BİR "TECRİT İŞKENCESİ" SAVININ DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ….

ypkk25c2958225c2192fby.jpg
“Düşmanımı cesur ve kuvvetli yap! Eğer onu yenersem utanç duymayayım.”
Kızılderili Apachie Kabilesi Atasözü

Kandil dağından PKK saldırılarının tümüyle durması için fetva veren Karayılan, bu iş için başkoşul olarak öne sürdüğü Kürt parlamentosunun kurulması, demek ki bir Kürt Devleti gerektiğinin yanı sıra bir genel affın da gündeme getirilip uygulanmasını öngördüğünü söyledi.

Sözü edilen genel affı bir çok PKK lı kaatilin yanı sıra, İmralı Adasında, devletin olanaklarıyla, beş yıldızlı otel koşullarında yaşamakta olan bölücübaşını da hedeflemektedir.

Öne sürülen bu önerilerin onaylanması gerçekleşirse, doğu illerimizde bir Kürt devleti kurulacak; bölücübaşı da serbest kalacağına göre, Güney Afrika’da Nelson Mandela örneğinde olduğu gibi, bu devletin başına geçecektir.

Bunların hepsi iyi de(!), sonuç bizim istediğimiz gibi değil de, yukarda anlatılan gibi olacaksa, şimdiye kadar neden savaşıp bunca şehit verdik?… Verdiğimiz mücadele boşuna mıydı?…

Hiç kimse, ama hiç kimse aklından çıkarmasın ki, bu konuda bir pazarlık yapılıyorsa, bir mal üzerine değil de şehitlerimizin kanı üzerine pazarlık yürütülmektedir!… Bu pazarlık götürmeyecek bir konudur. Türkiye Kızılderililer ya da Aborjinlerin ellerinden alınan topraklar örneği hiç kimsenin elinden toprağını almış değildir!… Bu akıllardan çıkmamamalıdır.

Kandil dağının dışına bulunanlardan da bazı çatlak sesler kulaklarımıza germekte.

Örnekse, Avrupa Birliği ile Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesinin, PKK terör örgütünün başı Abdullah Öcalan’ın İmralı Cezaevinde tek başına tutulmasının “tecrit” niteliği taşıdığı yolundaki rapuru var.

Demek oluyor ki azılı bir teröristin, daha doğru deyimle azılı bir kaatılın tecrit edilmesi, AB ile Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesini rahatsız etmiş (!!).

Çok iyi de, uzakta değil çok yakın bir geçmişte azılı Nazilerden, Hitlerin sağ kolu Rudolf Hess, Berlin Spandau hapishabesindeki 46 yıllık tutuklu yaşamının 21 yılını bu hapishade tek başına geçirirken, neden hiç kimse “tecrit işkencesi” uygulandığı için rahatsız olmamış acaba?!!…

Üstelik Rudolf Hess’in yaşadığı koşullarla karşılaştırıldığında İmralıdaki kaatil hemen hemen beş yıldızlı otel konforunda yaşamakta.

Bu örnekleme göz önüne alındığında, iş neredeyse maskaralık düzeyinde yürümekte.

O halde hekimler ile hocalar için dilimizde var olan bir deyimi biraz değiştirerek bu durum için raharça kullanabiliriz : “AVRUPALININ YAPTIĞINI YAP, DEDİĞİNİ YAPMA”…

Lütfen herkes aklını başına toplasın!… Aklın gösterdiği doğrultunun dışına çıkmasın… Hiç değilse bir şeyler söylemeden önce, en az dokuz kez düşünsün.

Çünkü sonuçta “abuk, sabuk” laflar ediliyor. Bu da aklıbaşında hiç kimse için inandırıcı olmuyor.

————————————————-

PKK terörü hakkında elime ulaşan bir yazıdan ufak bir bölümü burada veriyorum :

“Siyasi amaçları için şiddet yöntemlerini kullanan bir terör örgütünün varlığının korunması ve devamlılığının sağlanabilmesi için öncelikle kitlesel bağlarına paralel olarak, alabildiği dış desteğin gücü ve çeşitliliği önem kazanmaktadır. 1984 yılından, Öcalan’ın yakalanışına kadar, PKK’nın öncelikle Suriye; Kuzey Irak ve İran’da silahlı gücü ile Güney Kıbrıs, Ermenistan, Rusya’dan AB ülkeleri ve ABD’ye kadar örgütlü bağlantılarıyla bölgesel ve küresel çıkar çatışmalarının araçlarından biri olarak kullanıla geldiği açıklıkla bilinmektedir.
Öcalan’ın Türkiye’ye teslimi operasyonu ile başlatılan PKK’nın tasfiye edilmesi sürecinde, ABD’nin Orta Doğu politikaları ile Irak’ta şekillendirilen bölgesel Kürt yönetimi ile ilgili gelişmeler dikkati çekmiştir. 2002 seçimleri ile iktidar olan AKP’nin bölgesel politikalarının açılımı sonucu, Suriye ve İran’ın desteğini kaybeden PKK’nın, Kuzey Irak Kürtleri ile olan farklılıklarına rağmen, Kuzey Irak’ta varlığını güçlendirerek koruyabilmesinin özet cevabı, “kart” olarak kullanılabilme potansiyeline duyulan ihtiyacın devam etmekte oluşu şeklinde olabilir.
ABD’nin işgali altında olan Irak’ta, bölgesel Kürt yönetiminin kontrol edemediği kırsal alanlardaki örgütsel yapının askeri-güvenlik-lojistik imkanlarına sağlanan devamlılığın Türkiye için yarattığı riske rağmen, 5 Kasım Washington görüşmelerine kadar hiçbir önlemin alınamayışını, ABD ile Irak’ın ve bölgesel Kürt yönetiminin açıklanan imkansızlıklarıyla izah etmek mümkün değildir.”

CEVAT ÖNEŞ

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <strike> <strong>