ÜNİVERSİTELERE GİR(EME)ME SINAVLARI!…

Screen shot 2010-04-09 at 10.43.35 AM.png

“Akılsızca bir şeyi milyonlarca kişi söylese de o gene akılsızcadır.”
Bertrand RUSSELL

Sürekli değişen sınav sistemleri ÖSS, ÖYS, SBS, OKS derken; Yeni bir sınav sistemi daha karşımızda.. YGS ile LYS, ÖSYM ce ÖSS Sınav sisteminin yerine getirildi.

Üniversiteye girişle ilgili yeni sistemin ayrıntılarını anlatmak üzere YÖK’te basın toplantısı düzenleyen Prof. Dr. Ünal Yarımağan, daha önce alınan 2 aşamalı sınav sistemi kararı doğrultusunda, birinci aşama sınavı olan YGS’nin Nisan ayının ilk yarısında yapılacağını bildirdi.

Yarımağan, sınavda Türkçe, temel matematik, sosyal bilimler ile fen bilimler testleri uygulanacağını belirterek, “Buradaki testlerin niteliği, ortak müfredata dayalı testler olacak. Yani tüm okul türleri ve alanlarda okutulan derslerle ilgili sorular sorulacak. Aynen bugün, 2009 yılındaki sınavdaki ilk dört testte olduğu gibi” dedi. Yarımağan, sınavda, tek soru kitapçığı ile tek cevap kağıdı kullanılacağını belirtti.

YGS sonucunda altı puan türü oluşturulacağını anlatan Yarımağan, daha önce Sayısal-1, Sözel-1, Eşit Ağırlık-1 olmak üzere üç puan türü olduğunu hatırlattı.

Yarımağan, YÖK Genel Kurulu’nun taban puanların daha sonra belirlenmesi kararını aldığını anımsatarak, taban puanların en geç sonbaharda 2010 ÖSYS Kılavuzu’nda açıklanacağını bildirdi.

Türkiye’de şu anda 141 üniversite vardır. Bunlardan doksan yedisi devlet üniversitesi, kırk dördü ise vakıf üniversitesidir.

Bunların içinde Türkiye’de toplam 5 tip özel amaçlı üniversite vardır, ayrıca şu kuruluşlar da bulunmaktadır :

Yüksek Teknoloji Enstitüsü: 2 tane
Teknik Üniversite: 4 tane
Güzel Sanatlar Üniversitesi: 1 tane
Askeri Okul: 4 tane
Polis Akademisi: 1 tane

Bu yıl Üniversitelerin toplam yıllık öğrenci alım sığası (kontenjan) 433 bin 150 olarak belirlendi. Buna karşın Üniversiteye girmek için başvuran öğrenci sayısı 1 milyon 500 bin’i bulmaktadır. Arada büyük fark var!… Demek ki başvuran öğrencilerin yaklaşık 2/3 si bir öğretim programına giremeyip, açıkta kalacak.

Bu durumda elbette bir eleme yoluna gitmek gerekecektir. Fakat eleme amacıyla yapılacak sınav, bazı sakıncaları da gündeme getirir.

● Her şeyden önce, bir sınav bilgi düzeyini ölçme ilkesine dayanılarak yapılır. Belli bir minimumun üzerinde kalan herkesin başarılı olarak kabul edilmesi gerekir. Söz gelimi 100 puvan üzerinden not verilen bir sınavda, örnekse 60 puvanı en alt düzey olarak alırsanız, 60 puvanın üzerinde not alan herkesin başarılı olması gerekir,

Oysa, Üniversite giriş sınavlarında tam puvan 100 ise, diyelim 92 – 96 puvan alanlar başarılıysa, bunlar da sayı olarak kontenjanı dolduruyorsa, 90 – 91 puvan alanlar başarısız olarak kabul edilmektedir. Elbette bu bir eleme olmaktadır; ama gerçekten bilgi sahibi olan bir çok öğrenciye de haksızlık olmaktadır.

● Buna bağlı olarak, liselerin dışında dersaneler türemiş durumdadır. Çünkü öğrenci liselerde öğrendikleriyle Üniversite giriş sınavı yarışınında başarılı olamamaktadır. Yetkili ağızlar her ne kadar “yapılacak testler ortak müfredata uygun nitelikte olacak” diyorlarsa da, uygulamada bunun dışına çıkıldığı bir gerçektir. Çünkü amaç elemektir!… Doğal olarak öğrenciler de, elemeyi aşabilmek için, ister istemez kendilerinden büyük paralar isteyen dersanelere başvuruyorlar.

Bunu elbette yeterli gelir düzeyi olanlar yapabilir. Böylece ancak parası olanların bu yarışta şansı olabileceği gibi bir gerçeklik ortaya çıkar ki, bunu anlatmaya “haksızlık” sözcüğü yeterli değildir.

Bunun ailelere getirdiği ağır parasal yükler söz konusu olduğu gibi, bu mali yük bazı kez de sosyal yaraların açılmasıyla son bulmaktadır : Annesinin dersane parasını ödeyememesi sonucu cezaevine girmesi yüzünden canına kıyan öğrencimizi anımsayalım!…

● Aslında test yöntemiyle, demek ki çoktan seçmeli sınavın da öğrenciyi ezberciliğe yönlendirmesi gibi bir kusuru vardır. İş bununla da kalmıyor. Bu sınavlar için öğrencilere yol gösteren yetkili birisi aynen şunu söylüyordu “Eğer yanıtları 2 seçeneğe indirdiyseniz, bunlardan aklınıza yatan birini kesinliklei işaretleyin!…” Demek ki “şansınızı kullanın” diyor bu yetkili ağız.

Böyle lotarya gibi sınav olamaz!…

● Bunların hepsinin ötesinde ikide bir bu sınavların biçimleri ile buna bağlı olarak adları değiştiriliyor. Bunu yapmanın nedenini anlayabilme olanağı pek yoktur. Belki sorulduğunda, ilgililer size bir takım bahaneler ile gereklilik nedenleri anlatacaklardır. Ama Üniversite adayları deneme tahtası değildir, olamaz da…

Bu konuda, yetkili olan birinin gerekli bilgiye sahip olması gerekir. Sınavın biçimi bir kez, bilemediniz iki kez denemeden sonra yerli yerine oturmalıdır. Her aklına gelen sürekli bir takım değişiklikler getirirse, bu öğrenciler için kargaşa (chaos) olur.

Akıllları bu denli karıştırılmış Üniversite adaylarının girecekleri sınavdan başarıyla çıkabilmelerini beklemek ne kadar doğrudur?…

Öyle görünüyor ki Üniversite adayları, yetkililerin başlarında, çözmeleri olanaksız gibi görünen bir derttir!…

Öyleyse, bir Osmanlı Maarrif Nazırının sözlerini, biraz değiştirerek, rahatlıkla yineleyebilirz : “Üniversite adayları ile Üniversiteler olmasa YÖK’ ü yönetmek ne kolay olurdu” (!).

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <strike> <strong>