ANAYASA HALKOYLAMASI – Bağlamında Yasa Dili!…

#alttext#
“En büyük alıklık, ortada sorun yokken bir sorun icadedip, sonra bunu çözmeye çalışmaktır!…”
Y.G.

Vatandaşlardan kendilerini ya da uğraş alanlarını ilgilendiren yasalaları iyice bilip, anlamaları istenir. Böylece bilmeden yanlış bir iş yapıp, suçlu duruma düşmeleri önlenmiş olacaktır. Hep ne deriz : “Yasaları bilmemek bir özür olamaz”

Ancak yasaların dilleri, hem de çoğunlukta olarak ağdalı Osmanlıca sözcüklerle tamlamaları içerir. Bir bölüm hukukçu son zamanlarda yasa dilini sadeleştirmek için çaba harcıyor. Ama doğal olarak bu çaba istenilene ulaşmaya yetmemektedir.

Ortalama vatandaş, hele genç olanlar bu Osmanlıca deyimleri anmamakta, bundan ötürü de yasaların ne dediğini bilememektedir. Bunlar yasaların ne dediğini, bir suç işleyip mahkemeye düştüklerinde, hakimler ile avukatlar aracılığıyla ancak öğrenme olanağına kavuşurlar.

İş sözcüklerin osmanlıca olmasıyla da bitmiyor. Yasaların anlatım biçemleri (üslupları) ile tümce yapıları da ortalama vatandaşa yadırgatıcı gelmektedir. Bu da anlaşılmalarını güçleştiren ayrı bir nedendir.

Bütün bunları yasaları toplu olarak içeren “Düstur”ları açıp oluyarak görme olanağı vardır.

Siyasal partiler de bu durumun farkında olacaklar ki, son günlerde referanduma sunulan Anayasa Değişikliklerini içeren maddelerin halka anlatılması için yollara dökülüp mitingler düzenliyorlar.

Ancak yapılan bu meydan toplantılarında EVET denmesini istiyenler de, HAYIR denmesini istiyenler de konuşmalarının çok büyük bölümünü birbirlerine sataşmak, dahası ağır hakaretler etmek için kullanıyorlar. Bütün bu olanlardan halkın kanun maddelerini anlayabilme olanağı ne yazık ki yoktur.

Oysa halka referanduma verilen Anayasa maddeleri sade bir Türkçeyle sunulduktan sonra, onları karar vermek için akıl ile vicdanlarıyla başbaşa bırakmak, akıllarını daha da karıştıracak meydan toplantılarından vazgeçmek en doğru yol olmaz mıydı?…

Yanlış olarak, bu yol seçilmemiştir!…

Bütün bunların sonunda sandıktan EVET mi, yoksa HAYIR mı çıkar?… Diye sorulursa verilecek yanıt bir kaç yönlü olabilir.

Türkiyemiz genelinde bu güne kadar yapılan referandumlarda hep EVET!… çıkmıştır. Bunun nedeni ortalama vatandaşın “Konuyu büyüklerimiz bizden daha iyi bilir” deyip, otoritenin buyruğu doğrultusunda karar vermesidir. Çünkü ortalama vatandaşa bu güne kadar kendi bağımsız düşüncesiyle hareket etme olanağını verecek eğitimi bir türlü sunamadık!… Ya da bu gibi durumlarda yararlanmak için özellikle sunmadık!.. [*]

Bu doğrultuda 12 Eylül 2010 da yapılacak referandumda sandıktan EVET yanıtı çıkması büyük bir olalasılıktır.

Ama HAYIR çıkacaksa, bunun küçük bir oran farkıyla olması olumsuzlukları da beraberinde getirır. Çünkü bu küçük oran dillere dolanıp, laf cambazlığı (démagogie) ile yeni yeni gerilimlere yol açacaktır. Onun için sandıktan çıkacak HAYIR oylarının büyük oranda olması gerekir. Tersi durumda yeni gaileler bizi beklemektedir.

Elbette sonucun ne olacağını şimdiden kestirme olanağı yok. Bize düşen bekleyip, görmektir.

—————————————————-

[*] Bir vakitler Adnan Menderesin milletvekili aday listesindekilere ilişkin konuşurken “Odunu koysam mebus olur.” demesinin altında bu gerçek yatmaktadır.

#alttext#

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <strike> <strong>