“bilmediklerimi ayağımın altına alsaydım, başım göğe ererdi. “
(imam-ı azam )
Bor, periyodik sistemin üçüncü grubunun başında yer alan bir elementtir. Bu gurubun diğer üyeleri metal olmasına karşın Bor ametal sayılmaktadır. Ancak, diğer elementlere olan yüksek kimyasal ilgisi nedeniyle doğada serbest halde bulunmayan bor’un meydana getirdiği minerallerin, çok eski tarihlerden beri tanındığı, kullanıldığı bilinmektedir. En yaygın bor bileşikleri; borik asit ile bor’un sodyum, kalsiyum, magnezyum ile meydana getirdiği bileşiklerdir. Çok sert, ısıya dayanıklıdır. Doğada serbest bir element olarak değil, tuz şeklinde bulunur
Periyodik cetvelin 3A grubunun ilk, en hafif üyesidir. Atom numarası 5’ tir. Temel hal elektron yapılandırması 1s22s22p1 ‘dir. İlk üç iyonlaşma enerjisi 800.6, 2427.1 ile 3659.7 kJmol-1 ‘dir, grup IIIA’ nın öteki elementlerinin iyonlaşma enerjilerinden büyüktürler
Bundan başka, 19.yüzyılın baslarında İtalya’nın Toskana bölgesinde keşfedilen boratlarının kökeninin de volkanik etkiyle olduğu saptanmıştır. Borat yataklarının kimyasal çökelme sonucu gölsel ortamlarda oluşabilmesi için, volkanik etkinliğin yanı sıra boratların birikim oluşturabilecekleri bir havza olması, ayrıca, bölgede kurak-yarı kurak bir iklimin hüküm sürmesi bir başka önemli koşuldur. Boratlar suda çözünebilir nitelikte olduğu için, bunların uzun süre (milyonlarca yıl) boyunca böyle bir tehlikeden korunabilmesi için üzerinin başka kayaç tabakaları tarafından örtülmesi gereklidir. Ne var ki günümüze kadar saptanan en yaşlı bor yataklarının en fazla 30 milyon yaşında olması, bunlarının üzerinin başka kayaç tabakaları tarafından örtülmesinin yeterli olmadığının göstergesidir.
Borat oluşumlarına, gölsel ortamlar dışında, deniz ortamında oluşan tuz yatakları içinde de rastlanır. Ancak bu tür ortamlarda meydana gelen boratlar çoğunlukla ekonomik değere sahip değildir. Deniz ortamında oluşmuş olup ekonomik değeri olan borat yataklarına bugüne kadar yalnızca Doğu Avrupa’da rastlanmış.
Bor mineralleri, bundan başka, yeraltındaki magmanın yeryüzüne doğru yükselirken kristalleşmesi sonucunda da oluşabiliyor. Bu tür bir oluşum biçimi sırasında bor, kayacı oluşturan minerallerin kristal yapısına girmez; soğumakta olan magma kristalleşirken dışarı salınan suyla birlikte, oluşmakta olan sokulum kayacını terk eder. Bor minerallerinin bir başka oluşum biçimiyse magmanın yeraltından yükselirken sokulum yapması ve yüzeye yaklaşırken soğuması sırasında, çevredeki farklı kayaçların yüksek ısı ile basınçtan etkilenmesi, değişimle birlikte bor elementinin oluşmasıdır. Bu tür yollarla oluşmuş bor madenleri Doğu Rusya’da ile Çin’de bulunmaktadır.
Bulunduğu Bölgeler ;
ABD, Şili, Arjantin, Peru, Bolivya, İtalya, Rusya ile Türkiye’de yüksek nicelikte bor maden rezervleri bulunmaktadır. Türkiye’deki bor madenleri, ki bunlar dünya rezervlerinin %72 si, dünyanın en büyük bor bileşiği sağlayıcısı olarak bilinen Eti Maden’ce işletilmektedir. Dünyanın yer kabuğundaki bor yüzdesinin 0,001–0,0003 dolayında olduğu varsayılmaktadır.
Bor’un Kullanıldığı Yerler Şunlardır :
BOROSİLİKAT CAMLARDA
SERAMİKTE
TEMİZLEME ile BEYAZLATMA ENDÜSTRİSİNDE
TARIMDA
YAPI ÇİMENTO SEKTÖRÜNDE
CAM ELYAFI
YANMAYI ÖNLEYİCİ (GECİKTİRİCİ) MADDELER
NÜKLEER UYGULAMALAR
METALURJİ
OTOMOBİL HAVA YASTIKLARI, ANTİFRİZ
FÜZE / UÇUŞ YAKITLARI
ATIK TEMİZLEME
BORLU KATI YAKITLAR/HÜCRE YAKITLARI
(FUEL CELLS)
ENERJİ ÜRETİMİ ile ISI DEPOLAMA
BORUN İNSANLARA ETKİSİ
Bor insan vücuduna doğal olarak yiyecek ile içeceklerle, solunum ile deri yoluyla girmektedir. Vücuda giren borun % 90–95 kadarı ilk 24 saatte değişikliğe uğramadan idrarla atılırken, çok az bir kısmı kemik, tırnak, saç, dişler, kıllar; karaciğer ile dalak gibi organlarda birikirler. Yüksek dozlarda bor alınması durumunda, kusma, ishal, baş dönmesi, titreme gibi zehirlenme belirtileri gözlenebilir. Deride döküntüler, karaciğer, böbrek ile merkezi sinir sistemi anormallikleri de görülebilmektedir.
Yapılan araştırmalar, bor’un zehir etkisinin düşük olduğunu göstermiştir. 15–30 g boraks ya da 2–5 g borik asit doğrudan alındığında ani rahatsızlıklar ortaya çıkar. Yetişkinlerde baş ağrısı, kusma, ishal, depresyon; çocuklarda ise daha çok havale, koma ile beyin zarı yıkımı zehirlenme belirtileri arasındadır. Yararlı etkileri de saptanan bor; kalsiyum, D vitamini ile bazı vücut minerallerinin düzenlenmesinde rol oynar. Ca ile Mg’ un azalmasını da önleyerek kemik yapısını korur. Tablet biçiminde bor alındığında küçüklerin öğrenme yetenekleri ile okul becerilerinin arttığı, sportif performans ile atletik yapının geliştiği saptanmıştır. Günlük 3,25 mg bor alınmasının motor etkinliklerde, tepki süresinde, kısa-uzun süreli hafıza ile hatırlama yeteneklerinde gelişmeye neden olduğu belirlenmiştir. Daha düşük dozda alınmasında ise bireylerin daha zayıf psiko motor ile zihinsel başarım sergiledikleri gözlenmiştir. Bu çalışmalar göstermektedir ki beyin fonksiyonları ile zihinsel başarım için bor temel bir elementtir. Nielsen’ in 1992 yılında yapmış olduğu araştırmalar, bor içeren yiyeceklerin kemik erimesini engellemeye yardımcı olabileceğini ortaya çıkarmıştır. Ayrıca Nielsen, yüksek kemik erimesi riski taşıyan 48-82 yaşları arasındaki kadınlar üzerinde yapmış olduğu araştırmada, borun Ca ile Mg metabolizmasını arttırarak östrojenik katkı sağladığını tespit etmiştir.
Erkeklerde de testesteron düzeyini artırarak kas doku niceliğinde artışa neden olduğu da ortaya konmuştur.
Ca, Mg ile riboflavin (vitamin B2) içeren vitaminli minerallerle dengeli biçimde alınırsa borun olumlu etkisi üst düzeylere çıkar.
Günlük olarak çocuklarda 1,5 mg, 11–18 yaş arası erkeklerde 2mg, yetişkin erkeklerde 2mg, kadınlarda 2mg, menapoz öncesi kadınlarda 3mg, hamilelerde 2,5mg emziren annelerde ise 2,5mg bor sağlık acısından en uygun niceliklerdir.
Önemli bir bor kaynağı olan erik kurusunun (Prunus domestica) 100 gramı, vücudun günlük gereksinimi olan 2-3 mg boru karşılar. Bor’ca zengin bitkisel besinler, yapraklı sebzeler, fındık, baklagiller ile turunçgiller dışındaki meyvelerdir.
Elma, vişne, üzüm, fındık, ceviz, fasulye, pancar, biber ve baklagillerde yüksek oranlarda; tahıllarda, patates ile çilekte ise az miktarda olduğusaptanmıştır.
1980’lere kadar sadece bitkiler için değerli olduğu düşünülen bor, bu tarihten sonraki araştırmalar sonucunda, insanlarda aşağıda belirtilen konularda da yaşamsal önemi taşıdığı gerçeği ortaya çıkarılmıştır :
Enzimatık hücre reaksiyonlarında,
Hücre zarının sağlıklı işlemesinde,
Diğer mineraller ve D vitamini metabolizmasında,
Steroid hormonların düzenlenmesinde,
Arthritis, osteoarthritis ve osteoporosis’ in engellenmesinde
Beyin ve zihinsel fonksiyonların desteklenmesinde.
TÜRKİYE’DE BOR ÜRETİMİNİN TARİHÇESİ
1850’li yılların başında, Bebek’te mermer işleri ile uğraşan Polonyalı sığınmacıi Henri Groppler eski ortağı Fransız mühendis Camille Desmazures’e alçı taşından yapıldığını sandığı heykeller hediye eder. Heykellerde yüksek oranda boraks olduğunu anlayan Fransız Camille Desmazures, ortağı ile birlikte Türkiye’de boraks aramaya başlar. Balıkesir ili Susurluk ilçesi yakınlarındaki Sultançayırı dolayında bor bulurlar. Buldukları “PANDERMİT” adı verilen bir bor minerali türüdür. Esasen bu alan 13 ile 14. Yüzyıllarda Romalılarca işletilmiş bir alandır. Bu pandermitin işletilmesi için 1856 yılında Sultandan 37 dönüm arazi üzerine “alçıtaşı” madeni çıkarmak için 20 yıl süreli işletme izni alırlar. Bor Osmanlı döneminde yabancı firmalarca “ALÇITAŞI” olarak işletilmiştir. 1950 yılında Sultançayırındaki cevherler Desmond Aber Smith’den 3/12002 sayılı Kararname ile bu yıllarda dünya tekeli firma durumundaki Borax Consolidated Ltd’ye devredilmiştir. Borax Consolidated 1951 yılında 11.000 ton’a yakın dış-satım yapsa da 1954 yılında bor cevherinin tükendiğini ileri sürerek, Sultançayırı Ocağını kapatır. Ancak pasalardaki düşük tenörlü cevherin satışını 1961 yılına kadar sürdürerek Türkiye’deki çalışmalarını sürdürür. 14 Haziran 1935 tarihinde kurulan Etibank’da Bor Madenleri ile ilgisini sürdürmektedir. MTA’nın Kütahya/Emet yöresinde Tersiyer Linyit Arama adı altında yürüttüğü çalışmalarda kolemanit yatağı bulunur. İlk jeolojik saptamalardan sonra alınan ruhsat 15 Mayıs 1958 de Etibank’a devrolunur. Etibank ruhsatı aldıktan sonra 1958 ve 1959 yıllarında aramalarını sürdürürken üretime de geçer.
Borax Consolidated Ltd. 1955 yılında yabancı sermayeyi teşvik kanunlarından yararlanmak için Türk Boraks Madencilik Anonim Şirketini kurar. Bu tarihten sonra Türkiye’de bu yeni şirket aracılığıyla madencilik fçalışmalarını yürütecektir. Bu şirketin hisselerinin %94’ü Borax Consolidated, % 2 si Türk hissedarlar, % 4’ ü İngiliz hissedarlara verilmiştir. Bu arada başka bir kararname ile iki yabancı şirkete daha arama ile işletme izni verilir. Bunlardan biri American Potash And Chemical Co. , öteki ise Ugine Kuhlman’dır. Eskişehir Kırka’da bor tuzu aramaları maden arama ruhsatı sahibi yerli madenciler adına 1950 li yılların sonlarına doğru MTA uzmanlarınca başlatılmıştır. Bu aramalar devam ederken 1961 Ağustos ayında Borax Consolidated Ltd. Maden Dairesinden kendi adına bir arama ruhsatı alarak hissesinin büyük bir kısmı kendisine ait Türk Boraks Madencilik A.Ş.’ne devir ederek aramaları başlatır. Şirket ürettiği TİNKAL ürününün fiyatlarını önce 30–35 $/ton’a, sonradan 17 $/ton’a kadar düşürmüştür. Şirketin Maden Dairesine ruhsat için başvuruları eksiklikler nedeniyle sonuçlanmaz. Aynı biçimde aldıkları 6 ruhsattan 5’i kaldırılır. edilir. Bu boraks yataklarının ruhsatı 1968 yılından başlıyarak Etibank’a geçmiştir.
Etibankça bu yatakları işlemek için gerekli çalışmalara 1969 yılında başlanarak 1970 yılında tesisler kurulmaya başlanmıştır. Balıkesir’in Bigadiç İlçesi yakınlarında da 1950 yılından beri bor tuzu (KOLEMANİT ile ÜLEKSİT) üretip dış-satım yapan Türk Girişimcileri (Bortaş, Ali Şayakcı, Rasih-İhsan, Yakal Madencilik) vardı. 1976 yılında burada etkinlik gösteren Fransız KEMAD Ltd. (Kimya Endüstri Madenleri Ltd. Şti.) nin saha sınır anlaşmazlığı nedeniyle Bakanlar Kurulu Kararıyla 13.02.1976 da Tülü Açık İşletmesinin bulunduğu sahanın Etibank’a verilmesi ile Etibank bölgede madencilik faaliyetlerine başlamış, 08.04.1976 tarihinde Emet Kuruluşuna bağlı “Etibank Bigadiç Madenleri İşletmesi Şantiyesi” kurulmuştur. Bursa Mustafa Kemalpaşa’da Kestelek dolayındaki bor tuzu yatakları (Kolemanit) MTA Enstitüsünün Linyit Araştırmaları sırasında 1954 yılında bulunmuştur. Öteki tüm bor tuzu alanlarının imtiyazı hakkında olduğu gibi 4 Ekim 1978 tarih ile 2172 sayılı Devlet’çe işletilecek Madenler ile ilgili yasa gereği 21.08.1979 tarihinde alan o tarihteki adımız ile Etibank’a devredilmiştir.
Bugün için bu görev 1983 yılında çıkartılan 2840 sayılı Devletçe işletilecek madenler kapsamında Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğünce yürütülmektedir. 1978 öncesi gerek yabancı gerekse yerli özel sektör, Bor üretim eylemlerinde, katma değeri fazla olan rafine ürün üretmek için herhangi bir yatırım yapmadan ürünleri ham cevher olarak satma yoluna giderken, Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü (Etibank) 1980 yılından günümüze dek toplam 700 Milyon $’ den fazla yatırım yaparak rafine bor üretim kapasitesini 831.000 ton/yıl seviyesine yükseltmiştir. Ayrıca Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü olarak yeni bor ürünleri tesisleri yatırımlarımız devam etmekte olup, var olan rafine ürün kapasitesini daha üst düzeylere yükseltmek için yoğun bir yatırım atağı süreci yürütülmektedir..
(Mesut Başıböyük’ten bölümsel bir aktarım)
yazınızı okudum. özellikle Bor madenleri tarihçesi hakkında yeni bilgiler öğrendim. Bor konusunda kapsamlı ve dataylı makalelerin devam etmesini dilerim. teşekkürler. Yrd.Doç.Dr. Bekir Çöl Muğla Ün. bcol2004@hotmail.com
yazınızı okudum. borun ülkemizde neden kullanmadığımızı anlamadım yanlız
aradığım seyi bulamadım ama güzeldi
TusHerseTon
ywgf
Lereemine
ybgd
çok qüzeldi ancAAKK tarihçe biraz uzundu ama yaralıu şeyler örendimm
cok sağolun cook işime yaradı tşk