ATATÜRKÜN TARİH ANLAYIŞINI YANSITAN FİKİRLERİ….

009.jpg
“Doğruluk ortaya çıkınca bütün eğrilikleri yutar!”
 MEVLANA

D.T.C. Fakültesi Açılışında ATATÜRK

Atatürk Türk tarihini inceleyip aydınlatmak için kurulmasına önayak olduğu Türk Tarih Kurumu’na, bu konudaki düşünceleriyle destek olmuştur.

Atatürk’ü  Tarih  Araştırmaları  Yapmaya  Yönelten Nedenler şunlardır:

1.  Batılı Tarihçilerin öne sürdükleri savlar
a.  Türklerin Sarı Irktan Olduklarına ilişkin savlar.
b. Türkler için öne sürülen olumsuz Düşünceler (*)

c. Anadolu Üzerindeki Hak konusunda ileri sürülen savlar.

2. Millî Şuur ile Millî Tarih Oluşturma Gerekliliği.

3. Cumhuriyet Öncesi Tarih Araştırmalarının Yetersizliği.

Atatürk hem ilgi duyduğu bir alanda gerçeklerin gün ışığına çıkarılmasına yardımcı olmak, hem  de Türklere yapılan saldırılara karşı koymak amacıyla aşağıda yer alan sorulara yanıt verilmesini istemiştir:

1- Türkiye’nin en eski yerli halkları kimdi?

2- Türkiye’de ilk uygarlık nasıl kurulmuş ya da kimler tarafından  getirilmiştir?

3- Türklerin cihan tarihi ile dünya  uygarlığındaki yeri nedir?

4- Türklerin bir aşiret olarak, Anadolu’da devlet kurmaları bir tarih  efsanesidir. Şu halde bu devletin kuruluşu için başka bir açıklama bulmak gerekir.

5- İslâm tarihinin gerçek kimliği nedir? Türklerin İslâm tarihinde rolü ne olmuştur?

Mustafa Kemal Türk tarihçilerine nasıl çalışacakların konusunda yol da göstermiştir. Atatürk’ün Türk Tarih Kurumuna verdiği çalışma pilanı şöyledir:

“Türk ve Türkiye tarihi kronolojik sıraya göre incelenecek, Türk milletinin çeşitli coğrafi bölgelerde kurdukları devletlerin siyasi ve askeri hakimiyetlerinin durumu tespit edilecektir. Daha sonra bu devletlerin tarihleri aşağıdaki şemaya dayanılarak ortaya çıkarılacaktır”.

Atatürk tarih konusundaki sorulara verilecek yanıtların neler olabileceği konusunda da çalışmalar yaparak tarihçilere yol göstermiştir.  Başlıca soruları şunlar idi:

1- İnsanların tarihten alabilecekleri önemli dikkat ile uyanma dersleri neler olmalıdır? Bugünün olaylarından birini açıklamaya dayanak olacak tarihî bir görüş söyleyebilir misiniz?

2- Tarihî olayların nedenleri nelerdir? Bu nedenlerden sizce en önemlisi hangisidir?

3- İnsanların nereden, nasıl geldikleri konusunda, insanlığın bugünkü genel görüşüne yaraşabilecek esas ne olabilir?

4- Uygarlık ne demektir?

5- Bu işleri bütün dünyada, bütün insanlıkta ilk yapmış, yaymış olan insanlar hangi ırktandır? Bu ırkın ilk yurdu neresidir?

Onun bu konuda Türk tarihçilerine yol gösteren sözleri  bu düşüncelerinin somutlaşmış söylemleridir :

“Sümmettedarik bir eser vücuda getirerek ferdasında nâdim olmaktan ise hiçbir eser vücuda getirmemek aczini itiraf etmek evladır. Biz tarih yazarken bizzat fiiller ve hadiseler sahibi  arayan adamlarız. Ve eğer bunları bulamazsak meçhulü ve bu noktada cehlimizi  itiraf etmekten çekinmeyelim. Aport yaratmayalım. Bizim mesleğimiz bu değildir. Biz daima hakikat arayan ve buldukça bulduğumuza kani oldukça  cüret gösteren adamlarız”.

“Her şeyden evvel kendinizin dikkatle ve itina ile seçeceğiniz vesikalara dayanınız. Bu vesikalar üzerinde yapacağınız tetkikatta her şeyden ve herkesten evvel, kendi inisiyatifinizi ve milli süzgecinizi kullanınız.”

“Tarih hayal mahsulü olamaz. Tarih yazarken gerçek olayları bulmağa çalışmalıyız. Eğer bunları bulamazsak meçhuliyeti ve bu noktadan cehlimizi itiraf etmekten çekinmeyelim.”

“Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan yapana sadık kalmazsa değişmeyen hakikat insanı şaşırtacak bir hal alır.”

Görüldüğü gibi Atatürk’ün önemle  üzerinde durduğu ilk özellik, tarihin belgeye dayalı olarak doğru yazılmasıdır. İşaret ettiği ikinci özellik tarihçinin belgeyi kullanırken kendi inisiyatifini kullanması, milli bir çerçeveden olaya bakmasıdır. Son özellik ise eğer konuyla ilgili belge bulunamazsa bunun açıkça bildirilmesinden çekinilmemesidir.

Atatürk evrensel tarih görüşünü belirtmek için, Balkanların durumu görüşülürken şöyle demiştir :

“Balkan Milletleri içtimai ve siyasi ne çehre arz ederse etsinler, onların Orta Asya’dan gelmiş yakın soylardan müşterek cetleri olduğunu unutmamak lazımdır. Karadeniz’in Şimal ve Cenup yolları ile binlerce seneler deniz dalgaları gibi birbiri ardınca gelip Balkanlarda yerleşmiş olan insan kütleleri, başka başka adlar taşımış olmalarına rağmen, hakikatte bir tek beşikten çıkmış kardeş kavimlerden başka bir şey değildirler”.

Tarihi bir gerçeklik olan, kendisinin de inandığı Türkün uygar özelliklerinin dünyaya tanıtılması gerekliydi. Bu ise ancak tarihi gerçeklerin ortaya çıkarılmasıyla sağlanabilirdi.  Bu düşüncesini onun söylev ile demeçlerinde somut olarak izlemek olanağı vardır. Ona göre:

“Büyük devletler kuran ecdadımız büyük ve şümullu medeniyetlere de sahip olmuştur. Bunu aramak, tetkik etmek, Türklüğe ve cihana bildirmek bizler için borçtur.”

“Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır.”

“Eğer bir millet büyükse, kendisini tanımakla daha büyük olur.”

“Türk kabiliyet ve kudretinin tarihteki başarıları meydana çıktıkça, büsbütün Türk çocukları kendileri için lâzım gelen hamle kaynağını o tarihte bulabileceklerdir. Bu tarihten Türk çocukları, istiklâl fikrini kazanacaklar, o büyük başarıları düşünecekler, harikalar yaratan adamları öğrenecekler, kendilerinin aynı kandan olduklarını düşünecekler ve bu kabiliyetle kimseye boyun eğmeyecektir.”

“Ey Türk Milleti! Sen yalnız  kahramanlık ve cengâverlikte değil, fikirde ve medeniyette de insanlığın şerefisin. Tarih, kurduğun medeniyetlerin sena ve sitayişleri ile doludur. Mevcudiyetine kasteden siyasî ve içtimaî amiller birkaç asırdır yolunu kesmiş, yürüyüşünü ağırlaştırmış olsa da, on bin yıllık  fikir ve hars mirası, ruhunda bakir ve tükenmez bir kudret halinde yaşıyor. Hafızasında binlerce ve binlerce yılın hatırasını taşıyan tarih, medeniyet safında lâyık olduğun mevkii sana parmağıyla gösteriyor. Oraya yürü ve yüksel! Bu, senin için hem bir hak, hem de bir vazifedir.”

Atatürk tarihi her zaman yol gösterici olarak görmüş, aşağıda yer alan sözleri ile de bu fikirlerini açıklamıştır :

“Tarih ne güzel aynadır. İnsanlar, bahusus ahlakta mütekâmil olamayan kavimler, en büyük mukaddesat karşısında bile hasis hissiyata tâbi olmaktan men’i nefs edemiyor. Tarihin sinesine geçen büyük hadisatta, bu hadiseler içinde âmil ve fâil olanların etvar ve harekât ve muamelâtı onların ahlâk seciyelerini gösterir.”

“İnsanların tarihten alabilecekleri mühim dikkat ve intibah dersleri; bence devletlerin, umumiyetle siyasi müesseselerin teşekküllerinde, bu müesseselerin mahiyetlerini tebdilde ve bunların inhilâl ve inkırazlarında müessir olmuş olan sebepler ve âmillerin tetkikinden çıkan neticeler olmalıdır.”

“Tarih; bir milletin kanını, hakkını, varlığını hiç bir zaman inkâr edemez.”

———————————————————-

(*) Yüzyıllardan beri İslâmın dinamizmini temsil eden Türk, saldırganlık ile bir tutulmuştur. Buna karşın Hıristiyan alemi baştan başa kin ile intikam dolu telkinlerle beslenmiştir. Onlara göre, “Türk, Hıristiyan milletlere zorla boyunduruk geçirmiş, her türlü medenî nitelik ile yetenekten yoksun, aşağı sınıftan bir insandır, atının ayak bastığı yerde ot bitmez; uygarlık düşmanı, kötülük kaynağıdır. uygar uluslar arasında onun yeri yoktur.”  İngiliz başbakanı Gladstone, “Dünya yüzünden Türklerin kötülüklerini kaldırmanın bir tek çaresi vardır ki, o da dünya yüzünden  kendi  vücutlarının kaldırılmasıdır” demekten kendini alamamıştır. I. Dünya Savaşı’ndan sonra Türk ulusuna karşı takınılan tavır yüzyıllardan beri beslenen bu düşüncelerin  eseri olmuştur.

———————————————————–

KAYNAK :

Dr. Zafer Gölen : 
ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ DERGİSİ, Sayı 52, Cilt: XVIII, Mart 2002.









Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <strike> <strong>