“Et tekrarü ahsen velev kâne yüz seksen.
Yüz seksen kez de olsa yineleme güzeldir”
Osmanlı Deyimi
Biz deprem konusuna bir çok makaleyle değinmiş bulunuyoruz. Bu konuda en son yazdığımız “OLASI MARMARA DEPREMİ İÇİN KEHANETLAR” başlıklı yazımıza bir göz atmanızı öneririz.
Konuya çok kez değindimiz halde, bunun yinelenmesinin iyi olacağı kanısındayız. Çünkü deprem konusu ne yazık ki, bazılarınca sanki bir rant konusu gibi algılanıp, gerçek dışı eğip bükülmelere uğratılmaya çalışılıyor. Bunlar da akıllların karışmasına yol açıyor.
Evvelki gün Elazıg’ da 6.0 büyüklüğünde bir deprem yaşandı. Depremin kaynağı Doğu Anadolu fayı değil, ama buna dik olarak uzanan Karakoçan fay hattıydı. Ne yazık ki orta büyüklükte sayılan bu 6.0 büyüklüğündeki deprem ağır bir yıkım ile 50 nin üzerinde can kaybına neden oldu [*]. Bunun başlıca nedeni o bölgedeki yapıların kerpiçten, demek ki topraktan yığma yöntemiyle yapılmlş olmasıdır. Bu olayda üzerinde durulması gereken yön,ister özel olsun isterse tüzel olsun, oradaki yapıların, orta büyüklükte bir depremde çökme nedenleridir. Bundan başka bir şey değildir!…
Böyle bir depremden sonra haberciler devreye girerek, her zaman olduğu gibi bölgeden heyecanlı, çarpıcı haberler verirken, alışılageldiği gibi bazı jeofizik uzmanlarını da programlarına konuk ederek onlara sorular sordular. Bazı haberciler de oradaki yerel yöneticilerle konuşarak, bu konuda neden önlem alınmadığı konusunda, sert bir tonla adeta onları azarladılar. Bunu da bir marifet yapıyormuş edasıyla yaptılar.
Çünkü haberciler genelde kendi bilgileri, öyle demiyelim inanışları doğrultusunda yanıt almak istiyorlar. Konuk bilim adamlarına sordukları sorularla yön vermeye çalışıyorlar. Deprem konusunda da çoğu kez başarılı oluyorlar(dı).
Ama bu kez öyle olmadı!…
Konuk edilen jeofizikçiler arasında üç tanesi vardı ki, bizim çok dikkatimizi çekti. Habercinin bütün eğip bükmesiyle sözü bu depremin komşu fayları, özellikle Doğu Anadolu fayında, oradan Kuzey Anadolu fayında bir tetiklemeye yol açıp açmıyacağını, dahası bir İstanbul depremi getirmesine karşın aldığı yanıtlar çok çarpıcıydı,
Her üç uzman da ağız birliğiyle, olayın orta büyüklükte yerel bir deprem olup, sözü edilen faylara bir etkisi olamayacağını bildirdiler. Habercinin ısrarlı sorularla konuyu eğip bükmeye çalışmasına karşılık da önceki fikirlerini yinelediler.
Bunlardan bir tanesi vardı ki, ders olabilecek bir yanıt verdi. Aynen şöyle dedi : “Ben bu konunun uzmanıyım, ama kahin ya da falcı değilim!…”
İşte, gerçek bir bilimadamı tam da böyle konuşabilir!…
Çünkü bir depremin nerede, ne zaman, ne büyüklükte, ne kadar süreli olabileceği önceden bir meteoroloji olayı gibi çıkarımsanıp, söylenemez. Bunu bilen biliyor. Ama bazı bilmezler ya da bildikleri halde bir çıkar doğrultusunda konuyu çarpıtanlar var.
Habercilerin en çok sevdikleri de bu sonunculardır. Çünkü bir felaket haberi verilsin ki haber değeri taşısın. Beklenip, istenilen budur. Lakin doğru bir düşünce ya da davranış değildir. İbni Asakir ne demiş : “Aklın alamayacağı şeyi söylemek, fitneye sebep olabilir.”.
Bunu hiç akıldan çıkarmamak gerekir!…
————————————————-
[*] Can kaybı önce 51 olarak bildirildiyse de sonradan valilikçe yapılan açıklamada kesin olarak bu sayının 41 olduğu açıklandı. Bu durum medyadan bir bürokratik skandal (rezalet) olarak kamu oyuna duyuruldu!…