LOST – Çözüm?!!…

lost_s06_624x351_01-1.jpg

“Dünyanın her yerinden herkesin yenileceği bir yer vardır. kimilerini yenilgi yıkar , kimileriyse zaferle küçülür, bayağılaşırlar. büyüklük, hem yenilgiyi, hem de zaferi kabullenebilen kişilerde yaşar.”John Steinbeck

LOST adlı televizyon dizisi son bölümünü de yayınlayarak sona erdi. Dizinin ilk bölümünü 2004 yılında yayınlanmıştı. Son bölümü de 2010 da yayınlandı. Bu dizi son yılların en çok izleyici ilgisi çeken dizisi oldu. Yirmi milyondan fazla kişinin izlediği söyleniyor.

Dizinin bitmesiyle birlikte bazı izleyicilerin onu olağan olarak kabullendikleri, ama büyük sayıda izleyiciyi de doyurmadığı gözlemlenmiştir. Öyle ki bu sonuncular kafalarında oluşan sorulara doyurucu bir yanıt almadıklarından öfke içine bile düşmüşlerdir.

Çünkü bunlar dizi boyunca izledikleri masalsı (fantastic) olayları sonunda mantıksal açıklamalara kavuşacağını beklediler. Dizinin yazarları da “Bekleyin, dizinin sonunda her olayın mantıksal açıklamasını bulacaksınız” sözlerini ayak direyerek pek çok kez söylediler.

Son bölüm de izlenince beklenen yanıtlar alınmamış olacak ki, izleyenler adeta bir başkaldırı içine girdiler. Öfkelerini belli ettiler. Bu konuda belki de haklıydılar. Zira dizinin hemen tümü. mantıkları zorlayan fantastic olaylardan oluşuyordu.

Dizi, bir bölüm insanın bazı sınamalar sonucu seçilip bir araya getirilerek bir uçağa bindirilmesi, bu uçağın sonradan bir manyetik alan nedeniyle olduğu anlaşılan bilinmeyen bir nedenle haritalarda yeri olmayan bilinmedik bir adaya düşmesiyle başlıyor.

Nasıl oluyorsa bu seçilerek uçağa bindirilenlerin hepsi sağ kalıyorlar. Ama görülüyor ki aralarında kötürüm olanlar yürümeye başlıyor. Hasta olanlar hastalıklarından arınıyorlar. Sağlık açısından başka bir özellik te adada hamile olanlar üçüncü trimestre kadar yaşıyor, sonra ölüyorlar. Demek ki adada doğum yok.

Zamanla adada bulunan bir ab-ı hayat (yaşam suyu) kaynağı yüzünden ölümsüz olan biri olduğu anlaşılıyor. Uçağa binen kişilerin seçimini de bu yapmıştı. Bu ölümsüzün bir de ikiz kardeşi var. Bu ikiz kardeş belirli bir nedenle kara bir bulut haline getirilmiş. Zaman zaman bazı kişilerin bedenlerine girerk kötü olaylara karışmalarına neden oluyor. Ayrıca bu kara bulut halindeki ikiz kardeş adadan çıkıp normal dünyaya ulaşmaya çalışıyor.

Adada bir özellik daha var. Adayı teketmek isteyenlerin yolculukları, dönüp dolaşıp gene adada sonlanıyor. Garip bir güç adadan ayrılmayı önlüyor. Adadan çıkmanın belli kuralları var. Ama bunu herkes bilmiyor.

Adadaki yaşamı etkileyen bir rakam sistemi var [*]. 108 dakikada bir, bir mahzen içinde bulunan bilgisayara 4-8-15-16-23-42 sayılarının ard arda girilmesi gerekiyor. Bu yapılmazsa adada büyük bir magnetik alan oluşuyor, yaşam, iklim bozuluyor. Uçağın düşmesine de bu magnetik alan yol açmıştı. Bu sayılar, o ortamın zaman ritmik yapısının esasını oluşturuyor gibi görünmekte.

Adada bir de zaman çarkı var. Belki de bunun yüzünden sık sık ileri ya da geriye doğru zaman kaymaları yaşanmakta. Dizide yapılan “flashback” lerle zamanda geri dönüş sağlanarak adanın eski oturanları ile işlevleri hakkında bilgi veriliyor. Ama adada yaşıyan kahramanlarımızın geçirdikleri zaman kaymaları bunun dışında gelişiyor.

Sonuçta adada yaşayan ölümsüz birince seçilerek, toplu biçimde adada yaşamaya zorlanan bir grup insan var. Bu geldikleri mekanda da fantastic, ancak alacakaranlık kuşağında olabilecek olaylar yaşamak zorunda kalıyorlar ya da bırakılıyorlar.

Bu olanların mantıksal yanıtlarını bekliyen izleyiciler de sonunda bekledikleri yanıtları alamadıkları için kızıyorlar. Yazarların, istenilen yanıtları vermemekle, sözlerinde durmadıklarını öne sürüyorlar!…

Acaba bu düşüncelerinde haklılar mı?!…

Haklı değiller gibi görünüyor!…

Çünkü toplu olarak diziye kuşbakışı bakıldığında, yazarların verdikleri sözü tutarak beklenilen yanıtları daha başından beri verdikleri görülüyor. Ancak ilk bolüm ile son bölüm arasını olağanüstü uzatmışlar. Dizi 4 ya da 5 bölümden oluşsaydı anlam çıkarmak daha kolay olacaktı. Elbette, anlatımın bu denli uzatılması rating, demek ki kazanç kaygısı yüzünden olmuştur.

Diziye verdikleri LOST (= kayıp) adı yerine “Journey to the Hereafter” ya da “Last Trip” başlıklarını kullansalardı, daha başından istenilen yanıtlar alınmış olurdu. Çünkü burada anlatılmak istenen AHİRETE YOLCULUK tur. Yazarlar heyecanı katmerlendirmek için bunu doğrudan söylemeyip, izleyicilere bazı görsel fantastic olaylar zincirini sunmuşlardır.

Yaşadığımız dünyadan bazı kişiler özellikle seçilerek, hep birlikte birlikte bir uçağa bindirilmiştir. Bu uçak sonra bilinmeyen bir adaya düşüyor, seçilenlerin hepsi canlı görülüyor. Bunları seçip bir araya toplayan adadaki ölümsüz kişidir. İşte bu ölümsüz kişi Ölüm Meleği AZRAİL dir. Onun adadaki ikiz kardeşi kara bulut halinde anlatılan, kötülükler kaynağı ŞEYTAN dır.

Adada kötürümlerin yürür hale gelmeleri, hastalıkların iyileşmesi, doğumların olmaması bu mekanın AHİRET olduğunu işarat etmektedir. Elbette öbür dünyaya gidip gelme olanağı olmadığından, yazarlar akıllarına gelen masalsı anlatımları kullanma zorundaydılar. Bunu yaparken büyük dinlerin kullandıkları tanımlara da değinmişlerdir. Örnekse AZRAİL görünür haldedir. Ama ŞEYTAN ın görüntüsü biraz örtülüdür. Buna karşılık insanlar TANRI ile hiç karşılaşmıyorlar. O’ nu görmüyorlar. Bunun yerine bazı GÜÇLER in varlığı anlatılmış.

Seçilmiş insanlar adada, demek ki AHİRET te bazı sınavlardan geçiyorlar. Sorgulanıyorlar. Bu olanlar bir düş gibi anlatılıyor. Başlarına gelenler simgesel olarak açıklanıyor. Bu sınav ya da sorgulamalar sonunda, ölçüt nedir pek belli olmuyor, ama bazıları hemen CENNET ya da CEHENNEM e gidiyorlar. Kalanlar dizinin son sahnesinde toplu halde CENNET e alınıyor.

İzleyicinin istediği, AHİRET te gerçekleşenlerin mantıksal açıklamalarıdır. Bu boşuna bir gayret olur. Buna olanak olmadığını herkes onaylar zannediyorum. Çünkü AHİRET te gidip te gelen biri yoktur. Orada olanlar ancak bir masal gibi, bir düş gibi ya da bir alacakaranlık öyküsü anlatılıyormuşcasına segilenebilir. Yazarlar da bunu yapmıştır.

LOST ta anlatılanların bu çerçeve içinde olduğunu düşünmek, istenilen mantıksal yanıtların büyük bölümünü bize verir. Yazarların hala bile bu açıklamayı yapmamaları izleyiciyi gizem içinde bırakmak istediklerini, kararı izleyiciden beklediklerini gösterir.

Belki de bu sıkı-ağızlılığın gerçek nedeni, ilerde “LOST Island – Return” adlı yeni bir dizi ortaya koyma isteği ya da projesidir!…Sonuçta bizlere, 1001 Gece Masalları örneği, yıllar boyu süren modern bir masal anlatılmış oluyor.

Gökten üç elma düştü. Biri biz izleyicilere, biri yazarlara, biri de yapımcılara!…

———————————————–

[*] LOST yazarları herhalde şu aşağıdaki bilgileri biliyorlardı, ki bunları dizide gizemli bir eleman olarak kullandılar.

Marsel Russo‘nun genetik ayna kuramını açıklamak için kullandığı sayı dizisi, lost’da geçen esrarengiz numaralar ile aynıymış; 4 8 15 16 23 42.. Teori, özetle herkesin bir ikizi vardır ancak olasılık değerleri nedeniyle kişi asla ikizi ile karşılaşamaz diyor. Numaraları da şu biçimde kullanıyor:

4: Russo’ya göre dünyadaki her insan 4 farklı insan ile birbiriyle bağlantılı. Demek ki, kuramda, kendiniz ile 4 farklı insan üzerinden tanışma şansınız var. Örnekse; kardeşinizin patronunun komşusunun yeğeni sizin ikizinizi tanıyor.

8: Dünya’da günümüzde bulunan kara parçası sayısını temsil ediyor. İkiziniz ile 8 kıtadan birinde karşılaşma olanağınız var.

15: İkiziniz ile karşılaşma ihtimaliniz 4,815,162,342′de 15′tir diyor russo. Demek ki%0,000000004′ten bile düşük bir olasılık.

16: Aynı anda ikizi ile karşılaşabilecek maksimum kişi sayısı 16′dır. (Lost karakterleri de 16 tane.)

23: Doğa ana, sizle aynı genetik haritaya sahip bir yeni insan dünyaya getirmek için 23 yıl bekler, diyor. Demek ki ikizler aynı yaşta değil, aralarında 23 yaş fark olacaktır anlamına geliyor bu.

42: sizin ile ikizinizin aynı anda hayatta yaşayabileceği maksimum yıldır, diyor. Bu biraz şaşırtmacalı. Ben 23 yaşında iken ikizim doğmuş olabilir, ancak o 42 yaşına geldiğinde ben 65 yaşında öleceğim anlamına gelmiyor. Olanağı var, ama böyle olacak diye öngörmüyor kuram. Benim ikizim 15 yaşında ölebilir, çember başa dönebilir.

Ayrıca :

Sayıların toplamı, 108′e, yani budistlerin tespihlerindeki boncuk sayısına eşittir.

Ünlü İtalyan matematikçi Enzo Valenzetti’nin bulduğu insanlığın/dünyanın sonunu matematiksel olarak modelleyen bir denklemin katsayılarıdır.

Bu sayılar, “Ursa Major” yıldız takımlarının yerlerini işaret ettiği bulunmuştur

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <strike> <strong>