“Damla, kendini tamamlayınca damlar.”
Anonim
Kural olarak hiç bir savaş halkın çoğunluğunun oyu alınarak çıkarılmaz. Demek ki, savaş ilan etmek için halkoyuna başvurulmaz. Savaşa o gün iktidarda olan liderler karar verir. Bu yönüyle savaş sorumluluğu halkın değil, ama liderlerindir. Ama, bu arada yapılan bir dizi etkili propaganda sonucu, bir bölüm halk da savaş yanlısı kesilir!…
Bu sözlerimiz saldırıya gaçip te savaşı başlatan taraf için geçerlidir. Saldırıya uğrayan kendini savunma zorunda olduğu için, ister istemez çıkan savaşın ortağı olur.
Gerçekten de, eğer örnek gerekiyorsa, II Dünya Savaşı sonunda savaş suçlusu olarak Alman halkı değil, o tarihte yönetici durumunda olan Alman liderler mahkeme önüne çıkartılmışlardır. Ama savaşın getirdiği sefaleti, herkesle birlikte Alman halkı yaşamak zorunda kalmıştır. Biraz araştırırsanız her savaş ile savaşı kapsayan dönemde bunun böyle olduğu gerçeğine ulaşırsınız.
Kürtler de çeşitli tarihlerde silaha sarılıp, var olan yönetime baş kaldırmış, bir tür savaş açmıştır. Bu başkaldırmalar, bu savaşlar bütün Kürt halkının oyuna başvurularak karar altına alınmamıştır. Buna zaten olanak ta yoktur. Bunun böyle olduğu ne söylenebilir, ne de ispatlanabilir.Bu olayların geliştiği bölgede feodal yapının bulunduğunu hiç akıldan çıkarmamak gerekir. Sadece bu bile az önce söylediklerimizi doğrulamaya yeter.
Öyleyse dönemin Kürt liderleri isyanı uygun görüp, “şimdi tam zamanıdır” diyerek isyanı başlatmışlardır. Niyetleri, her savaşta olduğu gibi, Kürt halkının sırtından ikbale kavuşmaktır.
Bunlara yardım eden, en azından yüreklendiren, kendileri dışında bazı kaynaklar da olmuştur, halen de vardır. Bu kaynakların da kendilerine göre böyle bir baş kaldırmanın başarısı durumunda hesapları elbette vardır. Tersi durumda böyle bir yardıma girişmezlerdi.
Ben Kürdüm diyen hiç bir vatandaş, bir kaç ayrıcalık dışında, ne savaşma, ne de başkaldırma taraflısı değildir. Bunu çevrenizdeki Kürt vatandaşlara danışarak kolaylıkla öğrenebilirsiniz.
Oysa, söz gelimi Mehmet Ali Birand bunun tam tersini düşünmekte… Bir yazısında :
“Kürt kökenli vatandaşlarımızla ilişkimizi daha yeni yeni öğreniyoruz. Geçmiş ne öğretildi, ne de konuşulmasına izin verildi… Tarihimizin böylesine sürekli bir kürt isyanları ve onların bastırılmasıyla dolu olduğunu bilmezdik. Zira, Kürt kökenli vatandaşlarımızla ilişkiler hep tabu muamelesi gördü. Kürtlerin memnuniyetsizlikleri hep saklandı.”
Diyerek bütün sorumluluğun Kürt kökenli vatandaşlarda olduğunu ilan ediyor. Biz bunda bir mantık hatası olduğunu düşünüyoruz. M.A. Birand‘ın “Kürt kökenli vatandaşlarımızın memnuniyetsizliği” sözleriyle amaçladığı, “ben Kürdüm” diyen vatandaşlarımız değil, ama geçmişteki ile bu günkü gündeki Kürt liderleri olmak gerekir. Çünkü Asıl savaş meraklısı, asıl savaş suçluları bunlardır!…
Bu yüzden de eğer PKK lılar için bir af düşünülüyorsa ki “Kürt açılımı” ya da “demokratik açılım” denilen paketlerin içinden, ne kadar gizli tutulmaya çalışılsa da, bunun çıkacağı besbellidir!… Bu aftan liderler gurubunu kesinlikle ayrı tutmak gerekir. Çünkü savaş suçlusu olan, kandırılıp ya da zor kullanılarak eline silah verildikten sonra dağa çıkarılmış Kürt vatandaşlar değil, onların sırtından bir post elde etmek isteyen bu liderlerdir.
Bu fırsattan yararlanarak burada size belli başlı kürt isyanlarını sunuyoruz. Bunların hiç birinde “ben Kürdüm” diyen vatandaşlarımız değil, ama zamanında Kürtlerin lideri oldukları savında bulunanlar sorumludur. Doğru yargıda bulunabilmek için, kesinlikle bunu böyle bilmek gerekir.
Babanzade Abdurrahman Paşa isyanı (1806- Musul)
Babanzade Ahmet Paşa isyanı (1812 – Musul)
Zaza isyanı (1820)
Yezidi isyanı (1830- Hakkari)
Şerefhan isyanı (1831- Bitlis)
Bedirhan isyanı (1835- Botan)
Garzan isyanı (1839- Diyarbakır)
Ubeydullah İsyanı (1881- Hakkari)
Bedirhan Osman Paşa ve kardeşi Hüseyin Paşa isyanı (1872-Mardin-Cizre)
Bedirhan Emin Ali isyanı (1889- Erzincan)
Bedirhaniler ve Halil Rema isyanı (1912-Mardin)
Şeyh Selim Şehabettin ve Ali isyanı (1912- Bitlis)
Koşgari isyanı (1920- Koşgiri)
Nasturi isyanı (1924- Hakkâri)
Jilyan isyanı (1926- Siirt)
Şeyh Sait isyanı (1925- Bingöl-Muş-Diyarbakır)
Seit Taha ve Seit Abdullah isyanı (1925-Şemdinli)
Reşkotan ve Reman isyanı (1925- Diyarbakır)
Eruhlu Yakup Ağa ve oğulları (1926-Pervani)
Güyan isyanı (1926-Siirt)
Haco isyanı (1926- Nusaybin)
I. Ağrı isyanı (1926)
Koçuşağı isyanı (1926- Silvan)
Hakkâri-Beytüşşebab isyanı (1926)
Mutki isyanı (1927- Bitlis)
II. Ağrı isyanı
Biçar harekâtı (1927- Silvan)
Zilanlı Resul Ağa isyanı (1929- Eruh)
Zeylan isyanı (1930- Van)
Tutaklı Ali Can isyanı (1930- Tutak-Bulanık-Hınıs)
Oramar isyanı (1930- Van)
III. Ağrı harekâtı (1930)
Buban aşireti isyanı (1934- Bitlis)
Abdurrahman isyanı (1935-Siirt)
Abdulkuddüs isyanı (1935-Siirt)
Sason isyanı (1935-Siirt)
Dersim isyanı (1937-Tunceli)
PKK terörü (1984- Devam ediyor)