol kaynaklarının hepsi ABD ortaklıklarının eline geçmiştir. Asıl amaç da parayı kapıp gitmekti. Bundan ötesi, Irakta kıyamet kopsa onları ilgilendirmez.
Ne yazık ki Türkiyemizde de, son günlerde Arabın yaşadığı bu Arabesque yaşam biçimi pek tutulmaktadır. Bunun nedeni yukarda sözü edilen bazı etkilerle, zaten özde yatmakta olan Arabesque‘ e eğilimin, bazı oyunlarla öne çıkarılmaya çalışılmasıdır.
Özde zaten vardı diyoruz. Çünkü biz Osmanlının mirasçısı bir toplumuz. Osmanlının yaşam biçemi Arabesque’ ti. ATATÜRK’ ün bütün amacı ulusu bu berbat yaşam biçeminden kurtarmaktı. Ayrıca doğu bölgelerimizde feodal sistem hüküm sürmektedir. Feodal yapıdaki bu toplumun yaşam biçemi Arabesque olduğu gibi, buna ek olarak töre adı altında modern yaşamla hiç bağdaşmayan kurallar geçerli olmaktadır. Ora halkı bazı ekonomik nedenler yüzünden büyük kentlere sürekli olarak göç etmektedir. Böylece hüyük kentlerin dış mahallelerinde Arabesque yaşam biçemi, büyük ölçüde yerleşmiş bulunuyor.
Son günlerde değerli kompozitör piyanist Fazıl Say’ ın anlatmak istediği bu yukardaki söylenilenlerin ne kadar kaygı verici olduğudur. Ne var ki konuyu çarpıcı bir biçimde ortaya koyamamıştır. Ama bazı aklı evveller (!) ona karşı çıkıp, halk böyle istiyor demeye getiriyorlar. Bu söylemin ne kadar tehlikeli olduğunu bilemiyorlar. Çünkü Arabesque’ in ne anlama geldiğini bilmiyorlar. Bunu bir müzik türünden başka bir şey olmadığını zannediyorlar [*]. Oysa Arabesque, ulusu uçurumun dibine gönderebilecek bir yaşam biçeminin tam da kendisidir.
Bir an önce bu uyuşukluktan ayılıp kurtulamazsak, başımıza gelecekler Arabınkiyle aynı olacaktır. Mustafa Kemal ATATÜRK bu ulusu sonradan tekrarArabesque batağına batsın diye kurtarmadı. Bir düşünün ATATÜRK olmasaydı ne olurdu. Sevr yürürlüğe girer, batılıların istedikleri daha o yıllarda gerçekleşmiş olurdu. Kuruluş Savaşının kazanılıp Lozan Barış Antlaşmasının imzalanmasından bu yana, batılılar ne yapıp edip Türkiyeyi batağa çekme planlarını, ayak direyerek yapıyorlar.
Bu oyunlara gelecek kadar tarihten yana cahil, düşünmeden yoksun, akılsız olmayalım!… Doğrunun ne yönde olduğunu bilelim. Çünkü, belki farkında değiliz ama, bir ölüm kalım savaşı içindeyiz. Bu tehlikeli durumdan çıkabilmek bilgi ile zekayla olur. Bunu unutmamak gerekir!…
————————————————-
[*] Konfuçyus’ un şu sözünü de hiç akıldan çıkarmamak gerekir : “Bir milleti tutsak etmek isterseniz, onun müziğini çürütün.” Aslında yapılmak istenen tam da budur. Arabesque müziğin bize getireceği sonuç böyledir. Biz bunu cahilliğimiz yüzünden bilemiyoruz. Ama eloğlu çok güzel bilip, kullanmaktadır. Türk müziği dururken Arabesque müziği savunanlara ne demeli?… Bilemiyorum!…