MARMARA DENİZİNİN KİRLİLİĞİ?!…

Danubemap.jpg

Tuna Nehrinin Geçtiği Coğrafya Bölgeleri

marmrsea.jpg

İstanbul Boğazı ile Marmara Denizinin Uydudan Görünüşü

“Wir müssen wissen, wir werden wissen. (Bilmeliyiz, bileceğiz.)”
David HILBERT

Marmara denizinin kirlendiği söyleniyor. Bu yüzden Marmarada yaşayan deniz canlıları etkilenmiş, bundan 40 -50 yıl önce yaşayan balık çeşitlerinden bu gün ancak bir kaç tanesine rastlanılır olmuştur. Marmara denizi hidrobiolojik yönden Marem Projesi kapsamında 1954 yılından bu yana gözlemlenmektedir [*]

Bunun nedeni aşırı kirlenme nedeniyle deniz suyundaki oksijen oranının düşmesi gösteriliyor. Gene kirlilik yüzünden, aşırı çoğalan meduzaların küçük deniz canlılarının besin kaynağı olarak bilinen planktonları tüketme yoluyla, balık yaşam zincirinin kırılmış olduğu da öne sürülüyor. Bunlara yanlış balık avcılığını da ekleyebiliriz (trawling = deniz dibini tarama)).

Bundan 30 – 40 yıl önce Marmara Denizinde 145 tane ekonomik nitelikli balık türü vardı. Bunların içinde kılıç balığı, orkinos, sinarit, aklınıza gelebilecek birçok balığın var olduğu bilinyor. Şu anda ekonomik tür olarak sayabileceğimiz pek tür kalmadı Marmara’da. Bu sene istavrit yok, palamut ta yok ki Akdeniz’den geliyor. Çok az miktarda lüfer, o da daha ufak boyları sarıkanat ile çinakop olarak var. Şu anda Marmara Denizinde neredeyse hiç ekonomik balık türü yok denebilir.

Marmaranın kirlenmesinde ilk akla gelen, buna kıyısı olan kentler olmalıdır. Bunlar içinde de özellikle endüstri bölgeleri sorumlu olmalıdır. Çünkü her zamanki kolaycılığımızla atık sularımızı arıtmaan denize boşaltma gibi bir aşışkanlığımız var.

Bu yüzden yıllar önce İzmit körfzinde hiç bir balık türü yaşamaz olmuştu. Oysa bundan 70 yıl önce Değirmendere kıyısı açıklarında “batık gemiler” diye bilinen alanda bol bol balık avladığımızı anımsıyorum.

Buna neden İzmit körfezi çevresinde endüsdüstrinin gelişmiş olması ile atık suların arıtılmadan doğrudan denize boşaltılmasıdır. Aynı nedenle İstanbul çevresi de kirletilmiştir.

Ancak bu gün alınan önlemlerle bu kirliliğin çok azalmış olduğu söylenebilir. Örnekse, bir zamanlar burnunuzu tıkamadan kıyılarında dolaşamadığımız Haliç şimdi bir çok balık barındırabilen, denize bile girilebilen bir deniz parçası olmuştur. Buna benzeyerek İstanbul çevre kıyıları da temizlenmiştir. İzmit körfezinde, bir zamanlar yok olan balık türleri geri gelmiştir.

Buna karşın hala Marmara denizi kirliliğinden söz ediliyor. En ağır endüstriyi taşıyan İzmit körfezi ile Yunanistan nüfusundan fazlasını barındıran, bununla birlikte bir endüstri kenti olan İstanbul kıyıları temizlendiğine göre Marmara denizi kirliliğine acaba ne neden olmaktadır?… Çünkü yukarda adı geçen bölgeler dışında, Bursa’da Nilüfer Çayı’ndan gelen, Ergene Havzası’ndan gelen endüstri atıkları bir yana konulursa. Marmara denizi çevresinde aşırı kirliliğe yol açacak yerleşim yeri yoktur.

Bize göre Marmara denizinin bu günkü kirliliğine yol açan neden Tuna ırmağıdır.

Bakınız neden?!…

Gerçi Tuna ırmağının Karadenize döküldüğü Romanya kıyılarındaki deltası ile İstanbul boğazı arasında 200 deniz mili kadar bir mesafe vardır. Ama Karadeniz suları İstanbul Boğazından yaklaşık 5 deniz mili hızla Marmaraya doğru akmaktadır. Bu çok büyük bir su debisidir.

Buna karşılık Tuna ırmağı Avrupada, 10 ülke ile tam 80 kentten geçmektedir. Bu ırmak, kollarıyla birlikte 817 000 kilometre karelik bir alanı drene etmektedir (yukardaki harita). Yolu boyunca pek çok endüstri kuruluşu olup, atık maddelerini Tunaya boşaltırlar. Yapılan bir hesaba göre Tuna ırmağı, Karadenize dökülen bütün ırmakların 3 katı kirlilik taşımaktadır.

Şimdiki Tuna ırmağı, bir vakitler Johann Strauss II ye “Blue Danube = Mavi Tuna” valsini yazdıran Tuna değildir. O zamanlar henüz kirlenmeyen Tuna mavi, mavi akıyordu belki… Ama görenler bilir, bu gün Viyana ile Budapeştede gözlemlenen Tuna koyu çamur rengindedir. Avrupalı araştırmacılar bu çamurlu sularda ağır metal, radyoaktivite de içinde olarak bir çok kirletici madde bulmuşlardır.

Şimdi bütün çaba bu kirleticilerden kurtulmak için yapılan projeleri yürütmeye odaklanmıştır. Ama ırmak 10 Avrupa ülkesinden geçmekte olduğundan sonuç almak zor gibi görünüyor.

İşte sözünü ettiğimiz bu Tuna İstanbul boğazının biraz kuzeyinden bir delta oluşturarak Karadenize büyük bir debiyle dökülmektedir. Zorunlu olarak onun suları karadenizden İstanbul boğazına, oradan Marmaraya akıp gitmektedir.

Bunun en iyi kanıtı, yakın geçmişte, 1929 ile 1954 yılı kışlarında, çok soğuk geçen bu kış mevsimlerinde, donan Tuna Irmağından kopup gelen buz kitlelerinin İstanbul boğazını doldurmasıdır. Demek ki Tuna’ daki kirlilik te, benzer biçimde doğrudan İstanbul boğazına ulaşmaktadır.

Ayrıca Prof Dr A. Cemal Saydam’ın bir makalesinde bildirdiğine göre, Boğazdan Marmaraya çıktığı hesap edilen tatlı su % 95 Tuna suyudur. Demek ki Tuna’nın debisi bizim için hayati öneme sahip. Bu da Tuna Nehrinin kirliliğinin, Marmaranın kirlenmesinde ne denli doğrudan önemini gösteren bir bildirimdir.

Marmara, Çanakkale boğazı gibi bir çıkışı olmasına karşın, bir iç deniz olduğundan gelen kirliliğin büyük bölümünü kendi içinde tutar. Kirlilik sürekli bir gidiş gösterdiğinden, doğal düzenekle bundan kuetulma olanağı da yoktur. Ancak kirlenme süreci durduğunda, bir süre sonra kendiliğinden temizlenebilir.

Biz ne kadar önlem alısak alalım, Tuna ırmağı suları kirletici atıklardan arındırılamadığı sürece Marmara denizi kirlenmesi sürecektir. Bu konuda bütün umudumuz Avrupa ülkelerinin bu konuda başarılı olmasıdır.

———————————————————-

[*] İnönü Vakfı’ndan hidrobiyolog Levent Artüz anlatmaktadır :

“Marem Projesi, Türkçe adıyla söylemek gerekirse “Marmara Denizinin Değişen Oşinografik Şartlarının İzlenmesi Projesi” 1954 senesinde İlham Artüz ve Olav Aasen tarafından Et ve Balık Kurumu’nda başlatılmış, Marmara Denizinin izlenme projesi. Zamanla kirliliğe dönüşmüş, ama gerçek anlamada bir izlenme projesi, içinde biyolojik unsurların olduğu, içinde diğer batimetrik unsurların olduğu bir proje şeklinde başlatılmış.
Daha sonra bu Hidrobiyoloji Araştırma Enstitüsü’ne geçmiş ve Hidrobiyoloji Araştırma Enstitüsü’nde 1982 senesine kadar hiç aralıksız olarak sürdürülmüş. Daha sonrada Teknik Üniversite Gemi İnşaat Deniz Bilimleri başta olmak üzere birçok üniversitede devam ettirilmiş. Son 4 senedir de Sevinç – Erdal İnönü Vakfı bünyesinde gerçekleştiriliyor.

Marem Projesi Marmara Denizinde 60 tane istasyonda farklı parametrelerin ölçülmesi esasına dayanıyor. Birde tabi Marem Projesi çerçevesinde oluşturulmuş bir veritabanı var. Yani 1954 senesinden bugüne kadar olan tüm veriler bir veritabanında bulunuyor ve siz o veritabanı içerisinde geriye doğru projeksiyonlu, ileriye doğru projeksiyonlu, zaman bazındaki değişimleri ve buna benzer tüm özellikleri izleyebiliyorsunuz.

Lakin Durum iyiye gitmiyor. Durumun iyiye gitme olasılığı da çok düşük. Çünkü kirletici unsur girdisini ortadan kaldırmadıkça bir iyileşmeden bahsetmek çok zor. İlk önce sizin kirletici unsur girdisini ortadan kaldırmanız lazım ki bir iyileşmeden bir iyilikten bahsedebilesiniz.

Evet, geçen sene balıkçıların salya, basının denizde beyaz köpüklenme diye nitelendirdiği bir olayla karşılaştık ama bu çok beklenmeyen bir olay değildi bizim için. Çünkü bundan 20-25 sene evvel İstanbul Kanalizasyon Projesi revizyonu yapılırken bilim insanlarının söylemiş olduğu sonuçlarla karşılaşıyoruz bugün. Yani tür çeşitliliği ciddi oranda erozyona uğruyor ve bunun yanı sırada mevcut olan türlerin fert adetlerinde artış oluyor.

 

 

Biz bunu kimi zaman kırmızı sular -deniz kırmızıya boyandı- şeklinde, kimi zaman denizin yemyeşil olması şeklinde, kimi zaman taraklı medüzlerde -balıkçıların kaykay dedikleri-, kimi zaman başka canlılarda veyahut basının zehirli denizanası dediği türlerde sürekli olarak görüyoruz. Salya da bir bitkisel plankton, imkân bulduğu için çok büyük miktarlarda üreyip öldükten sonra hücre içi sıvısının oluşturduğu bir yapı ve hem rekreasyon amaçlı olarak hem de balıkçılık yönünden çok ciddi zararlar doğurdu.”

Not – Aşağıdaki gazete kesiğinde görülen haber bizi bu konuda rahatlatmalı mı?… Bilinemaz!…

Marmarada Yunuslar.jpg

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <strike> <strong>