HUKUK & YASA…

cartoon-law-1.jpg

“Cessante ratione legis cessat ipsa lex”(Yasanın mantığı bittiyse, yasa bitti demektir. Yasanın uygulama mantığı bittiyse ya da çağdaş koşullara artık cevap vermiyorsa yasa yararsız hale gelir.)
Latin Deyimi

Ben hukukçu değilim. Lakin şu aşağıdaki sözün söylendiğini duyunca konu hakkında yazmaktan kendimi alamadım :

“Hukuk hukukçulara bırakılamayacak kadar ciddi bir iştir.”

Bu sözü işiten aklı başında biri, hemen ardından şunları da aklına getirmez mi?… :

“Tıp hekimlere bırakılamayacak kadar ciddi bir iştir.”
“Fizik fizikçilere bırakılamayacak kadar ciddi bir iştir.”
“Tarih tarihçilere bırakılamayacak kadar ciddi bir iştir.”
“Matematik matematikçilere bırakılamayacak kadar ciddi bir iştir”

Örnekleri çoğaltabilirsiniz.

Hani derler ya : “Bir deli kuyuya bir taş atmış; kırk akıllı çıkaramamış.” Karşılaşılan durum tam da buna uyuyor. Ünlü Britanyalı filozof Bertrand Russell ne demiş :“Akılsızca bir şeyi milyonlarca kişi söylese de o gene akılsızcadır.”

Bu tartışmaları başlatan, son günlerde ortaya konan Anayasa Değişikliği Paketi oldu. Bu paketin içinde bazı hukuk birimlerine yönetim ya da parlamento tarafından yapılması öngörülen girişimler (müdaheleler) var. Hukukçular bu girişimleri kabul etmeyip, yapılacak işlemlerin hukukçulara bırakılmasını istiyor. Bunu kuvvetlerin ayrılığı ilkesi gereği olarak öne sürüyorlar. Çekişmenin “aslı-esası” budur.

O zaman bu noktada hukuk ile yasa kavramlarını irdelemek gerekir.

Hukuk sosyal yapının içinde bulunan bir ya da birkaç birimin değil, bütün toplumun ortak ürünüdür. Topluluğun kültüründen doğup, var olan bütün haklarını temsil eder. Anayasalar bu hakların temelini anlatan çoğu kez yazılı metinlerdir. Bu yüzden de tam uzlaşma ile kabul edilmeleri gerektiği gibi, üzerinde akla estiği gibi değişikliklerin yapılması yapısının doğasına aykırıdır.

Yasalar, Anayasanın gösterdiği doğrultuda, sözü edilen hakları ayrıntılara inerek korumak üzere parlamentolarca onaylanan yazılı metinlerdir. Zaman boyunca, gereksinimler uyarınca değişikliğe uğramaları doğaldır. Parlamentoların çıkardığı yasaların Anayasaya uygunluğu Anayasa Mahkesince denetlenmelidir. Bu demektir ki, Parlamentolar zaman zaman Anayasaya uymayan yasa metinlerini de onaylayabilir. Bu bakımdan Parlamentolar ile yürütme organının hukuka bir girişimi (müdahelesi) söz konusu olamaz. Çünkü kendileri de zaman zaman Anayasaya aykırı duruma düşebilirler.

Benzetme yerindeyse, hukuk betonarme bir yapının karkas bölümü gibi düşünülebilir. Yasalar ise bu karkas yapının arasını dolduran tuğla duvarlar gibidir.

Bu bakımdan hukuk, sosyal yapının yıkılmazlığını, direncini sağlayan bir öğedir. Onun bir kolonu ya da kirişinden vazgeçilemez. Vazgeçilirse, statik bünye bozulur. Yapı çöker.

Buna karşılık yasalar açıklıkları kapatan tuğla duvarlar olup, yapının içinde oturulup yaşanabilir hale gelmesi için örülen öğelerdir. Hiç bir zaman karkas yapının dışında oluşturulamaz. Böyle olmakla birlikte üzerlerinde, hava alabilmek için pencereler, bir bölümden ötekine geçebilmek için kapı açıklıkları vardır. Bu açıklıklar zamanla gereksinime göre azaltılıp çoğaltılabilir. Eğer duvarlar bu açıklıklar olmadan mekanları tümüyle örtecek biçimde yapılsaydı, o yapının içinde yaşamak olanaksız olurdu.

Magna Carta Latince “Büyük Sözleşme” ya da Magna Carta Libertatum (Latince “Büyük Özgürlükler Sözleşmesi”) 1215 yılında imzalanmış bir İngiliz belgesidir. Günümüzdeki anayasal düzene ulaşana kadar yaşanılan tarihi sürecin en önemli basamaklarından ilkidir. Bundan sonra Anayasa 1781′de Amerika Birleşik Devletleri’nde yapıldı. Bunu, 1789 Fransız Devrimi sonunda 1791′de bu ülkede kabul edilen Anayasa izledi.

Bu günkü günde İngilterenin yazılı bir anayasası yoktur. Parlamentoca yapılan yasalar, bu yazılı olmayan Anayasa uyarınca çıkarılmaktadır.

Buna karşın Türkiye’de ilk anayasa, 1876′da yürürlüğe giren Osmanlı Devleti’nin anayasasıdır. Magna Carta ile arasında 661 yıllık bir fark vardır. Bizim, toplum zihin yapısı ile kültürü bakımından, en az bu 661 yılı yaşayıp geride bırakmamız gerekir ki, işimize geldiği için, ikide bir yeni yeni Anayasa değişikliği paketleri oluşturup, parlamento ya da yönetimin hukuk kuruluşlarına girişim (müdahele) atılımlarından vazgeçebilelim.

Gerçek “Kuvvetler Ayrılığı” bilinci ancak böyle kazanılabilir!…

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <strike> <strong>