0 – 6 YAŞ ARASI ÇOCUKTA KARAKTER GELİŞİMİ EĞİTİMİ…

karakter_k_z.jpg

“Eğitimli insanın hedefi daima yüksek olur. Küçük işlerle küçük insanlar uğraşır.”
KONFÜCYUS

Bir çocuk çeşitli zeka düzeyinden birine sahip olabilir (debil, normal zekalı, parlak zekalı, dahi). Hangi düzeyde zekası olursa olsun, 0 – 6 yaş arasında zekasından bağımsız olarak karakter yapısı da gelişecektir. Karakterin doğru yolda gelişebilmesi için, ana-babalar aşağıdaki özellikler doğrultusunda hareket etmeli, çocuğa bunlar aşılanmalıdır. Hiç akıldan çıkarmamalı ki, Karakter efendi, zeka onun uşağıdır.

Ne var ki, çocuğun zeka düzeyi öğretilenleri kavraması için önem taşır. Bir debile bir kavramı öğretmek güçlükle gerçekleşir. Ama dahi düzeyindeki bir çocuğa aynı kavramı bir tek işaretle anlatabilirsiniz. Bu bakımdan eldeki çocuk materyelinin zeka düzeyini bilmek eğitici yönünden önemlidir. En azından izleyeceğiniz yolun yönünü belirler.

Çocukla yapılan konuşmalar, iki ergin arasında olan konuşmalar niteliğinde olmalıdır.

Bu konuda, bütün çabaya karşın tam anlamıyla başarı sağlanamayabilir. Bu yüzden eğitmen umutsuzluğa kapılıp, cesaretini yitirmemeli. Zira kişiliğin renkli olmasının nedeni, karakterdeki ufak tefek sapmalardır. Bunu da aklımızın bir köşesine yazmalıyız.

Çocuğun homoseksüel davranışler ile madde bağımlılığına eğilimli olmaması sağlanmalıdır. Bunun için kızlar kız gibi, erkekler de erkek gibi yetiştirilmelidir. Bu konuda ana-baba ya da eğitmene, organizmada var olan hormonlar da doğal birer yardımcıdır.

Madde bağımlılığı bir karakter noksanından kaynaklanır (dégénéré superieur denilen karakter yapıları). Madde bağımlılığı kaçmak, saklanmak, boyut değiştirmek gereksiminden doğar. Bundan da anlaşılacağı gibi zayıf karakterlilerin işidir. Bir kez alışılılıp bağımlı hale gelinince, bırakmak çok zorlaşır. Çünkü, maddeyi terk sonucu yoksunluk belirtileri (abstinens) ortaya çıkarak, alışılmış maddeye geri dönmeye zorlar.

Özetle ilerde olabilecek bir madde bağımlılığından kaçınmak için çocuğa sağlam bir karakter vermek yeterli olacaktır.

Bundan daha öte, küçük çocuğun karakterinin araştırılıcılık yönünde geliştirilmesi önemlidir. Bunun için çocuğun merakla sorduğu her soru ayrıntılı biçimde yanıtlandıktan sonra, “bir de bakalım bu söylediklerimiz doğru muymuş?…” denilerek, onun önünde kitaplardan bir araştırma yapılmalıdır. Bu yolda davranış onun ilerde her söylenileni kaynaklarından araştırma huyunu edinmesini sağlar. Böylelikle kulaktan dolma bilgiyle yetinmeme alışkanlığını kazanır.

Karakter eğitimi yönünden üzerinde durulması gereken satırbaşları şunlar olabilir :

● Yalan söylememe, Dürüstlük. - Aslında yalan söylemek zordur. Daha doğrusu yalan ardından başka yalanları da beraberinde getirerek, daha zor durumlara düşülmesine neden olur. Ayrıca yalan söyleyenin belleği çok güçlü olmak gerekir. Çünkü ilk söylediği yalanı sözcük sözcük hatırlamak zorundadır. Tersi durumda yalan söylediği ortaya çıkar.

Öyleyse yalana neden başvurulur?…

Herkesin bildiği gibi insanoğlu hazza eğilimlidir. Başı hiç derde girmesin ister. Yalana bu yüzden gerek duyulur. Bundan ötürü daha bebeklikten başlayarak küçüğe ileri drecede koruyuculuk uygulamamak gerekir. Yaptıkları uzaktan izlenerek, çok tehlikeli bir gidiş yoksa, hareketlerini önleme yolunda girişimde bulunmamalıdır. Sonunda çocuk zaman zaman güçlükle karşılaşabilir. Ama eğer bundan kendi çabasıyla kurtulmayı başarırsa, yaşamım sadece hazdan ibaret olmadığını da anlar.

Buna koşut olarak sürekli biçimde, sonunda kendi zararına bile olsa yalan söylememesi telkin edilir, dahası bunun uygulamalı olarak ortaya konması gerçekleştirilirse, çocuk giderek yalan söylemez olur.

Bu arada öykündüğü kişilerin de (idollerinin de) yalan söylediğine tanık olmaması gerekir. Tersi durumda, yalan hiç bir biçimde tevil götürmeyeceğinden, bütün çabalar boşa gider.

● Korku – Cesaret. Cesur olmak, korkusuz olmak ya da hiç bir şeyden korkmamak demek değildir!… Bunun tam tersine, cesaret, korktuğu halde, korktuğu olayın üzerine gitmek, onunla boğuşmak demektir.

O yaşlarda görülebilen, zorba herkesi döven bir arkadaştan korkmak, bir işi başaramayacağından korkmak, ayıplanmaktan korkmak, yaramazlık sonucu gelecek kınamadan korkmak, karanlıktan korkmak, şimşekli fırtınadan korkmak, tek başına kalmaktan korkmak gibi korkuların nasıl üzerine gidilebileceği küçüğe uygulamalı olarak eğitici tarafından, zaman boyunca anlatılmalıdır. Burada da aşırı korumacılıktan uzak durmak gerekir. Buna karşılık çocuk sürekli yüreklendirilmelidir.

Çünkü bu korkuları nasıl kolaylıkla yenebildiğini gören çocuk, ilerde daha büyük korkuların üzerine gidebilme alışkanlığını kazanacaktır.

● Kararlılık – Azimli olmak. Başlanılan bir işi aynı heyecan ile kararlılıkla sona erdirmek bir erdemdir. Eğer bir işe heyecanla başladıktan sonra onu tamamlama olanağı elde edilemiyorsa, buna halk arasında “maymun iştahlılık” denir. Ama olaya bilimsel açıdan yaklaşılırsa, bu bir “schizoid” davranış olarak tanımlanır. Başka bir deyişle “schizoid” yapıda olan kişiler başladıkları işleri bitiremeden yarıda bırakma eğilimindedirler.

Ne yazık ki memleketimiz halkının büyük çoğunluğu böyledir. Demek ki “schizoid” yapıdadırlar. Daha küçük bir çocuk iken durum ele alınırsa bunun önlenmesi olasılığı vardır. Çünkü bu bir başı boş bırakılmış karakter görüntüsüdür.

Kararlılık ya da azimli olmayı çocuğa aşılayabilmek için, ona kendi olanakları içinde ödevler verilmeli. Sonra bunların tamamlanması sağlanıp, denetlenmelidir. Bunun için seçilecek konular özendirici olmalı, sonunda da, eğer başarı sağlanmışsa, çocuk kesinlikle ödüllendirilmelidir. Çocuğun kararlılık ile azmi sürekli olarak övülmelidir

● Sorumluluk – Sadakat. Çocuk, önce kendinin sora da çevresindeki bazı kişilerin sorumluluğunu taşımak alışkanlığını kazanmak durumundadır. Burada da aşırı koruyuculuktan vazgeçip kararları kendisinin vermesine olanak sağlanmalıdır.

Bu arada, söz gelimi başını bir mobilyaya çarptığında, bundan mobilya sorumluymuş gibi o mobilya dövülmemeli!…

Bir kabahat yaptığında, onu rahatlatmak için bu kabahat başkasının üzerine atılıp, hedef şaşırtmamalı!… Böyle yapıldığında, ilerde bütün hataları başkalarında aramaya başlar. Kendisi hiç bir türlü, hiç bir şeyden sorumlu değildir!… Sorumluluğu öne çıkarılırsa bunalıma girer.

Bunlar cocuğun kendine karşı sorumluluk kazanmasını önler. Bundan ötürü giderek başkalarına karşı da sorumluluk duyması önlenmiş olur. Eğer çocuğun kendisi olanlardan mobilyayı ya da başka bir kişiyi sorumlu tutma eğilimindeyse, doğrusu anlatılarak gerçekte sorumluluğun kendisinde olduğu yinelenerek söylenmelidir.

Sadakatten amaçlanan, verilen sözlerin yerine getirilmesidir. Çocuğun verdiği sözlere sadık olması gerekir. Bunun için ona, en önde, tutulamayacak sözleri vermemesi telkin edilmelidir. Başka bir deyişle yapamayacağı işlere girişip, bunlar için söz vermemesi sağlanmalıdır. Bunun yolu kendi kapsama gücünü (sığa) bilmekten geçer. Çocuk gücünün, demek ki yapabileceklerinin sınırlarını bilebilmelidir.

Ama hayal etme gücü yüksek bir çocuk (imagination yetisi) bu sınırları aşabilir. Bu durumda onu, hayal gücünü yok etmeden, gerçeklere yönlendirmek gerekecektir. Hayal etme gücünü yok etmek kesinlikle doğru değildir. Çünkü bu bir zeka bileşeni olup, ilerde her alanda yaratıcı olmasını sağlayacaktır. Eğitimci için bu çok zor ama gerekli bir yönlendirmedir. Bir bakıma eğitimcinin yeteneğinin sınanması anlamı taşır.

● Sosyal ilişkiler. Çocuklara sağlıklı sosyal ilişkiler, onları öğrenim öncesi eğitim veren kurumlara gönderilerek yapılabilir. Bu kuruluşlarda kendi yaşında olanlarla ilişki kurup, paylaşımda bulunmayı öğrenir. Bu eğitimin odak noktasında paylaşım ile sosyal davranışların gelişimi vardır.

Bu arada sözü edilen kuruluşlarda çalışan eğitimcilerin bilgi düzeyleri konusunda ana-babanın araştırma yapması gereklidir. Çünkü yanlış yönlendirmeye giden bir eğitimci, o güne kadar harcanmış bütün çabaları sıfırlayabilir.

İlhan Bardakçı’ nın şu sözlerini hiç akıldan çıkarmamak gerekir : “Biz okumadan âlim, yazmadan kâtip olmanın büyük ustalarıyızdır. Anamızdan doğar,  her şeyi biliriz.. O hâlde öğrenmeye ne hacet…”

Bu bağlamda çocukları tek başlarına yürütecekleri oyunlardan (özellikle bilgisayar oyunlarından) uzak tutmak gerekir. Aynı durum sportif oyunlar için de geçerlidir. Tek başına uygulanan sporlar yerine takım halinde oynanan sportif eylemler yeğlenmelidir. Atletizmde de gülle atma, cirit atma gibi eylemler yerine toplu halde yapılan koşulara yönlendirme uygun olur. Böylece çocuk sosyal bünye içinde sağlıklı davranışlar alışkanlığını elde edecektir.

● Soğukkanlılık. Paniklemenin karşıtına soğukkanlılık diyoruz. Panik ise ani dehşet duygusu, büyük korku, ürkü diye tanımlanır. Çoğu kez bu korku gerçek olmayan (zahiri) bir nedenden kaynaklanır. Kaynak gerçek olsa da, olmasa da bunu yenebilmeye soğukkanlılık diyoruz. Aynı durum öfke için de geçerlidir.

Soğukkanlılık alıştırmaları, çocuk o yaşlarda benmerkezli (omnipotent) olduğu için zora girebilir. Çünkü istediği olmadığında çocuk doğal olarak öfke içine girebilir. Bunu yenmek zordur. Yalnız dahi olarak doğmuş olanların öfke süreleri saniyelerle ölçülür. Bunlar bilinemeyen bir düzenek kullanarak, hemen öfkelerine eğemen olurlar.

Zorluğun başka bir yönü de vardır. Korku ile öfke durumunda kanda aniden adrenalin düzeyi yükselmesi olur. Bu düzey normale dönmedikçe bu hallerden kurtulunamaz. Demek ki, karşı konulması güç bir hümoral düzenek iş başındadır.

Gene de gerek ani korkuyu, gerekse öfkeyi yenebilmek, bu yengiyi alışkanlık haline getirmek için, bu gibi haller karşısında çocuğun kendisine zaman tanımasını öğrenmesi gerekir. Bu bir tür “adam sende” ciliği (indepandans) yürürlüğe koymak demektir. Burada akıl düzenekleri de devreye girmelidir. Her seferinde çocuk kendi kendine “sakin ol, sakin ol” telkinini yapabilmelidir. Bunun için de eğitmenin yardımı başkoşuldur.

Çocuk öfkelendiği zaman “ne ayıp!… Öyle yapma” ya da “hayır yavrum yanlış yapıyorsun” diyerek azarlanmamalıdır. Bunun yerine sakin olması telkin edilmeye çalışılmalıdır. Çünkü yeğinlik (şiddet), yeğinliği davet eder.

Korku anında da, aslında ortada korkulacak bir şey olmadığı fikrine ulaşabilme yeteneğini aşılamak gerekir.

Sonra da bunları çocuğun kendi kendine uygulaması, bunların bir alışkanlık haline getirilmesi için sürekli biçimde üzerlerinde durulmalıdır .

● Hoşgörü Sahibi Olmak. Bu, bir bakıma, kötümser olmaktan çok iyimser olmak anlamını taşısa da, hoşgörü konusunda gerçekçi olmak esastır. Demek ki yapılanın yanlış olduğu bilinse bile, af düzeneğini devreye sokarak olayı hoş görebilmek anlamı öne çıkmaktadır.

Ancak burada söz konusu olan yanlış olay. ağır anlamda af edilemiyecek düzeyde bir ters davanış olmamalıdır. Bazı hafif yanlışlıkların hoş görülmesi, her yanlışlığın üzerine yeğilikle cezalandırmak üzere gitmeme anlamını taşır.

Özetle küçük çocuk bazı küçük hataları, ister kişilerde isterse olgularda, bilinçli olarak affedebilme erdemine sahip olmalıdır.

● Adalet Duygusuna Sahip Olmak. Çocuk kim haklı kim haksız, hangi olgu doğru hangisi yanlış konularında doğru karar verebilmelidir. Bunun için zekanın da yardımı gerekir. Karakter eğitimi verirken çocuğu zekadan yalıtılmış (izole edilmiş = tecrit edilmiş) gibi kabul etmek yanlıştır. Çünkü karakterin uşağı bile olsa zeka, yaşamda var olan, çok önemli bir öğedir. Kaldı ki, bir uşak efendisine her zaman yardıma hazırdır.

Sonuçta elde edilecek olan “Zulüm etmemek. Herkese hakkını vermek ve lâyık olduğu muâmeleyi yapmak” olacaktır.

Önce çocuğa kendine karşı adil olması öğretilmelidir. Hangi davranışı haklı, hangi davranışı haksız, bunu nedenleriyle birlikte ayırdedebilmesi sağlanmalıdır. Bundan sonra bir genellemeye gidilebilir.

● Seçici olma. Bu konunun alanı, iyi ile kötüyü bilip, birbirinden ayırmadır. Eskilerin “farik-i mümeyyiz” olma dedikleri de budur. Demek ki çocuk farkları görüp, bunları yargılamayı (temyiz etmeyi) başarabilirse, başka bir deyişle iyiyi kötüden ayırabilir, sonunda da iyiyi yeğlebilirse, seçici olmanın gereğini yerine getirmiş olur.

Ama elbette küçük çocuk, dahi olarak doğanlar dışında, bunu kendi başına başaramaz. Ona yardımcı olmak için, iyiler ile kötüleri iki ayrı ulam içinde toplayıp, sürekli olarak bunları çocuğa, öğreninceye kadar anımsatmak gerekir. Bu konuda doğal yardımcı çocuğun zeka düzeyidir. Bilindiği gibi 0 – 6 yaş döneminde, karaktere koşut olarak, zeka da, bazı etmenlere bağlı olarak gelişmektedir.

● Ketum olup, Sır Saklamasını bilmek. Sır saklamak yalan söylemeyle eşdeğer değildir. Bir kişiye nasıl değerli bir eşya emanet ediliyorsa, buna benzer biçimde bir olgu, bir sır da verilebilir. Bunu alan kişi emanet mala olduğu gibi bu sırrı da sahiplenip koruyabilmelidir. Ona ihanet etmemelidir. Böyle bir kişi sır saklamasını bilen, ketum bir kişi olarak nitelendirilir.

Burada bu duyguyu, bu düşünceyi çocuğa ancak aşılama (telkin) yoluyla başarıya ulaşma olanağı vardır. Bu konuda alıştırmalar da yapılmalıdır. Ne var ki bunlar olurken küçük yalan söylüyor hissine kapılmasın… Aradaki ayrımı da anlatıp özümsetmek gerekir. Uygulamayı bir hile ya da desise havasına sokmamak gerekir. Sırlar da, bunların korunması da masumiyet sınırları içinde kalmak zorundadır. Bütün bunlar çocukla sırdaşlık oyunu oynarmış gibi yürütülebilir.

Karakter oluşumu, buna bağlı olarak da karakter eğitimi altıncı yaşın sonunda bıçakla kesilir gibi bitmez. Bu 0 -6 yaş deyimi ortalama zamanı gösterir. Bu bakımdan karakter eğitimi 6 – 7 – 8 inci yaşlar sonuna kadar uzayabilir.

Daha ilerki dönemlerde, kişinin yetişkinlik çağlarında da karakterine bazı eklemeler olabilir. Bunlar çok ufak tefek “retuş” niteliğinde eklemeler olup, karakterin esas kemikleşmiş çekirdek yapısı 0 -6 yaş aralığında oluşur.

Daha sonra da :

Altı yaşın sonunda küçük çocuk, ADAM GİBİ ADAM olmanın yollarını gösteren Rudyard Kipling’ in manzum yapıtı IF = EĞER ile tanıştırılmalı, bunu özümsemesi sağlanmalı.

Güçlüklerin adamı olabilmesi için GARCIA’ya HABER GÖTÜREN ADAM öykücüğü anlatılarak sindirilmelsi sağlanmalı.

Yaşamda başarılı olabilmesi için eski Olimpiyat yüzme şampiyonu olan Johnny Weismuller’ in yüzme öğretimi için yazdığı kitaptan “Komşu kulvara bakmama” öğüdünün anlamı açıklanarak, anlaşılması sağlanmalı.

2 Responses to 0 – 6 YAŞ ARASI ÇOCUKTA KARAKTER GELİŞİMİ EĞİTİMİ…

  1. Cemil diyor ki:

    Sizi canı gönülden tebrik ederim.Çok güzel ve faydalı buldum….

  2. isimsiz diyor ki:

    merhaba ben 0-6 yas grubunda karakter egitiminde okullarda cocuklar icin uygulanabilecek strateji ve oyunlari merak ediyorum .Bu konuda bana yardimci olur musunuz?

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <strike> <strong>