
“Doğruyu konuşmak için iki kişi ister: Doğru söyleyen, doğru dinleyen!”
THOREAU
Son günlerde Meksikadan yola çıkıp, bütün dünyaya yayılan bir grip hastalığı, yurdumuzda da kendini göstererek telaşlanmaya yol açtı.
Bu gribi yapan virusun inflüenza virusu ile kuş gribi virusunun bir karışımı olduğu söyleniyor. Adına da H1N1 virusu deniyor. Ancak bu hastalığa yaygın olarak, her dilde “domuz gribi” de deniyor.
Bu virüsün yaptığı hastalığa “ domuz gribi” denmesinin nedeni, domuzlar arasında görülen grip virüslerine çok benzediğinin gösterilmiş olmasıdır. Bu yeni virüs insan, domuz ile kuş virüslerinin bir karışımıdır.
Ancak, bu hastalık sanıldığı gibi yeni ortaya çıkmış bir hastalık değildir. Oldukça gerilere giden bir tarihçesi vardır. [*]
Hastalığın belirtileri, soğuk algınlığı ile griptekilerle karşılaştırmalı olarak aşağıdaki gibidir :

Bunlara bir de nefes darlığını eklemek gerekir. H1N1 virusu gribinde nefes darlığı çok yeğin bir biçimde kendini gösterebilir.
Burada görüldüğü gibi, mevsimsel griple H1N1 gribinin belirtileri birbirine benzemekle birlikte, bazıları H1N1 gribinde daha yeğin olarak kendini gösterir. Tanı kesinlikle serolojik araştırma yapılarak konulabilir.
Salgın bilgisi (epidemiyoloji) yönünden bakıldığında, grip hastalığının, bir üst solunum yolları hastalığı olduğunu akıldan çıkarmamak gerekir. Bu yüzden hastalığın solunum yoluyla bulaştığını söyleyebiliriz. Solunum yoluyla virus burundan girerek ilk konaklamasını burun boşluğunda yapar. [**]
Virusun solunum yoluyla alınması için pflügge damlacıkları dediğimiz araca gereksinim vardır. Hasta olan kişiler öksürdükleri ya da aksırdıkları sırada bu pflügge damlacıklarını dış ortama püskürtürler (pulvarize ederler). Aksırmada damlacıklar çok ince olup, 9 metre kadar uzağa gidebilir. Gene bu incelikleri yüzünden, toz tanelerine benzeyerek, havada uzun süre asılı kalırlar. Bu havayı soluyanlar virüsü de almış olurlar.
Öksürükle çıkan damkacıklar daha kaba olup, 1 – 2 metre kadar uzağa gidebilir. Bunlar daha kısa sürede yere çökerler. Ama sonuçta, çevrede bulunanların solunum yollarına girememiş olanlar çevredeki eşyanın üzerine yerleşir. Bu gibi eşyaya dokunanların ellerine bulaşabilir.
Bu bakımdan ellerin temiz tutulması önem taşır. Çevrede bulunan her eşyaya dokunduktan sonra el yıkama olanağı olmadığına göre, dahası böyle davranış sürekli olduğunda, bir tür akıl hastalığını da hatırlatacağından, daha iyisi kuşkulu ortamlarda etrafa dokunmamaya çalışmak en iyi yoldur.
Öpüşme de bir bulaştırma yoludur. Lakin burada öpüşmekten amaçlanan dudak dudağa, beden sıvılarının birbirine karışabileceği, çok ateşli bir öpüşmedir. Bu da her zaman olacak bir şey değildir.
Aşılanma, her bulaşıcı hastalıkta olduğu gibi, korunmak için başta gelen bir önlemdir. Lakin bu son H1N1 epidemisinde aşı konusunda çelişkili söylemler ortaya çıktı.
Herşeyden önce aşılanmanın çiçek hastalığını dünya yüzünden yok ettiği ile çocuk felci (poliomiyelitis) hastalığını da buna yakın bir düzeyde ortadan kaldırdığını hiç akıldan çıkarmamak gerekir.
Bu grip salgınında da aşılanma korunma için baş koşuldur. H1N1 aşısı için ileri sürülen sakıncalar, aşıdaki katkı maddelerinden kaynaklanıyor. Ne var ki bu aşıdaki katkı maddeleri her aşıda vardır. Biz bunları ötedenberi sürekli olarak kullanıyoruz. Bu bakımdan yapılan karşı çıkışlar yersizdir.
Bir de aşıdan sonra Guillain-Barré Sendromunun ortaya çıkabileceği konusu tartışılıyor. Bu sebdromun nedeni tam olarak bilinmemektedir. Aslında aşılanmakla değil, enfeksiyonu geçirmekle ilgilidir. Olasılık oranı 100 000 de 0.4 – 4 aralığında olup aşıyla değil, virusla ilgilidir. Guiillain-Barré Sendromu gevşek (flask) felç ile kendini gösterir. Genelde hastalar yüksek bir oranda 6 ay ile bir yıl arasında, bazan ufak tefek sekellerin kalması koşuluyla iyileşirler. Bazı hastalarda felç hali devamlı kalabilir (buna örnek olarak ABD Başkanı Franklin Delano Roosevelt‘ gösterilebilir). Bu sonuca ulaşamayan az sayıda bir grup hasta yaşamlarını yitirmektedir
Son zamanlarda tıbbi konulara media’nın, yerli yersiz karışması, yalan yanlış bilgileri haber yapmaları, bir çok hastalık konusunda halkın ikircikli (mütereddit) kalmasına neden olmaktadır. Bunun bir çok örneği var. Biz ötedenberi tıbbi konuların haber konusu yapılmamasından yanayız. Çünkü böylelikle halk aydınlatılmıyor, telaşa verilmiş oluyor. Bunun da yarardan çok zararı vadır. Üstelik bu son aşı konusunda olduğu gibi akılları karıştırmaktan öteye gitmez.
————————————————————-
[*] “H1N1 virusunun Yaşam Öyküsü” başlıklı makalemiz.
[**] ABD’de yapılan konuya ilişkin genetik analiz ile laboratuvar deneyleri normal virüsün geçişkenliğini (kolayca yayılmasını) sağlayan yapısına göre H1N1 virüsünün genetik yapısında eksiklik bulunduğu, bu nedenle geçişkenliğinin normal grip virüsü kadar olmadığını ortaya koydu.
Hollandalı araştırmacılar ise, H1N1 virüsüyle ilgili çalışmalarında, burunda virüsün uzun süre kalabileceği uygun bir ortam bulunduğunu, buradaki kalış süresi uzadıkça daha kötü sonuçlara yol açma ile yayılma olasılığının arttığını belirledi
ABD Hastalık Kontrol ve Korunma Merkeziden (CDC) Dr.Terrence Tumpey, ”makaleleri yayımlanan her iki araştırmanın da H1N1 virüsünü yakından takip edilmesi gerektiğini gösterdiğini” söyledi.