“Adaletin hakim olduğu yerde silahın yeri yoktur.”
Jacques Amyot
Kürt sorunu, Türkiye Cumhuriyetine Osmanlı İmparatorluğundan miras yoluyla devredilmiş dertlerden, sıkıntılardan biridir. Çeşitli aşamalardan geçti. Bu arada Türkiyenin doğu topraklarında bir Kürt devletinin kurulmasını hedefleyen ABD nin BOP si ortaya çıktı. Kürt devletinin kurulmasını kolaylaştırmak için de, bir zorlayıcı öğe olarak PKK ortaya çıkartılıp, desteklenerek terör başlatıldı. Türkiye terörle 1984 yılından bu yana uğraştırılmaktadır.
ABD nin böyle davranmasının çeşitli nedenleri var. Bunların başlıcaları bu topraklarda bulunanan petrol, uranyum vb gibi zenginliklerle bölgenin geniş su kaynaklarının odağı olmasıdır. Ancak AB nin bu konu karşısındaki tutumu ilginçtir. AB de BOP ni destekliyor, ama onlar Lozan Antlaşmasını sindiremedikleri, Sevr’ in geri gelmesini, demek ki Türkiyenin parçalanmasını istedikleri için bunu yapıyorlar.
Görünürde herkes Türkiyenin yanında… Parçalanmayı onaylamıyor, yürütülen terörü lanetliyorlar gibi görünüyorlar. Ama PKK ya el altından yardımı sürdürüyorlar. Bunlar uzun süre PKK nın bir terör örgütü olduğunu önaylamadılar. Onun bir kurtuluş savaşı veren gerilla örgütü olduğunu öne sürdüler. Gelinen noktada bazı zorlayıcı nedenlerden ötürü PKK bir terör örgütü olaral ilan edilebildi!…
Aslında bölgede yaşayan alelade Kürt vatandaşları burada bir Kürt devletinin kurulmasını istemiyorlar. Onlar Türkiyenin bütün olanaklarından yararlanıp barış ile gönenç içinde bir yaşam sürdürmek istiyorlar. Terörü yürütenler ile onu destekleyenler, bu yolla çıkar sağlamak ya da bir post kapma sevdasında olan bir gurup insandır. Bunlar “Kürt sorunu” diyerek, kendi yarattıkları bulanık suda avlanmayı deniyorlar.
Bölgede yaşayan Kürt vatandaşları arasında, döğru dürüst bir referandum yapılabilme olanağı olsa gerçek ortaya çıkacaktır.
Ama bu olanak yoktur. Nedeni de yaşadığımız yirmibirinci yüzyılda bile Türkiyenin doğu bölgesinde bir feodal yapının sürüp gitmesidir. Feodal yapı batıda orta çağ içinde sonlandı. Bizde ise bir yüz karası olarak hala sürüp gitmekte. Bu feodal yapı yüzünden doğu bölgelerimizde demokrasiden söz edilemez. Çünkü orada beş on aşiret reisi ne derse o olur. Aşiretin başındaki kişi “Oylarınızı falan partiye vereceksiniz” dediği anda marabalar oylarını ayrıcalıksız o partiye verirler. Bu oyların toplamı Türkiyedeki tüm oyların yaklaşık üçte biri kadardır.
Böyle bir yaklaşıma, demokrasiyi en yalın halile bir çoğulculuk gibi alsak bile, demokrasi deme olanağı var mıdır?…
İşte bu nedenle doğu bölgelerimizde sağlıklı bir halk oylaması (referandum) yapılması olanağı da yoktur. Gene aynı nedenden orada yapılan seçimler demokrasi adına bir maskaralıktan öteye gitmez. Herkese demokrasi aşılamayı bir görev bilen batılılar bu durumu bilmezler mi?…
Elbette bilirler. Ama bizde yaşanan bu kendine özgü cici demokrasi, işlerine gelmektedir. Onun için bu konudan hiç söz açılmaz. İçerde de siyaset yapmaya soyunanlar kolay oy avcılığı yüzünden feodal yapıya dokunmazlar. Bırakın dokunmayı sözünü bile etmekten çekinirler.
Ancak sözü edilen bu feodal yapı Kürt sorunu çözümü için de büyük engel meydana getirmektedir.
Nasıl mı?…
Dikkat edilirse, doğudaki bütün belediye seçimlerini PKK yanlısı kişiler kazanmıştır. Genel seçimlerde de PKK yanlısı milletvekilleri seçilerek BMMM ne gönderilmiştir. Bütün bu seçilenler bölgedeki marabaların oylarıyla seçildiler. Marabaların oylarını da aşiret reisleri yönlendirdiğine göre, bütün aşiret reisleri PKK yanlısıdır denebilir. Acaba ağalar neden PKK yı tutmaktadırlar?…
Çünkü burada kurulacak bir Kürt devleti onların işine gelmektedir. Türkiye siyasetçileri yukarda anlatmaya çalışılan oy kaygıları yüzünden onları görmezden gelmeye çalışmasına karşın, merkezi bir devletin üzerleride bir baskısı olduğunu hissetmektedirler. Kurulacak Kürt devleti feodal yapıya destek verir diye düşünüyorlar. Dahası bu Kürt devletinde önemli postlar kapıp, üst düzeyde yönetime eğemen olacaklardır. Bu durum onlara daha güvenceli gelmektedir.
Bu durumda Kürt sorunu için hangi önlemi alırsanız alın, ne adla “açılım” paketleri öngörüp sunarsanız sunun, Bu feodal yapı yüzünden bir adım atma olanağınız olamaz. Bu güne kadar yapılan eylemlerden alınan sonuçlar bunu açıkça göstermektedir. Hala da “açılım, açılım” diye diretmek biraz “abesle iştigal” olmuyor mu?…
Önemli olan, bu güne kadar Kürt sorunundaki yeri hiç dile getirilmemiş feodal yapının ortadan kaldırılmasıdır. Bu “Toprak Reformu” gibi yasalar çıkarılarak bir çırpıda yapılamaz. Gerçekten de bu güne kadar bu tür girişimlerden hiç bir sonuç alınamamıştır.
Çözüm yolu Köy Enstitüleri’ ydi. Ama 1946 yılında CHP nin oy kaygısıyla doğudaki aşiret reisleriyle yaptığı anlaşma yüzünden bu tren kaçırılmış oldu. O dönemde Ağalar Köy Enstitülerinden yetişmiş olan bir avuç köy öğretmeninden korktular. Düşünün, Köy Enstitüleri bu güne kadar yaşatılıp, her köye bunlardan bir öğretmen gitmesi sağlanabilseydi, feodal yapıdan eser kalır mıydı?…
Bu gerçeği hem CHP milletvekili, hem de bir aşiret reisi olan Kinyas Kartal şu sözleriyle açıkça gözler önüne seriyor :
“Köy Enstitüleri kesinlikle komünist uygulama değildi. Doğuda en yüksek eğitim gören insan benim. Köy Enstitüleri, bizim devlet üzerindeki gücümüzü kaldırmaya yönelikti. Bunu içimize sindiremedik. Benim Van yöresinde 258 köyüm var. Bunlar devletten çok bana bağlıdırlar. Ben ne dersem onu yaparlar. Ama köylere öğretmenler gidince benim gücümden başka güçler olduğunu öğrendiler. DP ile pazarlığa girdik, kapattık.”
Acaba Köy Enstitülerini tekrar açma olanağı yok mudur?… Bu, doğudaki bütün sorunların çözüm yolu olacaktır. Ne var ki etkisini görebilmek için uzun zaman gerekir. İşte bu yüzden zamanında Köy Enstitülrini kim ya da kimler, önce etkisiz hale getirip sonra da kapattı ise Türkiyeye büyük zarar vermişlerdir!…
Çıkar yol, etkisi uzun vadede bile olsa Köy Enstitülerini ilk günlerindeki etkinlikleriyle yeniden açmaktır!…
Bunu böyle bellemek gerekir!…
güzel..