"KÜRT AÇILIM"ının BU HALİLE GETİREBİLECEĞİ ZARAR!…

Picture 1.png

ÇİÇERO.png

Son yaşanan olaylar göstermiştir ki, pişmanmış gibi gelen PKK lılar gerçekten pişman falan değillerdir. Bunu yargıç karşısında açıkça da söylemişlerdir.

Öyleyse gelmelerindeki amaç nedir?…

Bunu da açıkça söylediler. Bunlar birer “barış elçisi” imişler. Demek oluyor ki, kendilerine bambaşka bir görev verilip, Türkiyeye gönderilmişlerdir. Dahası, bu görevlerini yürütebilmek için TBMM gelip konuşmak istediklerini de söylemiş bulunuyorlar!!…

Ama devletin “Kürt açılımı” paketiyle gündeme koymak istediği, PKK dan gelecek barış elçilerini yurda sokmak değil, içtenlikle pişmanlık gösteren teröristlerin dağdan inmelerini sağlamaktı. Bu yolla terörün bitip, silahların susmasının sağlanması bekleniyordu.

En azından biz bunu böyle anlamıştık.

Lakin işin dümen yekesini tutan el ABD nin olduğundan, Türkiye de içinde olarak bütün ötekiler birer araç olarak görüldüğü için, gidişin yönü ister istemez saptırılmıştır.

Çünkü önce İmralıdaki bölücü başına işe başlaması için ABD ce izin (=destur) verilmiş, o da belli bir tarihte bir “yol haritası” açıklayacağını bildirmişti. Bunun üzerine, yersiz olarak fazla telaşa kapılan TC hükümeti, öne geçmek için alelacele bir “Kürt açılımı” paketini açıklayacağını söyledi. Hazırlıksız yakalandığı için de bu paketin içeriğini aylarca bir türlü açıklayamadı. Çünkü doğal olarak, böyle bir içerik yoktu. Açıklayabildiği tek şey paketin adını değiştirdiğiydi. Son zamanlarda buna “demokratik açılım” adı verildiği söylendi.

Görülebildiği kadarıyla süreç bölücübaşının “yol haritası” doğrultusunda yürümeye başlamıştır. Çünkü olan bitenler hükümetin PKK-DTP-bölücübaşı’nın oluşturduğu üçgenle anlaşarak işin yürütüldüğünü gösteriyor.

Gezici mahkemelerin sınırda çadırlarda iş görmesi, PKK lıların “Hayır!… Pişman değiliz” demesi, buna karşın serbest bırakılmaları, sonra kalabalık karşılama mitingleri yapılması, bu mitinglere devletin valileri ile kaymakamlarının ellerinde çiçeklerle katılması… Bunların hepsi yukarda sözü edilen anlaşmanın birer göstergesi, birer kanıtıdır.

Bu durum, başta şehit aileleri ile malul gaziler olmak üzere bütün halktan yeğin tepki alınca, başbakan Avrupadan gelecek olan ikinci kafilenin girişine izin verilmeyeceğini, sürecin de “işar-ı ahara” kadar durdurulduğunu bildirmek zorunda kaldı.

İyi de yaptı!…

Çünkü PKK Türkiyeye pişman olmuş teröristleri değil, tam tersine bazı özel görevler verdiği kişileri sokmuştur. Sonrasında benzerlerini de sokmak istemektedir.

Verilen görevlerin neler olduğunu bilemeyiz. Ama bazı çıkarımsamalar yapma olanağı vardır. Örnekse bunlar büyük kentlerde yapılacak bombalı eylemlerin elebaşıları olabilirler. Örgütün siyasal işlerini, Türkiyenin çıkarlarına ters bir biçimde yürütecek kişiler olabilirler. Yurt içinde gargaşa çıkarmakla görevli olabilirler. Üstelik bu kişiler Türkiyede serbestçe dolaşabilir, her yere girip çıkabilir vatandaşlar olup hiç bir zaman yaptıkları terörden ötürü “pişman” değillerdir!!…

Bu noktada yukardaki Marcus Tallius CICERO’ nun sözlerini bir kez daha, ama daha dikkatle okumanızı öneririz. Bunların verceği zarar çok büyük olabilir. Aslında bu hesaplanarak geçtiğimiz günlerde yaşadığımız olaylar gündeme getirilmiştir. Bölücübaşı-PKK-DTP üçgenince planlanmış bir atılımdır. Hükümetimiz bu durum karşısında çaresizce gidişe dur demiştir.

Ne var ki, ABD nin isteği bu işin 2009 yılı sonuna kadar bitirilip tamamlanmasıdır. Buna uyulursa, PKK zararlılarını yurt içine sokmayı sürdürmemiz gerekecektir.

Bu yurdumuz için çok zararlı olur. Bunun yerine PKK ile bir tür silahlı savaş içinde olmak, bunu her ne bahasına olursa olsun sonuna kadar götürmek çok daha iyidir. Ta ki PKK diz çöküp teslim olana kadar da sürdürmeliyiz. Doğru yol budur. Ötekisi PKK nın teslim olması değil, TC Devletnin PKK ca ele geçirilmesi demek olur.

Bu “yol haritası”, “Kürt açılımı”, “demokratik açılım” paketleriyle söylemlerinden çok büyük zarar görebileceğimiz belli olmuştur. Bunu görebilmek için çok derin bir uzgörü ya da vizyon sahibi olmak gerekmez. İşin sürdürülmesiyle olacaklar apaçık gözler önündedir.

Doğru yol, çıkarlarımızı göz önünde tutarak, ABD ye yeri geldiğinde, kişiliğimizi öne çıkararak “Hayır!!…” Demesini bilmekten geçer. Çünkü ABD nin doğruları, her zaman bizimkilerle koşut olamaz. Bu da çok doğaldır.

Bizim de manda altında değil, bağımsız bir devlet olduğumuzu zaman zaman anımsayarak onlara da anlatmak görevimizdir. Bu bir gerekliliktir!…

—————————————————————

NOT - Aşağıdaki gazete kesiği 1 Aralık 2009 tarihli bir gazeteden alınmıştır. Bunun içeriğinden bu “pişmanlık duymayan pişmanlar” (!) ın, yukarda belirttiğimiz habis eylemlerine başladıklarını açıkça anlıyoruz. “Demokratik Açılım” ın getireceklerinin bu daha başlangıcıdır. Bunu bilmek gerekir!…

IMG.jpg

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <strike> <strong>