“Ahmaklık kendini göstermek için ön sıraya geçmiş. Zeka ise görmek için arka sıraya yerleşmiş.”
Thiaudiere’
Bu konuya açıklık getiren terörizm uzmanı Sefa Yürükel, “senaryo konusu Eylul 2005 Tempo ve Haftalik Dergilerinde yayınlandığından, herkese bu dergilerin birer kopyasini bulmalarini, çünkü orada konu ile ilgili bazi uzmanların yorumlarinın da bulunduğunu” söydikten sonra devamla :
2003′te Norveç Uluslararası İlişkiler Enstitüsü’nde gizli bir raporu okuduğunu söylüyor. Rapora göre Türkiye’de bir iç savaş tezgahlanıyor. Dahası rapor sanki bugünleri anlatıyor.
2003 yılının Şubat ayı sonu. Norveç Uluslar arası İlişkiler Enstitüsü’nde terörizm uzmanı Prof.Dr. Toje Bjorge‘nin odası. Aynı zamanda Danimarka vatandaşı olup, Norveç’te yaşayan Sefa M. Yürükel, daha öce araştırmacı olarak görev yaptığı enstitü’den rutin ziyaretlerinden birinde. Prof. Bjorge‘nin masasında 35 sayfalık bir rapor Yürükel‘in dikkatini çekiyor. Raporun başlığı “2011 Türkiye İç Savaşı”. Yürükel şoke oluyor. Raporu eline aldığında 35 sayfayı dikkatle okuyor.Sanki daha o yıllarda bugünler tarif edilmiş!… Ortada müthiş bir iç savaş senaryosu dolaşıyor!… Bu esrarengiz raporun kimlerce nasıl, ne zaman yazıldığı bilinmiyor. Çünkü raporun kopyasını alamıyor bile. Ama raporun tam anlamıyla bir gizli servis elinden çıktığı anlaşılıyor. ”Türkiye için iç savaş” senaryosunu yazdılar,şimdi de yönetiyorlar.
Rapor “2011/Türkiye İç Savaş” başlığını taşıyordu. Amerikan İngilizcesi ile yazılmış olup, akademik-istihbaratçı bir kimse tarafındanyazıldığı belli oluyordu. “Ben rutin akademik araştırmacı olduğum için her akademisyen araştırmacı gibi bunu rahatlıkla anlayabilirim.” diyor Yürükel.
Ardından “Yalnız şu var çok ciddi bir araştırma yapıldığı, araştırmanın da çok iyi biçimde teorikleştirildiğ ini gördüm. Bunu normal bir akademisyenin yazmadığı belliydi.Türkiye’ de de eli kolu olan kimselerin yazdığını anladım. Belki bir ekip araştırmayı yaptı ama tek elden yazıldığı anlaşılıyordu.” diyor.
Neden 2011 yılı planlanıyor sizce ?… Sorusuna karşılık
“AB’nin dayattığı kurallar meselesi var. Irak’a müdahale belki daha önceden planlanmıştı, bu zaten doğru, bölgede büyük bir değişiklik yaratılacağı, mesela Büyük Ortadoğu Projesi kapsamı var, bölgede haritanın değişmesi söz konusu. Buna Türkiye de dahil bütün bu dayatmalarıyla Türkiye’nin buna 2011 yılına kadar dayanabileceğini, ondan sonra da taviz vererek gücünü yitireceğini planlıyorlar. Bugünlerde yaşanan gerginlik ve çatışma ortamının yoğunlaştırılması planı var. Batılılar tarafından öngörülen senaryo şu anlama geliyor: Batılılar bu işin senaryosunu hazırlamakla kalmamışlar, aynı zamanda Kuzey Irak’ta ve Batı Avrupa’daki PKK büroları müsamaha görüyor.Burada bir koruma var ve onları da terörist olarak görmüyor.” yanıtını veriyor Safa Yürükel.
Bu rapor Türkiye’de bir iç savaş çıkarmak maksadıyla mı yazılmış peki? sorusu için de
“Hayır, ama rapor Türkiye’de bir iç savaş tezgahlandığının tescili özelliği taşıyor. Batılılar genellikle böyle senaryolar hazırlarlar, ondan sonar da arkasına güç koyup harekete geçirirler. Irak’ ta olduğu gibi. Bu raporu yazanlar PKK’yı harekete geçiren güçler demek abartılı olmaz. Aynı güçlerdir yani.” yanıtını alıyoruz.
Türkiye’de iç savaş çıkartılarak ne amaçlanıyor ?… Diye sorulunca
“Türkiye Batı’ya göre çok büyük bir ülke. AB yetkililerinin demeçlerinde de var bu.Türkiye’yi küçültmek istiyorlar. ABD’ ye direnemeyecek bir Türkiye olmalı ve haritası değiştirilmeli.
Amaç bu.
Kürdistan kurularak Türk devletinin zayıflatılması ve boyun eğdirilmesi amaçlanıyor. Bu da kendilerinin hassas olarak tanımladıkları, karışık bölgelerdeki etnik çatışmalar çıkartılarak yapılacak. Çünkü bu dünyanın en tehlikeli işidir. Raporda şu da geçiyor, Türkiye’ de herkes kendi etnik kökenine göre yolunu seçebilir.
Mesela ordu ve polis içindeki Kürtler de Türkler de yolunu seçebilir deniliyor, büyük bir çatışmada. Bu Yugoslavya’da olmuştur. O bakımdan Türk devletinin böyle bir çatışmayı önleyemeyeceği vurgulanıyor. Geçmişte hazırlanan bu rapordaki senaryo bugün Türkiye’de uygulananın aynısı. Bu kadar net senaryo yazılamaz. Bunun anlamı: Bu senaryoyu hazırlayanlar bunu uyguluyanlardır.
Türkiye’nin eski hudutları kalmayabilir, haritası değişebilir” diyor Yürükel.
Ancak bize sorarsanız batılılar kendilerinin uydurup, gene kendilerinin inandıkları başka bir senaryodan fazlasıyla etkilenerek bu “Türkiyede İç Savaş” senaryosunu gündeme getiriyorlar. Bir başka deyişle “yılanın başını ufakken ezmeyi” düşünüyorlar.
Batının kendisinin uydurup, sonra gene kendini derin bir korkuya sokan senaryo aşağıdaki haritada görülen, Osmanlının “Yeni Osmanlılar” adı altında yeniden dirilmesidir. Bunun 2020 li yıllar içinde olabileceğini tasarlıyorlar. Elbette olacak şey değil. Ama gelin de bunu kuruntu (vehim) içindeki batılıya anlatın.
Akıl dışı olmakla birlikte, Türk ordusunu yıpratma çalışmaları bu yüzden yapılıyor olsa gerektir.
Özetle batılı kendi uydurduğuna, kendini inandırmakla kalmıyor ortaya koyduğu senaryo onu çok korkuttuğu için saldırgan oluyor. Tıpkı ürken vahşi hayvanlarda olduğu gibi…
Sıradan bir batı kökenli komplo teorisini abartmayalım. K.Irakta bile bunca hengameden sonra değil bağımsızlık özerkliği bile şüpheli Kürt varlığı, Yugaslavya örneği verilerek Türkiye için bölünme tehditi olamaz. 3-5 bin kişilik bindirilmiş DTP kıtalarının yaşları 5 ile 7 arasında yöre coçukları ile eylemler ortaya koyması ile değil doğuyu, herhangi bir mahallenin muhtarlığını bile ele geçiremezler. ayrıca, sık kullanılan Yugaslavya örneği bir Türk bir müslüman için yanlış bir örnektir. Çünkü, Avrupanın ortasında ceddimiz Osmanlı bakiyesi Bosna ve Kosova gibi iki müslüman ülke doğmuşturki, bunu kötü örnekmiş gibi göstermek Sırp milliyetciliğine hizmettir. Unutmayalımki; Sovyetler birliği, Yugoslavya ve çekoslavakya herbiri nirer Cumhuriyetler birliğidir ve her Cumhuriyetinde ayrılma hakkı vardır. Zira, Sosyalizmin en önemli ilkesi halkların kendi kaderini tayin edebilmesi ilkesidirki buda Cumhuriyet birliklerinde tezahürünü göstermiştir. Bu ülkelerin hangisi Türkiye ile benzerlik gösteriyorki. Ayrıca dünyanın son şeklini aldığı Malta anlaşmasından sonra dünyada sömürgelerin hürriyetinin dışında yeni bir ülke kurulmamıştır. çünkü, bu BM mevzuatı olduğu sürece bizim milli davamız KKTC dahil, Ermeni işgalindeki Karabağ dahil, doğu Timor dahil ve 10'a yakın fiili oluşum BM'e göre yasadışı görülmekte ve bağımsızlıkları kabul edilmemektedir. Hatta Tüm batının gözünün nuru İsrail'in bile iki şavaşla elde ettiği topraklar BM mevzuatı gereği işgalci niteliktedir. 4 tarafı 4 güçlü devletce (Türkiye, İran, Suriye ve Merkezi Irak yönetimi)kürt resmi varlığını teddettiği coğrafyada bırakın Türkiyenin bölünmesi safsatasını, Irak'ın resmen (kabul edilmiş) fedarasyonlara bölünmesi bile mümkün değildir. Sonuçta; Kürtlerin bu gerçeği görmemesinin sebebi, bizim gereksiz korkularımızdan güç almalarıdır. Ben onların içindeki son bölücü kırıntıları kırmak adına diyorumki, Kürt sorunundan çok ama çok daha önemli sorunumuz Trafiktir. inanmazsanız mezarlıklara bakın. Kimse korkmasın kim iktidarda olursa olsun Türkiye toprakları küçülmez, aksine büyür. Siyaset insanları yanıltır. Geçmişte hiçbir türk Hakanı hain olmadığı gibi, Cumhuriyettede Hiçbir Türk Başbakanı hain değildir. Hepside istisnasız Atamızın ilk hedefimiz Akdenizdir mesajının idraki içindedir. biz Türkler belki fertler olarak çok yanlışlar yaparız ama yönetici seçmede hiç hata yapmayız. belkide bu Allahın milletimize bir lütfudur.
Osmanlının yeniden canlanması teorisi yeni değildir. Hatta, Osmanlının sona erdiği 1.cihan harbi sonrası, Hanedanlık kaybettiği coğrafyasınında dışına çıkarak Çinde Türkistan topraklarında, Orta asyada Basmacı isyanlarında, Ortadoğu ve Sudanda yeni taht arayışlarına girmiş ama 2.Cihan harbinde Asyada Japonların, Afrikadada Almanların yenilmesi ile hüsrana uğramıştır. Başbakanımızın bildiği iki kelimelik ingilizce bile tüm ortadoğuda heyacan ve saygıyla karşılık bulmuştur. Cumhurbaşkanımızın Çin Türkistanını iki günlük dostluk ziyareti bile uygurlu insanlarımızın hürriyet için sonu ölüm olduğunu bile bile ayaklanmasına sebep olmuştur. Avrupanın ortasında kurulan iki osmanlı bakiyesi yeni devlet (bosna, kosova:ilk tanıyan ülke Türkiyedir) gösteriyorki Osmanlı resmen değil ama fiilen osmanlı coğrafyasınında üzerinde bir dünya devleti olarak yaşamaktadır. Batılıların bunu görmeleri korkmalarından değil, globalleşmiş bir dünya ekonomisinde istikrarlı bir yapı arayışlarındandır. Batı yıktığı Osmanlının bedelini terör, kriz ve istikrarsızlık olarak ödemektedir. Atatürk'ün uluslar için verdiği örnek "hastalıklı bir organ tüm vucuda zarar verir" ve "yurtta barış cihanda barış" sözlerine artık batılı efendilerde geçde olarak gelmektedirler. hatta bir örnek vereyim; nijeryada bir adet petrol kuyusuna gerillaların yaptığı sabotaj petrol fiyatlarını 20 dolar civarında artırmıştı. İşte istikrar batı dünyası için artık bu kadar önemli. Globalizmin galiba gerçek tarifini öğrenmek biz Türkler için farz oldu. artık sömürü, böl yönet, vs gibi eski sosyalist ifadelerle yeni dünya düzenini izah etmek banallaştı. Şair Arif Nihat Asya'nın "gölgen sana çelme takmasaydı" dediği gibi en büyük düşmanımız sakın kendi korkularımız olmasın. hep suçu başkalarına atmak kurnazlıkmıydı, aptallıkmıydı. yeni ufuklara arkadaşlar. aö.