
“Allah ilmi insanların kalbinden zorla sokup almaz. Fakat ilmi ulemayı kabzetmek suretiyle alır. Öyle ki, tek bir âlim kalmaz. Halk da cahilleri kendine reis yapar. Bunlara meseleler sorulur onlar da ilme dayanmaksızın fetva verirler, böylece hem kendilerini hem de başkalarını dalalete atarlar” (Buhari ilim 34, Müslim ilim 13, Tirmizi ilim 5)
Hz. MUHAMMED (SAV)
Kuran-ı Kerim’in anlaşılması hakkında iki ayrı fikir vardır.
Bunlardan biri : “Kur’an-ı kerimi tam olarak yalnız Resulullah anlamıştır, onun hadisleri bize onun anlamını verir” diyenlerdir. Bunların dayanağı Nahl Suresi’nin 44 üncü ayetidir. Bu ayette şöyle deniliyor : (İnsanlara açıkla diye Kur’anı sana indirdik.) [Nahl 44]
Öte yanda bir bölüm kişi de : “Eğer Nahl’ın yorumu doğruysa, peygamberin hadislerini açıklayacağı Kur’an, söylendiği gibi anlaşılmaz demektir. O nedenle 17′sinin doğruluğunda birleşilen 19855 hadisi bilmek, yorumlamak gerekir. Kur’an cümlelerinin yorumlanması tanrıyla kul arasına birilerinrin girmesini gerektirir.” deyip, “Kur’an’ın 18 yerinde neden herkes anlasın diye ‘apaçık ayet’ tamlaması geçiyor? Bu açıklık sadece peygamber için midir?…” Diye soruyorlar.
Bu sonuncuların dayandıkları 18 Kuran-ı Kerim ayeti şunlardır:
Hac(*) Sûresinin 16 . Ayetinde Böylece biz Kur’an’ı apaçık âyetler halinde indirdik. Şüphesiz Allah dilediğini doğru yola iletir.
Nûr(*) Sûresinin 1 . Ayetinde Bu, bizim indirdiğimiz ve (hükümlerini) farz kıldığımız bir sûredir. Düşünüp öğüt almanız için onda apaçık âyetler indirdik.
Ankebût Sûresinin 49 . Ayetinde Hayır, o, kendilerine ilim verilenlerin kalplerindeki apaçık âyetler dir. Bizim âyetlerimizi ancak zalimler inkâr eder.
Şu’arâ Sûresinin 2 . Ayetinde Bunlar, apaçık Kitab’ın âyetleridir.
Bakara(*) Sûresinin 99 . Ayetinde Andolsun, biz sana apaçık âyetler indirdik. Bunları ancak fasıklar inkâr eder.
Zuhruf Sûresinin 2,3 . Ayetinde Apaçık Kitab’a andolsun ki, iyice anlayasınız diye biz, onu Arapça bir Kur’an yaptık
Sebe’ Sûresinin 3 . Ayetinde İnkar edenler, “Kıyamet bize gelmeyecektir” dediler. De ki: “Hayır, öyle değil, gaybı bilen Rabbime andolsun ki, Kıyamet size mutlaka gelecektir. Ne göklerde ve ne de yerde zerre ağırlığında bir şey bile ondan gizli kalmaz. Bundan daha küçük ve daha büyük ne varsa hepsi apaçık bir kitaptadır.”
Mâide(*) Sûresinin 15 . Ayetinde Ey kitap ehli! Artık size elçimiz (Muhammed) gelmiştir. O, kitabınızdan gizleyip durduğunuz gerçeklerden birçoğunu sizlere açıklıyor, birçoğunu da affediyor. İşte size Allah’tan bir nur ve apaçık bir kitap (Kur’an) gelmiştir.
Yâsîn Sûresinin 69 . Ayetinde Biz o Peygamber’e şiir öğretmedik. Bu ona yaraşmaz da. O(na verdiğimiz) ancak bir öğüt ve apaçık bir Kur’an’dır.
Nisâ(*) Sûresinin 174 . Ayetinde Ey insanlar! Size Rabbinizden kesin bir delil (Hz. Muhammed) geldi ve size apaçık bir nur (Kur’an) indirdik.
Duhân Sûresinin 2,3 . Ayetinde Apaçık olan Kitab’ aandolsun ki, biz onu mübârek bir gecede indirdik. Şüphesiz biz insanları uyarmaktayız
Yûsuf Sûresinin 1 . Ayetinde Bunlar, apaçık Kitabın âyetleridir.
Hicr Sûresinin 1 . Ayetinde Bunlar, kitabın ve apaçık olan Kur’an’ın âyetleridir.
Neml Sûresinin 1 . Ayetinde Bunlar Kur’an’ın, apaçık bir kitabın âyetleridir.
Kasas Sûresinin 2 . Ayetinde Bunlar apaçık Kitab’ın âyetleridir.
Mücâdele(*) Sûresinin 5 . Ayetinde Allah’a ve Resülüne düşmanlık edenler, kendilerinden öncekilerin alçaltıldığı gibi alçaltılacaklardı r. Oysa biz apaçık âyetler indirdik. Kafirler için alçaltıcı bir azap vardır.
Bakara(*) Sûresinin 213 . Ayetinde İnsanlar tek bir ümmetti. Allah, müjdeciler ve uyarıcılar olarak peygamberler gönderdi ve beraberlerinde, insanların anlaşmazlığa düştükleri şeyler konusunda, aralarında hüküm vermek üzere kitapları hak olarak indirdi. Kendilerine apaçık âyetler geldikten sonra o konuda ancak; kitap verilenler, aralarındaki kıskançlık yüzünden anlaşmazlığa düştüler. Bunun üzerine Allah iman edenleri, kendi izniyle, onların hakkında ayrılığa düştükleri gerçeğe iletti. Allah dilediğini doğru yola iletir
Âl-i İmrân(*) Sûresinin 105 . Ayetinde Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. İşte onlar için büyük bir azap vardır.
Elbette biri tek ayete, öbürleri 18 ayete dayandı diye, ikincilerin fikri sağlama alınmış olamaz. Çünkü bu bir oy çokluğu problemi değildir.
Düğümün akıl ile mantık çerçevesinde çözülebileceğine inanıyoruz.
Kuran-ı Kerim bir yazılı metin, bir kitap halinde indirilmemiştir. Böyle olsa idi bir “ümmi = okuma yazma bilmeyen, karacahil” olan peygamberimiz tarafından okunup anlaşılmasına olanak olamazdı.
Kutsal kitabımız “vahiy” yoluyla sözlü olarak indirilmiştir. Peygamberimiz de ayet, ayet duyduklarını, hiç bir şey katmadan sahabesine aktarmştır. Böylece kulaktan kulağa ezberlenerek yaygınlaşan kuran-ı Kerim, Peygamberimizin ölümünden sonra, savaşlarda bir çok hafızın kaybedilmesi sonucu, yok olup gitme endişesine neden olmuştur. Bunun üzerine halife Ebu Bekirin buyruğuyla, Abdullah bin Zübeyr, Sa’d bin Ebi Vakkas, Abdurrahman bin Haris bin Hişam’ın da bulunduğu büyük bir komisyon toplanarak Kur’an sahifeleri bir araya getirilmiştir.
Nahl Suresinin 44 üncü ayetinde söylenen, gönderilen “vahiy” lerin inananlara sadece bire bir aktarılmasının sağlanmasını bildiren bir Tanrı Buyruğudur. Burada indirilenin yorumlayarak aktarımdan söz edilmemektedir. Ayeti dikkatle okuyan herkes bunu anlayabilir. Çünkü bu ayette de anlatılmak istenen “apaçık” bildirilmiştir [*]
Ama, Nahl 44 ü bu biçimde algılayıp anlatanlar, hem Allah ile kul arasında, İslamda olmayan, bir “ruhban” sınıfı yaratmaya girişmişler, hem de Kuran-ı Kerimin sureleri arasında bir çelişki olduğu izlenimini vermişlerdir, ki bunun her ikisi de İslamda kabul edilip onaylanamaz. Bunu yapmaya çalışanlar İslama, onu çarpıtmayı amaçlayarak , büıük kötülük yapma yolundadırlar.
Kuran-ı Kerimde, bu günün insanınca bile anlaşılması güç, ya da anlaşılamıyan bölümler vardır. Bunların çözümü “fıkıh” bilgisiyle donanmış “fakih”lerin işidir. Elbette Kuran’daki anlaşılması güç söylemleri ilk kez açıklayıp çözen Hz. Muhammed (SAV) dır. Bu bakımdan yer yüzündeki ilk “fakih” te O’ dur. Ama bunu Nahl Suresinde bildirildiği için değil, kendi iradesiyle “Allah Kelamı” nın inanlarca doğru olarak anlaşılması için yapmıştır.
Hadis-i Şeriflere gelince…
Bunlar peygamberimizce inananlara, İslami açıdan “adam gibi adam nasıl olunur?…” konusunda verdiği öğütlerdir. Hadislerin % 99 u başkalarınca dile getirilmiş ama, etkili olmasının sağlanması için, peygamberimize mal edilmiştir.
Hadis-i Şerifler Kuran-ı Kerimin surelerinin birer açıklaması olarak dile getirilmiş olamaz. Zira Kuran-ı Kerim’in indirilmesi peygamberimizin ölümünden iki gün öncesine kadar sürdürülmüştür. Bu da Nahl 44 ün, Kuran’ı yalnız peygamberin anlayıp açıklayacağını, ondan başkasının Kuran’ı anlayamayacağı için indirilmemiş olduğunun bir kanıtıdır.
Şurası açık ki, Nahl 44 ü ileri sürerek, Kuran’ın herkesçe anlaşılması konusunda tartışma açanlar, İslam dinine iki yönden zarar vermişlerdir :
1) İslamda asla olmayan bir ruhban sınıfı türetmeye çalışmışlar;
2) Kuran-ı Kerimin sureleri arasında çelişki olduğunu, nehak yere savunmuşlardır.
Bunu böyle bilmekte yarar vardır!…
—————————————————
[*] Kuran-ı Kerimdeki 114 sure arasında, bunlardan birinden (16 ncı sıradaki Nahl Suresinden, üstelik du surede bulunan 128 ayet içinden) cımbızla çekilip alınmış bir ayete, zorlayarak bambaşka özel bir anlam kazandırmaya çalışmak ne anlama gelebilir?!… Amaç “apaçık” ortada değil mi?!!...