
“Allah ilmi insanların kalbinden zorla söküp almaz. Fakat ilmi ulemayı kabzetmek suretiyle alır. Öyle ki, tek bir âlim kalmaz. Halk da cahilleri kendine reis yapar. Bunlara meseleler sorulur onlar da ilme dayanmaksızın fetva verirler, böylece hem kendilerini hem de başkalarını dalalete atarlar” (Buhari ilim 34, Müslim ilim 13, Tirmizi ilim 5)”
Hz. MUHAMMED (SAV)
Gazetelerin yazdığına göre TÜBİTAK’ın dergisi “Bilim ve Teknik”in son sayısında Charles Darwin kapak konusu yapılmış. Derginin içinde de geniş bir yer Darwin’e ayrılmış. Ama bunu uygun görmeyen kurum başkanının buyruğu ile konu tümüyle dergiden çıkarılarak, bunu yapan yazı işleri müdürü de görevden alınmış.
Darwinin ortaya koyduğu “Evrim Kuramı” nı ben de onaylamıyorum. Hiç olmazsa yaklaşım yönünden onaylamıyorum. Yazdığım bir makaleyle düşüncelerimi açıklamıştım (*). Lakin Darwin gibi bir düşünürün, fikirlerinin, ortaklaşa (maşeri) dine uymadığı için, kendisinin bilimsel yapıda olduğunu açıklayan bir dergiden çıkarıldığını duymak beni ileri derecede rahatsız etti.
Böylelikle, gene gazetelerin bildirdiğine göre, TÜBİTAK bilimselliği konusunda derin kuşkulara yol açmış bulunuyor.
Bilim ayrı bir konudur; dini inanç daha çok başka bir niteliği yansıtır. Bunları birbirine karıştırmak, hele birbirlerine karışma yolunda girişimde bulunulmasına meydan vermek, her iki alana da zarar verir. Sonuçta asıl zararı insanlık çekecektir. Bunu bilemeyip, görememek ise incelemeye değecek başka bir konudur.
Benim bilgi yönünden TÜBİTAK’a inancım bundan iki yıl önce büyük sarsıntıya uğradı. Bakın nasıl? :
Bundan bir süre önce Karadenizin 200 m derinliğinden sonra hidrojen sülfür (H2S) yüzünden yaşam barındırmadığı bilgisinden yola çıkarak TÜBİTAK’a baş vurdum. Bu başvuruda şöyle diyordum :
“Bilindiği gibi Karadenizin yüzeyinden itibaren 200-250 metre altında burada bulunan yoğun hidrojen sülfür (H2S) yüzünden canlı yaşam yoktur. Bu kadar büyük miktarda hidrojen sülfür buraya nereden nasıl gelebilmiştir? Bu iş aşağı yukarı ne zaman gerçekleşmiştir? (Yalçın Güran)”
Bana verilen yanıt aynen aşağıdaki gibiydi. Bunu Google arama bandına “yalçın güran” yazıp tıklarsanız, önünüze açılacak pencerede 18 inci sırada görürsünüz :
“Karadeniz’deki H2S oluşumunun nedeni geçmişte Karadeniz’in tamamen kapalı bir tatlı su gölü olması ve nehir girdilerindeki organik yük fazlalığı nedeniyle göldeki organik yük fazlalığı ve daha sonra yaşam süresini tamamlayan alglerin dibe batmaları ve alt tabakalarında bakteriyolojik parçalanma sonucunda oksijeni tüketmeleri. Bu süreçte de Karadeniz’in Akdeniz ile Marmara aracılığıyla birleşmesi. Yoğun Akdeniz sularının Karadeniz’in alt tabakalarını etkileyişi ve Karadeniz’de dikey karışımın yavaşlaması veya durması sonucunda dibe oksijen taşınımının azalması ve sonuçta bugünkü durum olan alt tabakalarda H2S birikiminin oluşması. Bu durumun en son 5500 seneden beri devam ettiği bilinmektedir.”
Hemen anlıyacağınız gibi bu yanıt beni doyurmadı. Çünkü kapalı deniz olarak az doğuda Hazar Denizi, biraz daha doğuda Aral Denizi vardı. Onlar için böyle bir olay söz konusu değildi. Kaldı ki yapılan neden açıklamasında da bilgi ile mantık çarpıklığı vardı. Verilen bilgi büyük bir olasılıkla yanlıştı.
Durumu, TÜBİTAK’a hiç yakıştıramamakla birlikte, ben kendi olanaklarımla araştırınca gördüm ki Karadenizin değişik bölgelerinde dipte çamur ile gaz fışkırtan bir çok volkan varmış. Bunlardan pek azını şimdilik bilebiliyoruz. Karadeniz derinliklerineki bu volkanlar bu çapta bir H2S birikimine neden olabilir. Durumu hemen bir maleyle açıkladım (**).
Bu son olay da buna eklenince TÜBİTAK’a yazık oluyor demekten başka çare kalmıyor. Çünkü TÜBİTAK böyle bir sonuca ulaşması için değil, bilim ile tekniğe hizmet için ortaya konmuş bir kuruluş idi.
Gerçekten de gözlemekte olduğumuz, bizi ortaçağın karanlıklarına çekmeye çalışan “hal-i pür melal”imiz için yazıklar olsun!!…
————————————————————
(*) “İNSAN ile ŞEMPANZE : Aralarında Akrabalık Bağı Var mı?!….” başlıklı makalemiz.
(**) “Karadenizin Derinliklerinde Yaşam Yokluğu…” başlıklı makalemiz
————————————————————
KONUYLA İLGİLİ GAZETE KESİKLERİ :

———————————————————–
Bana gönderilen bir E-posta aynen şöyle (göndren Sefa Kaplan) :
TÜBİTAK Bilim ve Teknik Dergisi’nin Mart sayısında Darwin’le ilgili yazının sansür edilmesinin gerisinde, daha büyük bir skandalın yattığı ortaya çıktı. TÜBİTAK’ın yeni yönetimi, 20 Ocak 2009’da hiçbir açıklama yapmadan altı akademik derginin editörünü görevden aldı. Editörler, yerlerine yeni isimlerinin atandığını dergilerin web sitelerinden öğrendi. Üstelik bu editörlerin hepsi, görev yaptıkları dergiye uluslararası bir nitelik kazandırmış isimlerdi.
BİLİM ve Teknik Dergisi’nin Mart sayısında Charles Darwin’le ilgili makalenin sansürlenmesiyle gündeme gelen TÜBİTAK’ta (Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu), 20 Ocak’ta 2009’da altı bilim dergisi editörünün kendilerine haber bile verilmeden görevden alındığı ortaya çıktı. Görevden alınan isimler, yönettikleri dergileri, uluslararası bilim camiasına kabul ettirmiş ve hatta söz konusu dergileri Science Citation Index Expanded’a sokmayı başarabilmiş isimler. Daha da ilginç olan ise editörlerin, yerlerine yeni isimlerin atandığını, yönettikleri dergilerin web sitelerinden öğrenmeleri.
’Yönetime direnen görevden alınıyor’
Konu ile ilgili olarak Cumhuriyet Bilim ve Teknoloji Dergisi’ne bir mektup yazan Hacettepe Üniversitesi öğretim üyesi ve TÜBİTAK’ın eski Tıp Bilimleri Dergisi (Turkish Journal of Medical Sciences) editörü Doç. Dr. Mahir Özmen, görevden alınan isimlerin dergilerini indexslere taşımayı başaran isimler olduğunu belirterek şunları söyledi:
“Popüler bilim dergisi Bilim ve Teknik’te son yaşanan olaylar nedeniyle TÜBİTAK web sitesinden kamuoyuna bir duyuru yapıldı. Dikkatle okuduğunuzda ’yetki, yetki aşımı’ ifadelerine rastlarsınız. Dergiler için ’puplication ethics (yayın etiği)’e baktığınızda olmazsa olmaz olan ’editorial freedom (editoryal bağımsızlık)’ kavramının her geçen gün nasıl yitirildiğini, buna direnenlerin nasıl bir uygulamayla görevden alma sürecine tabii olduklarını görürsünüz. Büyük resmin içindeki asıl ayrıntı, bence Akademik Bilim Dergileri ile ilgili sorundur.”
’Utandığım için söyleyemedim’
Doç. Özmen, altı akademik derginin editörü görevden alınırken, Darwin skandalı ile adını duyuran Dr. Çiğdem Atakuman’ın görevde olduğunu ve olup biteni sadece seyretmeyi tercih ettiğini belirterek, “Pek çok ünlü bilim insanı durumu protesto ederek istifa ederken seyirci kalmayı ve bu boşluktan faydalanmayı düşünen inanış”ın sorgulanması gerektiğini ifade etti.
Editörlüğünü yaptığı Kimya Dergisi’ni (Turkish Journal of Chemistry), daha 1995’te uluslararası bilim çevrelerine kabul ettiren Prof. Bahattin Baysal ise, “Görevden alındığınızı neden haber vermediniz” sorusunu, “Utandığım için görevime son verdiklerini kimseye duyurmadım” diyerek cevapladı.
Sorularımızı yazılı olarak isteyen TÜBİTAK’tan ise, haber sayfalarımıza konuncaya kadar herhangi bir açıklama gelmedi.
İşte görevden alınanlar ve dergileri
Prof. Dr. Aydın Aytuna – Turkish Journal of Mathematics.
Prof. Dr. Kemal Leblebicioğlu – Turkish Journal of Electirical Engineering and Computer Sciences.
Prof. Dr. Bahattin Baysal – Turkish Journal of Chemistry.
Prof. Dr. Nevin Selçuk – Turkish Journal of Engineering and Environmental Sciences.
Prof. Dr. Yiğit Gündüç – Turkish Journal of Physics.
Doç. Dr. Mahir Özmen – Turkish Journal of Medical Sciences.