



Sözünü ettiğimiz ada, Küçük Tavşan Adası da denen St. Apostol adası‘dır. Yukardaki haritada da görüldüğü gibi, bu ada Bodrum yarımadasının en kuzey ucunda yer alır. İncirlipınar koyunun (*) tam karşısındadır. Adanın en yüksek noktasında güneye bakan yamaç üzerinde St. Apostol Kilisesi harabesi bulunmaktadır. Adaya adını da bu kilise vermektedir.
Kilisenin restorasyon çalışmaları 1996 yılından beri T.C. Kültür Bakanlığı ile İtalya Viterbo Tuscia Üniversitesi‘nce yürütülmüş olup tamamlanmıştır.
St. Apostol Kilisesinin tarihsel öyküsü şöyle : (kaynak: http://www.golturkbuku.com/gundogan/gundogan.htm)
“M.Ö. 2. yüzyıldan başlayarak oturulmaya başlanan adanın en üst kotunda sarnıçlar ,konutlar ile birde kilise bulunmaktadır. 3 nefli ,bazilikal planlı bir yapı olan kilisenin batısında bulunan narteksten (hazırlık mekanı ) naosa (ana mekan) giriş,neflere(sütün ya da payelerle ana mekanı ayıran bölümlerin her biri) açılan birer kapı açıklığı ile sağlanmıştır. Neflerin dikdörtgen kesitli payelerle birbirinden ayrıldığı görülür. her üç nef de doğuda içten, dıştan yarım daire biçimli apsislerle ( cami mihrabın karşılığı olan bölüm ) sonlanmaktadır. Orta nefteki ana apsisin içinde dört basamaklı bir synthronon ( apsis kısmında rahiplerin oturması için ayrılan kademeli bölüm ) yer almaktadır. Yapının güney duvarının ortası ile doğusunda birer kapı açıklığı bulunmaktadır. Beşik tonozla örtülü neflerin zemini mozaik döşenmiştir.
Nuggieri , güney duvarın ortasındaki kapının karia bölgesi için 5.ile 6. yüzyılları gösterdiğini belirtmekle birlikte yapıyı, yazıtların harf karakteri,freskoların ( duvar resimleri ) özellikleri ile mimari plastik elemanlar nedeniyle 6. yüzyıl sonu ile 7. yüzyıl başı olarak tarihlemektedir.
Küçük tavşan adası kilisesinde olduğu gibi karia bölgesi bazilikal planlı kiliselerin çoğunlukla içten, dıştan yarım daire biçimli apsisleri vardır. Karia bölgesi 5. ile 6. yüzyıllara tarihlenen kiliselerin yapımında çoğunlukla üzerine kurulduğu ya da yakınlarında bulunan antik dönem yapılarının malzemelerinin kullanıldığı anlaşılmaktadır.
Küçük Tavşan Adası kilisesinin freskolarının ( duvar resimleri) 6. yüzyıldan 12. yüzyıla kadar değişik tarihlerde yapıldığı anlaşılmaktadır.”
St. Apostol Kilisesinin önemli bir özelliği de, M.S. 532 – 537 yılları arasında İstanbulda, Bizans İmparatoru I. Justinyanus’ un yaptırdığı Aya Sofia Kilisesiyle aynı dönemde yapılmış olması ile aynı mimari özellikleri taşımasıdır.
Ada, hemen hemen bütün kaynaklarca Gündoğan beldesi üzerinden anlatılır. Ama Göltürkbükü belediyesi sınırları içersindedir.
St. Apostol adasının kuzey tarafında, adanın her iki ucunda balık çiftlikleri vardır. Bunlar önceleri adaya bitişik iken, son alının kararlar doğrultusunda kuzeye doğru açık denize kaydırılmlşlardır.
Adadan kuzeye doğru bakarsanız, 9 – 10 deniz mili ötede Didim’i görürsünüz. Bunun gerisinde açık mavi bir gölge halinde yüksek Aydın dağları seçilir. Kışın bu dağlar yarı bellerine kadar karla kaplı bembeyazdır. Doğuya doğru da Güllük Körfezi girişi görülür. Açık havada görüş uzaklığının iyi olduğu durumda batı yönünde ufukta Farmakonisi ile Efos adlı Yunan adaları rahatlıkla görülebilir.
Güney kıyısı ise, Bodrumun en güzel koylarından biri olan İncirlipınar Koyu’na bakar. Adanın batı ucunda kısa bir kayalık sığlığı izleyerek, üzerinde bir deniz feneri olan Fener Adası uzanır.
Aslında St Apostol Adası karşısında, batıdan doğuya sırasıyla, Küçük Bük, İncirlipınar Koyu, Hebil Koyu bulunmaktadır. İncirlipınar Koyu ortada olup adanın tam karşısına rastlayan koydur.
St. Apostol adasıyla İncirlipınar koyu arasındaki deniz, Göltürkbükü ile Gündoğan – Yalıkavak – Bodrum arasında giidip gelen teknelerin rotalarının geçtiği yerdir. Bu trafik yaz aylarında, fırtına olmadığı günlerde, (çünkü Haziranda 4 gün, Temmuzda 3 gün, Ağustosta 1 gün, Eylülde 4 gün sayılı fırtınalar vardır) yoğun olup, kışın iyice tenhalaşır. Kışın yülsek bir yerden bakıldığında, balık sürüleri ile ağ atan balıkçı tekneleri daha çok görülür. Bunlara her zamanın konukları olan martıları da eklemek gerekir.
Dahası İncirlipınar koyunun batı ucunu oluşturan kayalık burnun az açığı orkinoz yatağıdır. Kış aylarında burada bir ya da iki kez orkinoz avlanır. Ne var ki balıkçılar bu avı yapmak için oldukça küçük teknelerle gelirler. Orkinozu yakaladıklarında Ernest Hemingway‘in “Old Man and fhe Sea” öyküsünde anlattiklarına benzer manzaralar gözlemlenir ki seyrine doyum olmaz!…
—————————————————–
(*) Aslında koya adını veren İncirli Pınar, 1990 lı yıllarının sonlarına kadar koyun güney-batı köşesinden denize dökülmekte idi. Ne var ki, koyun sahillerine yer almış olan yerleşim birimlerinin rant peşinde koşan yönetimleri, bu sahillerde yol yapımı ile plajların kurulması peşinde koşarken, yer yüzünden denize dökülen bu pınarı yok ettiler. İncirli Pınar halen bir yolunu bulup gene denize ulaşmaktadır. Ama bizler artık onu göremiyoruz.
Oysa, benim görüşüme göre, bu pınarın suyu kaplıca suyu niteliğini taşıyordu. Bunu buranın yerlileri olan köylüler “O bölgeye veremli bir hastayı bıraksanız iyileşir” sözleriyle 1980 li yılların başlarında çok güzel anlatmışlardır.
Aslında bu işlerle uğraşanlar, Bodrum-Rodos-Marmaris üçgeni içinde kalan alanın şifa verici özelliğinden söz etmektedirler. İstanköylü Hippocrates de Aesculapion’unu İstanköy (Kos) adasında boşuna kurmamıştır. O da bu özelliğin herhalde farkındaydı.

İncirlipınar Koyunun Kendi İçinden Alınmış Bir Fotografı



St Apostol Kilisesinden Çeşitli Görüntüler
Sayın Hocam,
Yörenin güzelliklerini, tarihini sosyal yaşamını ne güzel kaleme alıp bizler ile paylaştınız .
Bu yıl on yaşında oğlumu alıp şöyle ağız tadı ile yöreyi keşfe geleceği. Size de uğrar soğuk bir suyunuzu içeriz.
Sağlıcakla kalın,
İsak Kohen