”Kriz kavramı büyük ölçüde değişti. Ekonomik krizlerde eskiden reel sektör belirleyici olurdu, artık mali piyasalar.”
Osman ULAGAY
ABD de başlayan ekonomik bunalım, bütün dünya ülkelerinde endişeyle izlenip, buna karşı önlemler tartışılırken, bizim ülkemizde yetkili ağızlardan bu bunalımın Türkiyeyi hiç etkilemeyeceğini ya da çok az ölçüde etkileyeceğini, dahası bu bunalım bir fırsat oluşturup bundan yararlanacağımızı sık sık işitiyoruz.
Gerçi bu son bunalım ABD de mali kesim üzerinden başlamış görünüyor. Ama yatırım bankalarının zora girip çökmelerinin altında reel kesimin rolü olduğu görülmekte. Basitçe anlatırsak; çok büyük üretimcilerin ucuz insan gücü sağlamak için üretimlerini Meksika ile Çin gibi bölgelere kaydırdıklarından ABD deki işçi kesimi büyük ölçüde işsiz kaldı. Oysa bu işsizler bir zamanlar sorumsuzca dağıtılan kredileri almışlardı. İşsiz kalınca aldıkları kredileri geri ödeyemediler. Bu yüzden, en ünlü en sağlam olarak bilinen bankalar batarak ekonomik bunalım başlamış oldu.
Bu durumda mali kesimde, demek ki kredi veren bankalarda sıkışıklık oldu, verdikleri krediler geri dönmedi o yüzden ekonomik bunalım gelişti demek, bir parça olaya yanlış tanı koymak değil midir?…
Evet iş, kredi bankalarının çökmeye başlamasıyla başladı. Ama bu neden değil, sonuçtur. Bu yüzden ABD Senatosundan geçen, 700 milyar dolardan da 850 milyar dolara çıkarılan ekonomiyi kurtarma paketi, bir acil önlem olarak bankaların durumunu düzeltmeyi amaçlıyor. Bu bir sağıtma değil olsa olsa yaraya yapılan bir pansımandır. Elbette ABD dekiler de bunun farkındadırlar. Ama ilk ağızda yapılacak bundan başka bir şey yoktur (*).
Bu yüzden başlayan bunalım olduğu yerde fren yapmayacak, bir çok bölümü etkileyerek dünya yüzündeki yayılımını, 1929 bunalımında olduğu gibi, uzun bir zaman boyunca sürdürecektir. Ne var ki bu bunalım her vardığı ülkede, o ülkenin ekonomik yapısı uyarınca etkisini gösterecektir. Örnekse Avrupa ülkelerinin ekonomilerinin vereceği tepki bizimkinden farklı olacaktır. Dahası Avrupanın çeşitli ülkeleri başka başka yönlerden etkilenebilecektir.
Türkiyemizde kredi bankalarının durumunun sağlam olduğu söyleniyor. İnşallah doğrudur. Ama bizim bankalarımızın % 47 si yabancıların elindedir. Bunlar dışarda bulunan merkezleriri ile olduğu gibi başka bankalarla da bağlantı halindedir. Hiç akla gelmez mi, bunlar ellerindeki parayı büyük ölçüde dışarı aktarsınlar?… Bunun ne ile sonlanacağı, tanıma gerek yok, açıktır.
Öte yandan, bunalımdan önce de sıkıntıda olduğu bilinen üretim kesimi, bunalımın bize dokunmasıyla daha da dara girip, ya işlerini tatil edecek, ya da kısıtlayacaklardır. Bunun sonucu büyük işten çıkarmalar olur. Demek ki işsizlik artacaktır. ABD nin bile endişesi, kendi bünyesi için budur. Ekonomisi tüketime dayalı olduğundan kişilerin alım güçlerinin düşmesi ekonomik felaket anlamı taşır
Bizim daha önceden gelen bir işsizlik sorunumuz vardır. Altı milyon kadar işsizimiz olduğu söyleniyor. Bunlara yenileri eklenirse, iyice sıkıntıya gireriz. Açlık, sefalet başgösterebilir. Çünkü her bir çalışanın bakmak zorunluğu olan bir ailesi vardır. Bunlar tek başına yaşayan bireyler değildir.
Üretimin kısıtlanmasının asıl nedeni dış-satımın gereğince gerçekleşememesidir. Demek ki dış-satım işi sıkıntıdadır. Bunalımın bize ulaşmasıyla bu sıkıntı daha da artıp durma noktasına gelebilir. Büyük üretici sıkıntıya girip iş yerini kapatır ya da daha kötüsü iflas ederse, bunlara mal üretip veren küçük işyerleri, atölyeler de aynı sonuçla karşılaşırlar.
Bu güne kadar gelen, dış-alşımın dış-satımdan fazla olmasına bağlı, bir de “cari işlemler açığı” problemimiz var. Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Standard and Poor’s Türkiye analisti Faruk Soussa, Türkiye’nin cari açık düzeyinin çok yüksek olduğunu belirtmiştir. Bu açığın 2008 yılı sonunda 50 milyar doları bulacağı söylenmektedir. TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu, uyardı: “Cari açığı kapatamazsak ekonomik kriz çıkar”. Küresel ekonomik bunalımdan da etkilenme durumunda, bu sona hızla gidileceği düşünülebilir. Gerçi büyümenin de lokomotifi “cari işlemler açığı” dır. Bu yönü yüzünden azaltılabilir, ama yok edilemez
Reel kesim, küresel para darlığı nedeniyle kredi bulmakta zorlanacak, ya da hiç kredi bulamaz hale gelecektir. Daha önce dövizle kredi almış olanlar, kur artışlarından büyük zararlara katlanacaklardır. Bu da iflasların ayrı bir gerekçesi olur.
Özetle, “Kaçmaktan kovalamaya hiç olanak olmadığı” görülmektedir.
Şimdi, bana bir “AKLI EVVEL” çıkıp da, boş lafla değil ama etrafiyle anlatmak koşuluyla, “Bu tablonun neresinden bir fırsat bulup Türkiye yararlanabilecektir” söylemini, açıklama iyiliğinde bulunursa benimle birlikte bütün ulusu sevindirecektir.
Hep birlikte beklemekteyiz!!..
Bu söylemin ortalarda dolaşıp durması, toplumun zekasıyla alay etmek olmuyor mu?….
———————————————————————–
(*) Gerçekten de ABD Temsilciler Meclisinde krizdeki bankaları kurtarmak için kabul edilen 850 milyar USD lık paket Avrupa piyasalarındaki ateşi söndürmeye yetmedi. Dün Avrupa Borsalarında kayıp yüzde yediyi, Amerika ile Asyadaki borsalarda yüzde 5 i aştı. ABD borsasında Dow Jones endeksi 10 bin puanın altına inerek 2004 yılı düzeylerine indi.
Öte yandan Türkiyede, İMKB sındaki değer kaybı yüzde 8.62 ye ulaşarak Ekim 2005 düzeyine indi. Dolar 1.3750 YTL düzeyine çıktı. Bono faizi de yüzde 20.41 e çıktı. (7 Ekim 2008 tarihli gazetelerden).
“Borsanın etkilenmemesi bayram tatilinden değil, ekonomimizin çok sağlam olduğundan” diyenlerin kulakları çınlasın. Bu bahaneyle ekonominin gerçekleriyle tanışmışlar mıdır?… Dersiniz!!!…