“Bir dönemin çözümleri, bir sonraki dönemin sorunlarıdır.”
R.H. Rawney
OHAL sıkı yönetimin biraz yumuşatılmış bir biçimidir. Sıkı yönetimde başat olan askerdir. Bu yönetimde başa bir üst rütbeli komutan getirilir. OHAL’de ise başatlık sivil yönetimdedir. Bölgenin valisi bazı olağanüstü yetkilerle donatılır. Ancak bu yetkiler çok geniş tutulmuştur. Her iki durumun nasıl yürütüleceğini bildiren yasalar vardır.
Son günlerde PKK nın silahlı eylemlerinin artması nedeniyle, MHP genel başkanı duruma eğemen olabilmek için bölgede OHAL ilanına gerek olduğunu, ayak direyerek bildirmektedir. Buna iktidar partisi ile yürütmeden sorumlu hükumet sıcak bakmıyor, dahası bunun söz konusu bile olmayacağını öne sürüyor.
Bu karşı çıkmanın nedeni olarak da, bölge halkının OHAL ile büyük sıkıntıya düşeceğini ileri sürüyor. Hükumet şu anda böyle bir sıkıntının yarardan çok zarar getireceğini anlatmakta. Çünkü yürürlüğe konmaya çalışılan “Demokratik Açılım” paketinin OHAL ortamında yürütülemeyeceğini söylüyor.
Ancak bölgeye örnek olarak PKK eylemlerinin en yoğun olduğu Hakkari ilimizi örnek alırsak, burada şöyle bir manzarayla karşılaşırız :
Bu ilimiz ile ilçelerinde halkın yaşamı konusunda eğemenlik PKK ya geçmiş durumdadır. PKK isterse dükkanların kepenkleri kapalı tutuluyor, halkın sokağa çıkması zaman zaman engelleniyor, halktan yapılacak PKK eylemlerinin desteklenmesi isteniyor. Sanki orada yaşayan halkın tümü PKK yanlısı gibi gösteriliyor. Bunun için zorlamalar yapılıyor.
Demek ki Hakkari ilinde bir OHAL yönetimi var. Ancak bunu TC hükümeti değil de PKK ilan edip, yürütme durumunda. Devletin valisi ile kaymakamları, ellerindeki normal yasal koşullarla duruma eğemen olamıyorlar. PKK yanlısı olarak seçilerek işbaşına gelmiş olan Belediye Başkanlarının etkileri bunlardan daha fazla. Öyle görülüyor ki, bölgede ünlü deyim uyarınca “Kuyular minare, minareler kuyu olmuş” durumu hüküm sürmekte.
Bölge halkı aslında bir değişik OHAL yönetimi altında bunalmakta. Zannederim MHP başkanının anlatmak istediği de budur. Ama nedense bu durumu açık açık söylemiyor da sadece çözümün OHAL ilanından geçtiği üstünde durmakla yetiniyor.
Denebilir ki, TC Hükümeti konunun böyle olduğunu bilmez mi?… Elbette bilir. Ama “Demokratik Açılım” paketinin de bir OHAL yönetimi ortamında hiç işlerliği olamayacağını da bilmesi gerekir. Karşı koyması bu yüzdendir denebilir.
Ne var ki, Bölgede eğemen olan “Feodal Yapı” nedeniyle burada demokrasinin (D) sinden bile söz etme olanağı, ne yazık ki yoktur. Bunun çözümünün nasıl olabileceğini bir önceki makalemizde anlatmıştık.
Bu günkü günde, doğu ile güneydoğu bölgemizde, var olan koşullarda demokrasi bir “utopia” [*] durumundadır. Bölgede Ağalar eğemen olduğu sürece, buraya bazı paketlerin açılımı ile demokrasi getirme olanağı yoktur. Bizce asıl yanılgı ile buna bağlı zorluk buradadır.
Dileriz ki, günün birinde siyasacılarımız, apaçık ortada olan bu gerçeği görüp, açık açık tartışma konusu yaparlar. Konunun gerçek çözümü de ancak böyle elde edilir. Yoksa olmayan bir şeyi (demokrasiyi) varmış gibi sayarak işlem yapmak hiç kimseyi bir yerlere ulaştırmaz!…
—————————————————-
[*] Yunanca; Gerçekleştirilmesi olanaksız tasarı ya da düşünce.