“Yanlış tanı, her zaman yanlış sağıtma (tedavi) ile sonlanır”
Y.G.
20 yılı aşkındır PKK ile savaşılıyor. Bu savaşım içerisinde terörist eylemleri nedeniyle, neredeyse tüm dünya ülkelerince de PKK, “Terör Örgütü” olarak tanınıyor, terörist örgütler listelerine alınıyor.
Burada PKK’yı sadece, dağdaki eli silahlı 5 bin teröristten oluşmuş gibi görmemek gerekiyor. Çünkü, eğer böyle olsaydı, dünyanın en güçlü ordularından birine sahip koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bugün 5 bin, geçmişte ise en fazla 10 bin sayısına yaklaşmış bir örgüt ile bunca yıldır savaşıyor olmaz, örgütü, tarihin tozlu sayfalarına, bir daha hatırlanmamak üzere çoktan gömmüş olurdu.
Peki neden olamadı, neden savaşım halâ sürmekte?…
Dünyanın hiçbir yerinde, tarihin hiçbir döneminde, hiçbir örgüt ya da hiçbir
oluşum, bugüne kadar destek görmeksizin yaşamını tek başına sürdüremedi,
sürdürmesi olanağı da yoktu aslında. O zaman buradan şu net sonuç ortaya çıkıyor; “PKK destek gördü, halen de görüyor”. Bu kesin.
Süreç içerisinde HEP ile başlayan, DEP, HADEP, DEHAP, günümüzde de DTP olarak etkinliklerini sürdürüp, örgütün siyasal uzantısı olarak bilinen partiler
kuruldu.
Apocular olarak kurulan örgüt, başlangıç döneminde ciddiye alınmadığı için dışarıdan pek de ilgi görmedi. Biz de fazla önemsemedik ki, bu günkü gaileli döneme gelindi. [*]
Ancak buna karşın, tarihi sorun yaşadığımız komşumuz Yunanistan, örgüte kendi ülkesinde kamplar açtı (Lavrion Kampı), korudu, kendi subaylarını onları eğitmeleri için görevlendirdi.
O günkü SSCB de, öteki “Süper Güç” ABD ile olan müttefikliğimiz nedeniyle olsa gerek, PKK’ya, “Belki yararı olur” düşüncesiyle silah ile malzeme verdi. Yararı olduğunu, işe yaradığını görmüş, düşünmüş olmalı ki, daha sonra , PKK’nın Moskova’da bir büro açmasına izin vererek, PKK bürosuna SSCB’de açılan ilk, ayrıca tek büro sanını kazandırdı.
Ayrıca, Ermenistan’ı, ABD’deki Ermeni Lobisi’ni, ASALA’yı, Lübnan’ı, Suriye’yi,
bu arada Fransa’yı da dış destek kapsamı içine alabiliriz.
Kısaca, Türkiye ile sorunu olan gelmiş geçmiş tüm devletlerin PKK’ya destek verdiğini görebilir, buradan “Düşmanımın düşmanı dostumdur” felsefesinin uluslar arası alanda ne denli geçerli bir siyaset olduğunu bir kez daha anlayabiliriz.
Bugünlere gelindiğinde görüyoruz ki, iç destek, dış destekten çok daha
fazla artıyor. Bazı basın yayın organlarında, ki bunların bir kısmı ulusal,
yapılan siyasi tartışmaların, yazılan yazıların bir kısmında, sözde “Kürt
sorunu” ile ilinti kurularak, insan haklarından, özgürlüklerden, kültürel
haklardan, ana dili hakkından söz ederek “Bunların ne sakıncası var? Biz daha önce bu hakları verseydik, bütün bu olanlar başımıza gelmezdi. Kanlar boşuna akıtıldı. Bu savaşın durdurulması için, Kürt sorununun çözümü için demokratik bir süreç başlatılmalı. Bu da öncelikli olarak Devletin görevi” gibi kimsenin aklıma gelmeyen (!), kimsenin düşünemediği (!), son derece derin bilgi birikimi ile uzmanlık gerektiren (!), son derece bilimsel, felsefi, siyasi, tarihi (!) yaklaşımlar çok rahatlıkla dillendirilebiliyor.
Bu örgüt, demek oluyor ki PKK, Marksist-Leninist bir ideoloji doğrultusunda kuruldu.
PKK’nın sözcük sözcük açılımı “Kürdistan İşçi Partisi” dir (yukardaki parti flamasında da görülüyor). Demek ki adının başında “Kürdistan” deyişi var. Kürdistan dedikleri, Türkiye, Irak, İran ile Suriye’nin belli toprak parçalarını içine alan, 4 parçadan oluşan bir coğrafya.
Örgütün içerisinde, hem de sorumlu düzeyde, birçok Suriye, Irak ile İran vatandaşı var. Leyla Zana da diyor ki; “Apo, Barzani, Talabani, bizim liderlerimiz”. Hemen arkasından da ekliyor; “Kürtler ile Kürt sorununu sadece Türkiye’dekiler olarak ele almak yanlıştır”. [**]
Bundan ötürü, “İnsan hakları ile özgürlükleri”, “Barış”, “Demokrasi”, “Kültürel haklar”, “Kürt kimliğinin tanınması”, en sonunda “Anadil” isteği gibi söylemler, uluslar arası kamuoyunda dikkat çekerek haklı görülebilmek amacıyla bilinçli, ama sinsice dillendirilen, asıl amacın gizlenmesinde araç olarak kullanılan birer maske, birer kalkandan başka bir şey değildir.
Özellikle “Anadil” konusu… Sormak gerek , eğer dayatılan “Anadil” gerçekten önemli olsaydı, Kürtçeyi annesinden öğrenemeyen Apo, Suriye’de bulunduğu uzun, keyifli süre içinde anadilini öğrenmek için neden hiç gayret göstermedi!… Ayrıca, yakın geçmişte Kürtçe dil konusunda açılan onlarca dershanenin müşterisizlik nedeniyle kısa süre içerisinde kapatılması ne ile açıklanabilir!!…
Ama artık Türkiye’yi bölüp Kürdistan’ı kurma amaçlarından vazgeçtiklerini açıklıyorlar.
Bölmenin, parçalamanın yerine, bu sefer “Demokratik Cumhuriyet” içerisinde, Kürt kimliğinin tanınarak, haklarının verilerek, ana dillerini konuşarak, kültürlerini sürdürerek özgür bir yaşamı hedefe koymuşlar(!). Demek ki kısaca, özetle, önemle; bölmekten, yakmaktan, yıkmaktan, öldürmekten, 30 yıl sonra bir çırpıda vazgeçivermişler (!)
Oysa hepimiz bu örgütü yıllarca “Bölücü örgüt” olarak bilip, adlandırmıştık. Demek ağır bir biçimde yanılmışız!!… Öyleyse biz de vazgeçiverelim. Bundan sonra bu örgüte “Demokratik Cumhuriyetçi Örgüt” diyiverelim.
Bazılarının, bazı “Balık hafıza” lıların, her şey gün gibi açık, ortada olduğu halde anlamadıkları, anlayamadıkları, anlamakta zorlandıkları, anlamaya küçücük de olsa çalışmadıkları gibi biz de hemencecik bunu diyiverelim gitsin!!…
(Bir alıntıyla telif edilmiştir.)
———————————————————
[*] Burada asıl suçlu, PKK nın kuruluş yıllarında, olanlar hakkında gerekli istihbarat görevini yürütemeyenler ya da eline gelen istihbarat bilgilerini değerlendirmekte yaya kalanlardır. Bu savsaklamalar yüzünden bu gün bir Kürt sarunu ile karşı karşıya bulunuyoruz.
[**] Bu da gösteriyor ki, Kürt sorunu dediğimiz gaile doğrudan Kürtlerin liderliğine soyunanlar üzerinden yürümektedir. Kürt halkının bununla bir ilişkisi yok gibidir. Onlar “liderler” dediğimiz grubun elinde oyuncak olmaktadırlar. Ama söylemler hep Kürt halkı adına yapılmaktadır. Kürt vatandaşların derdi bir Kürt devleti kurmak değildir. O halde bu liderler denen grubu ortadan kaldırırsak Kürt davası da yok olur gider!…
hocam çok gzl bi konu da kendi fikirlerinizi açıklamışsınız.ama zamanında bu aşiret reisleri devlet tarafından ankaraya çağırılıp bir ay sorguya çekilmişti.mensup olan aileler bi anda ayaklandı.bu kürt oluşumunu engellemek şu anda imkansız gibi ama zaman alıcak.şimdi bazen köklü değişimler için ciddi kararlar alınmalıdır.şöyle hatırlatayım ikinci körfez savaşında güneydoğu bölgemize bi füze düşmüştü ve amerikalı yetkililer almaya gittiklerinde halk onları yumurtalarla kovmuştu.RTE bi one minute dedi halk hep bir ağızdan israile resmen savaş ilan etti.çoğu kişi akp ci oldu.şimdi atamızında dediği gibi damarlarımızdan akan kanı inkar etmemeliyiz.halkı birleştirmek için bi ışık yaratılmalı.
KAHROL PKK
APONUN PİÇLERİ YILDIRAMAZ BİZLERİ
devletin faşit yaklaşımı sonucu oluşan bu orgutu artık silahla bitmez muzakere etmek lazım
artık insanlarımız olmesin çoğu insanın tek temennisi savaşın biran evvel bitmesi d bakır ceza evinde yapılan vahşeti tarih unutamaz birgun tarihe hesap verecek sorumluları er geç
OĞLUM KURDİSTAN K,U.R.U.L,A,C,A,K BAŞKA YOLU YOK.