KÜRESEL EKONOMİK BUNALIMIN TÜRKİYEYE OLASI ETKİLERİ?…

Tsunami Jones.jpg
“Büyük taşları küçük taşlar yerinde tutar.”
WİLLİAM SHAKEPEARE

Amerika Birleşik Devletlerinde bir ekonomik deprem oldu. Bundan doğan tsunami dalgası çevreye yayılarak Avrupa ile Uzak Doğuya kadar yayıldı. Başkan Bush’un ekonomiyi kurtarmak için önerdiği 700 milyar USD lik paket Kongrenin alt kurulunca geri çevrilince bütün dünya borsalarında yüzde 10 a kadar düşüşler yaşandı. Türkiyede, bayram tatili yüzünden Borsası kapalı olduğundan bu etki görülemedi. Şimdi Başkan Bush’un paketine bazı eklentiler yapılarak tekrar kongreye sunulacağı bildiriliyor. Oylama 2 Ekim 2008 de yapılacak. Bu haber düşen borsaların bir parça toparlanmasına neden olmuştur.

Elbette işin bizi ilgilendiren yönü, bu tsunami dalgasından Türkiyenin nasıl etkileneceğidir. İşin başında olanlar Türkiyenin durumunun sağlam olduğunu, orta ile uzun vadede etkilenmenin olmayacağını anlatıyorlar. O zaman gözlerimizi kısa vadeye çevirmemiz, buradan da orta ile uzun vadenin etkilenip etkilenmeyeceğini irdelememiz gerekir.

ABD de bunalım yatırım bankalarının verdikleri kredileri geri alamamaları yüzünden batma noktasına gelmeleriyle başladı. Bunun da nedeni, bu bankaların bol keseden kredi vermeleri, buna karşın ABD deki büyük işletmecilerin üretim yerlerini ucuz insan gücü olan Meksika ya da Çin gibi ülkelere taşımaları sonucu kredi alanların işsiz kalarak aldıkları kredileri ödeyememeleri olmuştur. Bizim dışımızda öteki ülkelerin durumu da buna benzemektedir.

Türkiyede ise bireylerin banka hesapları, büyük çoğunlukla mevduat bankalarındadır. Senetler ile değerli kağıtlara olan yatırım görece olarak azdır. Bu bakımdan görüntü bizim dışımızdakilerden farklıdır. Bizde bankaların batması tehlikesi, halkın bu bankalara olan güvencesinin kalmaması sonucu kitle halinde paralarını geri çekmesiyle oluşacaktır. Bu da çok uzak bir olasılıktır. Bu yüzden yetkililer “Bankalarımız sağlamdır. Bir tehlike yoktur.” diyorlar.

Ama iş bununla sınırlı değildir. Gelmekte olan tsunami bu yönden olmasa bile başka türlü Türkiye ekonomisine etkili olacaktır.

● Bizim dışımızdaki ülkelerde, uğranılan ekonomik bunalım yüzünden, para darlığı başgösterecektir. Bundan ötürü bizim dış-satımımız ağır bir kısıtlamayla karşılaşabilir. Dışarıya mal satamayan büyük üreticiler üretim yerlerinin çalışmasını ya kısıtlayacak, ya da bunları kapatacaktır. Sonuç ağır bir işsizlikle karşılaşmak olur. Aslında, işler düzgün gittiğinde bile Türkiyenin sırtında bir işsizlik sorunu bulunmaktadır. Resmi rakkamlara göre Türkiyede 2.5 milyon, resmi olmayan rakkamlara göre 6 milyon işsiz vardır. Bunlara kitle halinde yenilerin katılması bizi çok zora sokacaktır.

KOBİ ler de bu durumdan etkilenecektir. Bunlar büyük işletmelere yarı-yapılmış ya da yedek parça/malzeme üretmektedirler. Fabrikalar işleri durdurursa bunların da işi biter.

Böylece en başta yapı (inşaat) ile otomotif olmak üzere bir çok sektör kısıtlamaya girecektir. Sözünü ettiğimiz bu iki sektörde, daha küresel bunalımın başlamasından önce bazı sıkıntıların olduğu bilininiyordu. Bundan ötürü Ekonomik Bunalımla birlikte ilk sırada bunlar darbe alacaklardır. Elbette bunun arkasından onlara mal veren bütün sektörler de bunalımdan paylarını alacaklardır. Sonuçta iş yeri kapatmaları, iflaslar görülebilir.

● Küresel para darlığı yüzünden kredi bulma olanağı ya olmayacak, ya da bu konuda büyük darlık başgösterecektir. Bu devlet yönünden olmasa bile özel sektörün büyük sıkıntıya düşmesi demektir. Özel sektörün dış-satımdan etkilenmeyen bölümü de bu yüzden işi bırakacak duruma gelebilir. Ayrıca dövizle kredi almış olanlar, dövizdeki kur oynamalarından büyük zarar görebilir.

İşte, devlete “gelen ekonomik bunalıma karşı bir önlem düşünüyor musunuz?…” diye sorarak kendilerini paralayanlar, yukarda sözü edilen sıkıntılar için bir önlemin olup olmadığını öğrenmek istiyorlar. Yönetimdekiler “Hiç bir tehlike yok. Yüreğinizi ferah tutun.” söylemleriyle belki halka moral vermek istiyorlar. Ama “görünen köy klavuz istemez” deyiminde olduğu gibi üzerimize doğru bir felaket gelmekte…

Oturup bu felakete karşı Türkiyenin tam bağışıklığı olduğunu söyleyip, bu afetin bize hiç zarar vermeyeceğini anlatmak, bir parça deve kuşunun tehlike karşısında başını kuma gömmesine benzemiyor mu?…

En azından 1929 ekonomik bunalımında Türk Devletinin aldığı önlemlere bir göz atmak yetecektir. Tarih, ondan ders alınmak için vardır.

Yok, durumun tümüyle farkında olup, bazı önlemleri düşündükleri halde bunları halka açıklamıyor, bu yolla da moralleri yerinde tutmak istiyorlarsa, bu da mantıkla bağdaşır bir durum değildir. Çünkü toplum üzerine gelmekte olan afetin, şu ya da bu kaynaktan öğrenerek, derecesinin bilinci içindedir. Bu yüzden problemlerin neler olduğunu söyleyip, bunlar için, eğer varsa, çözümlerin halka açıklanması doğru olacaktır kanısındayız.

Ama düşünülen bir önlem yoksa… İşte o zaman, Nasreddin Hocanın deyimiyle “büyük kıyamet” kopacaktır!…

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <strike> <strong>