
“Size kafanız hükmediyorsa kralsınız, vücudunuz hükmediyorsa köle!..”
Marcus Porcius Cato
Aydın (Osmanlıca : Münevver; Latince : ıntellectualis İngilizce : Intellectual; Fransızca : Intellectuel; Almanca : Intellektuelle; İspanyolca : intelectual) Sözcüğün Latincesi olan intellectualis’ ten Fransızcaya, oradan öteki dillere geçmiştir, 1265 yılında beri kulanımda kaldı (745 yıl).
Sözcüğün tam anlamı bizde başka, batıda başka tanımlanmaktadır. Bu bakımdan dilimizde bu sözcüğün anlamı konusunda, her konuda olduğu gibi, bir kargaşa var diyebiliriz.
Bunun nedeni batıdan aldığımız, sonradan da, bazı kez birer karşılık bulduğumuz sözcüklerin tam anlamlarını bilememiz ya da gerçek anlam konusuna önem vermemizdir. Biz sözcüklere aklımıza estiği gibi anlam yüklüyoruz. Bu da derdimizi anlatmada bizim yokuşa sürülmemizle sonlanıyor. Sonuçta “galatı maruf”u “lugati sahih“e yeğlemiş oluyoruz.
Dilimize bu sözcüğün anlattığı kavram batı dillerinden girdiğine göre, herşeyden önce sözcüğün anlamını incelemek gerekir. Intellectual sözcüğünün kökü olan intellect’ in anlamı zeka demektir. Batı kaynaklarına göre intellectual “zeka ile ilgili” ya da “histen çok zeka ile iş gören”, “zeka bağımlısı” anlamlarını taşır. Bu yönden dilimizde karşılık olarak kullandığımız “aydın” sözcüğü tam yerini bulmuştur.
Bu konuda Vikipedi’nin yaptığı tanım şöyledir : “Bir intellectual, kişisel ya da mesleki alanda, zeka (düşünme gücü ile sonuç çıkarma) ile analitik düşünceyi kullanan kişidir”.
Öte yandan batı yazınında “intellectual disability”, demek ki “intellectual yetersizlik” denen durum, testlerle saptanan ortalama zeka skorlarının altında kalma diye tanımlanır. Bu da gösteriyor ki, nereden bakılırsa bakılsın intellectual sözcüğü zeka ile ilgili bir hali anlatmaktadır.
Bunlara dayanarak biz de ntellectual için şu tanımı yapabiliriz : “Aydın ya da intellectual karşılaştığı her olayı, her fikri zeka süzgecinden geçirip, bir sonuca varan kişidir”
Bütün bu tanımlara karşın bize geldiğimizde… Entellektüelin anlamının, “birçok önemli konuda konuşabilecek düzeyde, belli bir bilgi birikimi ile kültüre sahip kişi “ olduğu söylenir.
Hele bir de, halk arasında uydurulmuş bir “Entel” (!) deyimi vardır ki, entellektüel olmaya özenen, aslında fazla birşey bilmeyen kişi olarak bilinir. En koyusundan cahilce bir anlayıştır bu… Sapla samanı ayıramamanın açık bir göstergesidir.
Bizler intellectual’ e karşılık olarak bulduğumuz “aydın” ı da doğal olarak zeka içerikli değil bilgi içerikli olarak kullanmaktayız.
Görüldüğü gibi biz sözcüğün ana anlamını görmezden gelip, tümüyle çarpıtmışız. Bunun nedeni zekayla aramızın pek te iyi olmadığına bağlanabilir. Ama bizler bilgiye de o kadar tutkun bir ulus sayılmayız. Neden ne olursa olsun entellektüel sözcüğünün anlamını “galatı maruf” haline getirmiş bulunuyoruz. Aynı “nostalji, aperitif, ordövr” sözcüklerinde olduğu gibi dışardan aldığımız sözcüklerin asıl anlamlarını bir yana koyup anlam bakımından aklımıza estiğince kullanmaya aşırı düzeyde eğilimliyiz.
Bizim bütün kusurumuz, Nurullah ATAÇ’ın da söylediği gibi, sözcüklerin tam anlamlarını bilmeden, bu anlamları araştırma zahmetine de hiç katlanmadan sonuca varabileceğimizi sanmaktır. Böylece hiç gerçek olmayan çıkarımlara ulaşıp, kavramları birbirine karıştırarak, bunlarla boğuşmak zorunda kalıyoruz… Sonuç her zaman için yenilgi olacaktır…
Bunun için Nurullah ATAÇ, “yabancı dilden aktardığımız sözcüklerin eski Grekçe ile Latince köklerine inerek tam anlamlarının ortaya çıkarmamız gerektiğini” söyler. Bu yüzden de gençlerimize bu dilleri öğretmenin yararlarını anlatır.