
“herkes gider Mersine, ben giderim tersine!..”
Bir Türk Deyimi
Yukardaki gazete haberi Posta Gazetesi birinci sayfasında 5 Mayıs 2009 tarihinde yayınlandı.
İnsanoğlu ilk olarak milattan önce keşfetti tütünü. İbadet amacıyla yaktıkları tütün yapraklarının verdiği keyfi farkeden insanlar, o günden beri onu hayatlarında vazgeçilmez kıldı. Tütün, tarih boyunca çeşitli uygarlıklarca biçimlendirildi. Pipo oldu, puro oldu, sigara oldu, ağızlarda çiğnendi.
Tütün patlıcangiller familyasından bir bitkidir. Özgününde tropikal bir bitki olmasına karşı günümüzde geniş bir tarım alanında üretilmektedir. Dünyanın en önemli endüstri ürünlerinden birisidir. Gıda maddesi olmamasına karşılık dünyada tüketimi ile ekonomik etkinlikleri yüksek bir bitki olarak dikkat çekmektedir.
Tütünü öteki bitkilerden ayıran en önemli özellik yapraklarında bulunan nikotindir. Nikotin organik azotlu maddelerden oluşan bir alkoloiddir.
Tütünün, Avrupalı kâşiflerin Kuzey Amerika’ya gidip, oranın yerli halkıyla barış çubuğu tüttürmesine kadar uzanan çok eski bir tarihçesi var.
Tütün, ilk bulunduğu yıllarda pipo ile içilen, savaş sırasında pipo bulamayan bir Fransız askerinin kağıda sararak içmeyi keşfetmesiyle, günümüzde yaygın olarak kağıda sarılarak kullanılan tütün içeren, genellikle 85-100 mm uzunluk, 4-8 mm genişliklerinde üretilen, sigara adı verilen keyif verici madde. Keyif (euphorie) etkisi için içilen sigara bir süre sonra FİZİKSEL BAĞIMLILIK olarak karşımıza çıkar!..
Bir görüşe göre, “tütün içindeki nikotin’in bağlandığı doğuştan vücutta olan nikotinik reseptörler sigara içildikçe artar, zamanla bunları rahatlatmak için içilen miktarda artmaya başlar. Sigara bırakılınca bu reseptörler rahatsız olur. Bir süre yoksunluk sendromu belirtileri görülür. Ancak zaman ile bu reseptörlerin sayısı azalmaya başlar, yoksunluk sendromu belirtileri azalır.” Ancak bu görüşün doğruluğu tartışmaya açıktır.
Ama, bize göre çoğu kez bu bir “ORAL ÇAĞ FİKZASYONU” olarak karşımıza çıkar. Demek ki bebeklikte, meme emme çağında ağız yoluyla haz alma dönemine çakılıp kalmış kişiler ile sonradan bir bahane ile bu haz alma yolunu tekrar anımsayanlarda başlayan bir bağımlılık türüdür. Emziğe bağımlılık hali diye tanımlanabilir. Bu durumuyla bir zihin arızası olduğu için terk edilmesi oldukça zor olan bir alışkanlık, bir zihinsel hastalıktır.
.
Bu haliyle bebeklik döneminde uzun süre emzik ya da biberon kullanmış olanların erginlik çağında kolaylıkla sürüklenebilecekleri bir bağımlılık biçimidir.
Önemli olan, bir çok zararlı etkisi olduğu ileri sürülerek dünya yüzünde bir çok ülkede tütün içmenin önlenmeye çalışılmasıdır. Kansere neden olduğu savı öne sürülerek, öldürücü etkisinden korunmak için böyle bir uygulamaya gidilmiştir.
Ne var ki, Eğer yukarda görülen gazete haberi doğruysa, Çin’de yapılan bu uygulama, tütün içiminin test edilebiceği çok büyük bir laboratuvar çalışması olacaktır (*). Uzun dönemde burada yapılacak araştırmalar tütünün zararları konusuna büyük ölçüde ışık tutacaktır. Bizce bu büyük bir fırsattır.
Tütün ürünleri üreten büyük kuruluşlar, herhalde bu yönde yapılacak araştırmalara ya destek verecekler, ya da kendileri bu tür araştırmaları yapacaklardır.
Sonuçta biz de gerçeği göreceğiz. Çünkü tütün içiminin kesin olarak zararları ispatlanıp, kanıtlanmış değildir. Bu güne kadar yapılanlar, tıpta her zaman olduğu gibi “Olsa, olsa” yöntemi uygulanarak elde edilmiş veriler olup, bizleri bilimsel olmayan sonuçlara ulaştırmıştır.
—————————————————–
(*) Buna benzer biçimde, Karl Marx’ın Das Capital adlı kitabında tanımladığı Sosyal Ekonomi öğretisi Rusyada Sovyet Rejimi adıyla (SSCB) bir devlet biçimi olarak uygulanmıştı. Bu da, dünya çapında yapılmış çok büyük bir laboratuvar incelemesi olarak algılanabilir.
Ne var ki Marx’ın öğretisi, devlet yönetimi sürecinde ister istemez politika ile bulaştığı için, istenilmeyen bir yola girildi. Sonucu herkes biliyor!.
Bu da , gündelik Politika denen olgunun, yanlış uygulandığında, ne menem bir şey olduğunu bize anlatmaktadır!….