MİSYONERLİK ile PONTUS DEVLETİ HAM HAYALİ…..

image001-1.jpg
“Politika için budalalık bir engel değildir”
NAPOLEON BONAPARTE

Pontus(*) Devleti denilince, önce MÖ ki yıllara gitmek gerekir.

MÖ 550 yılında Pers İmparatoru I. Darius bütün Anadolu ile beraber Ünye bölgesine de hakim oldu. Bölgede yeğin bir dirençle karşılanan Pers eğemenliğini güçlendirmek için I. Darius bölgeye güçlü, zorba valiler gönderdi. “Satraplık” denilen vilayetlerdeki bu valilere “Satrap” adı veriliyordu.

Makedonyalı İskender MÖ 331 yılında Persler’i yenerek topraklarını ele geçirdi. Fakat Anadolu’daki Pers satraplıkları üzerinde kesin bir eğemenlik kuramadı. Pers asıllı yöneticiler özerkliklerini sürdürmeyi başardılar.

İskender’in ölümünden sonra ülkesi parçalandı. Karadeniz kıyılarında Pontus Devleti kuruldu. Pontus Devletinin kurucuları eski Pers İmparatorluğunun asilleri olup, Yunanlı değillerdi. Devlet gelenekleri Persler’le aynıydı. Onlar gibi Ahuramazda (Hürmüz) adındaki iyilik Tanrısına tapıyorlardı. Bir süre sonra sahildeki ticari koloniler de Pontus’a bağlandı. Pontus Devleti zamanla, özellikle Makedonyalı prenseslerle evlenme yoluyla, bu yüzden de Helen ekinine eğilim gösterme nedeniyle eski özellikleri ile gücünü kaybetti.

Günümüzde Kale köyün sınırları içinde bulunan Ünye kalesi bir olasılıkla ilk olarak bu dönemlerde kullanılmaya başlanmıştır. MÖ 1. yüzyılda, Roma İmparatorluğu ile Pontus Devleti bölgenin eğemenliği için savaştılar. Önceleri Pontus Devleti, bölgedeki öteki kavimlerin de yardımı ile Roma’ya karşı bazı başarılar elde eti. Ancak MÖ 71 yılında Kelkit vadisinde yapılan savaşta Pontuslular kesin olarak yenildiler. MÖ 63 yılında Pontus Devletinin yıkılması ile Ünye ile civarında Roma hakimiyeti kesinleşmiş oldu.

Bu bilgilere göre Karadeniz kıyısında MÖ kurulmuş olan Pontus Devletinin Antik Yunanlılarla hiç bir ilgisi olmayıp, bu devleti kuranlar Perslerdir.

Ne var ki biz burada Antik Çağda kurulmuş olan değil, 20 inci yüzyılın başında kurulması için çaba harcanmış olan Pontus Devletinden söz etmek istiyoruz. Bu devlete bir de “Rum” luk sıfatı yakıştırılmaya çalışılmıştır. Bunu yapanlar Yunanlıları kasdetmek istiyorlardı. Oysa Osmanlıcada “Rum” sözcüğü Romalılar için kullanılagelmiş olup, İstanbulun fethiyle eğemenliği sona eren Doğu Roma İmparatorluğu halkını isimlendirmek için dilimize girmiştir. Bu bakımdan İstanbulun da, İstanbul halkının da Yunanlılıkla bir ilişkisi yoktur. Bu halk Doğu Romalıdır… Böylece bir bilisizlik ile de karşı karşıyayız.

Gelelim konumuza…

Başlangıçta kişisel, çoğu zaman da romantik bir hareket olarak başlayan misyonerlik eylemlerii, en parlak dönemini XIX. yüzyõlda Osmanlı topraklarõnda yaşamıştır. Bu dönem içerisinde Osmanlı Devleti kan kaybedip gerilerken, misyonerlik eylemleri maddî olanaklarını artırmış, dinî amacının dışında emperyalizmin öncülüğünü de üstlenmiştir. Osmanlı toplumunun çeşitli din ile ırktan oluşan çoğulcu bir yapısı olması, bu yapı içerisinde Müslüman olmayan tebaaya din, dil, örf, adet ile geleneklerde gösterilen hoşgörü Osmanlı topraklarını misyonerlik faaliyetleri için çekici duruma getirmiştir.

Bu topraklarda eyleme başlayan ilk misyoner grubu Katoliklerdir. Ancak daha sonraki yıllarda Katolik misyonerlerin elde ettiği olumlu sonuçlar ile Osmanlı Devletiínin siyasal durumundan kaynaklanan olanaklar Protestan misyonerleri de buralara çekmiştir. Önceleri ağırlıklı olarak İngiltere’nin koruması altında çalışmalarına başlayan Protestan misyonerlerine, XIX. yüzyõılın başlarında Amerikan Protestan misyoner grupları da katılmaya başlamış, Osmanlı topraklarõnda iş gören en etkili misyoner grubu olmuşlardır. Bu örgütlerin en etkilisi ile başarılısı kısaca ABCFM ya da Amerikan Board olarak isimlendirilen, 1810 yõlõnda Bostonída kurulan American Board of Commissioners for Foreign Missions’ tır. Amacı Hıristiyanlığı yaymak ile ülkesi adına siyasal üstünlük ile ekin (kültür) emperyalizminin başarıya ulaşmasına yardımcı olmak olan bu örgüt, Osmanlı topraklarındaki eylemlerine 1820 li yılların daha başında bulunulduğu sırada başlamıştır.

Bundan çok daha sonra, Pliny Fisk ile Levi Parsons adlı iki misyoner, Amerikan Board adına 1919 yılı Kasım ayında Boston’ dan Osmanlı topraklarına doğru başlattıkları yolculuklarını, 15 Ocak 1820 tarihinde İzmirde tamamlamışlardır. Amaçları buralarda yaşayan çeşitli din ile ırka bağlı insan topluluklarõnı tanımak gibi görünmektedir.

XX. yüzyılın başlarında Anadoluínun Karadeniz kıyısında Rumlarca bağımsız ya da yarı bağımsız bir Pontus Cumhuriyeti kurma fikri de Amerikan Board misyonerlerince desteklenmiş, bu yolda başlatılan girişimlerin hazırlık ile uygulama dönemlerinde etkin bir rol oynamışlardır. Bütün bu çalışmaların hazırlıkları Merzifon’ da kurulan Anadolu Koleji içinde gerçekleştirilmiştir. İzmir’ de Amerikan Board misyonerleri ile Rumlar arasındaki ilişkiler, başlamasından tam yüz yıl sonra Karadeniz kıyısındaki Rumları, 1921 yılında, sonu hüsranla bitecek bir serüvenin içine çekmiştir. Bu serüven sadece Rum halkının değil, Türklerin de büyük acılar çekmesine neden olmuş, yıllardır barış içinde yaşayan iki halk birbirine düşman edilmiştir.

10 Şubat 1822íde Parsons’ un İskenderiyede ölmesi üzerine misyoner Jonas King 1823 Ocak ayõnda Fisk’ e katılmış, iki misyoner birlikte Modern Grekçe ile birlikte İtalyanca, Arapça çalışmalarını sürdürmüşlerdir.

XX. yüzyıla girilmesinden başlıyarak, Amerikan Board’ un Rumlar arasında yürüttüğü çalışmalar hareketlenmiş, büyük oranda bu çalışmaların da etkisiyle Rumlar Türkler aleyhine düşmanca hareketler içerisine girmeye başlamışlardır. Bu hareketliliğin en ateşli biçimde yaşandığı yer, Anadolu’ nun Karadeniz kıyıları olmuştur. Bilindiği gibi, Merzifonída bulunan Anadolu Koleji, bu dönemde Rumlara hem fikirsel hem de eylemsel alanda en çok destek veren Amerikan Board okulu olmuştur. İlk olarak Amerikan Board misyonerlerinin 1851 yılında gelerek istasyon açtığı Merzifonda, misyoner eğitiminin temelleri 1865 yılında atılmıştır. 1864 yılında Cyrus Hamlin’in Bebek’teki okulu, İstanbulídan Merzifon’a taşınarak Merzifon Ruhban Okulu adıyla, bir yıl sonra eğitimine başlamıştır. Aynı yıl misyonerler, 1845 yılında İstanbulda kurulan kız okulunu da Merzifonía taşıyarak çalışmaya başlamışlardır.

Bu okulun Dewey 10’luk sisteme göre düzenlenmiş 10.000 kitaptan oluşan bir kitaplığı, Prof. Manisacıyanca kurulan, 7000’den fazla türü içeren bir botanik ile zooloji müzesi vardı. Okul batı bölgesinin basın-yayın ile propaganda örgütünün de merkezi haline gelmiştir.

1908 den sonra eski ana binanın iki küçük kulesi, baskı için özel olarak hazırlanmıştır. Bir grup Rum öğrenci, Merzifon’da basılan ilk gazeteyi yazmaya, basmaya, yönetmeye, dağıtmaya başlamışlardır. Bu konuda okulun hocaları yardım, yönetim ile gözetim çalışmalarını sürdürmüşlerdir. Ayrıca Pontus adlı dergiyi de aynı dönemde yayınlamışlardır. Hemen bunun peşinden Ermeniler de öteki küçük kulede aynı biçimde çalışmaya başlamışlar, baskılarının her sayısından birer kopyasının hükümet yetkililerince arşivlendiği aylık bir aile dergisini yayına hazırlamışlardır. Merzifon Anadolu Koleji, her ne kadar Ermenilere hizmet vermek için açılmışsa da, asıl kaynağını Ermenilerle birlikte Rumlar arasında bulmuştur.

Bölgede, ilk Pontus Kulübüínün ne zaman kurulduğu hakkında bazı farklı bilgiler bulunmaktadır. Mustafa Kemal Atatürk, Karadeniz kıyısında eski Yunanlılığın diriltilmesi için çalışan bir Rum topluluğunun 1840 yılından beri var olduğunu, ilk Pontus toplantı ocağının da İneboluída halkın Manastır dediği bir tepede kurulduğunu belirtmektedir (Nutuk, s. 416-418). İneboludaki Pontus Kulübü, Merzifon Anadolu Kolejiíndeki Rum Pontus Kulübü ile aynı tarihte, 1904 yılında Yunan asıllı ABD li bir papaz olan Klematyosca kurulmuştur. Merzifon Anadolu Kolejiínde kurulan Pontus Kulübü, 1908 yılından başlayarak yeni şubeler açılması yoluyla genişletilmiştir.

Merzifon Anadolu Kolejiínde Pontus Kulübü tarafında bu gelişmeler yaşanırken, kendi söylemleriyle amaçları hemcinslerini Yunanlılık için özel bir biçimde terbiye etmek olan Rum İrfanperver Kulübü ile Pontus İdman Kulübü eylemlerini aynı çatı altında yürütmek için kendilerine yeni bir merkez aramaya başlamışlardır. Kutsal savaşlarını daha serbest, daha uygun bir kanala yöneltebilmek için yeni bir merkezin sağlanması kesin olarak gerekmektedir. Bu yeni merkez de, iki derneğin istemleri üzerine Merzifon Anadolu Koleji tarafından bağış yoluyla bir arsa verilmesiyle sağlanmıştır. Arsanın elde edilmesinden sonra, bu arsa içerisinde bir yapının kurulması için yardım toplanması girişimleri başlatılmıştır.

1909 yılında başlayan bu hareketin amacı, bu iki kulübe iyi bir düzen ile tertip vererek, Pontus Cumhuriyetiíni kurmak için Türklere karşı isyan eden Rum çetelerinin örgütleme altına alınmasını sağlamaktır. Ancak 1914 yılında Birinci Dünya Savaşının başlaması üzerine Rumlar, Merzifon Anadolu Kolejiínde yürüttükleri bu çalışmaları, 10 Mayıs 1916 dan başlayarak bir süre askıya almak zorunda kalmışlardır. 5 Mayıs 1916 tarihinde Sivas, Erzurum, Trabzon, Bitlis, Diyarbakõr, Elazõğ vilâyetleri ile Canik mutasarrıflığınca gönderilen bir yazıyla savaş nedeniyle okul ile hastahane gibi orduya gerekli olan kuruluşların kullanmasının gerekliliği vurgulanmış, bu gereklilik yüzünden vilâyetler içindeki Amerikan kuruluşlarından asker barındırma ile hastahane olarak yararlanılması için, bu kuruluşlarda bulunan Amerikan vatandaşlarõnın vilâyet dışına çıkarılarak, İstanbula gönderilmeleri istenmiştir.

Bu yazı üzerine 10 Mayıs 1916 tarihinde Merzifondaki Anadolu Koleji yetkililerine, kolej ile hastane yapılarına, asker barındırılması ile hastane olarak yararlanmak için askeriye tarafından el konulacağı bildirilmiş, Merzifon Anadolu Kolejiínde bulunan Amerikan vatandaşları kişisel eşyalarından istediklerini yanlarına alarak ya da bir bölümünü Kolej müzesinde Osmanlı Hükümetinin himayesine bırakarak 16 Mayıs 1916 tarihinde İstanbula doğru yola çıkmışlardır. Böylece bir süre Merzifon Anadolu Kolejiínin etkinlikleri askıya alınmıştır.

Fakat 30 Ekim 1918 tarihinde Mondros Mütarekesinin imzalanması Anadoludaki Rumları tekrar umutlandırmıştır. Merzifon Anadolu Kolejiínin savaş nedeniyle kapatılmasından sonra burada kalan Mr. ile Mrs. Getchell, Miss Willard, Miss Gage (Temmuz 1918 de ölmüştür) ile Miss Zbinden, Mütarekenin imzalanmasından sonra tekrar okul yapılarını işler duruma geçirme çalışması içine girmişlerdir. Bu arada 16 Şubat 1919 tarihinde Yakın Şark Muavenet Heyeti (Near East Relief), New Yorktan İstanbula doğru yola çıkmıştır. Bu heyetin beş üyesi Amerikan Board’ un Merzifon istasyonunda çalışan misyonerlerden oluşturulmuştur. İstanbula gelen Heyetíin Mr. Pye başkanlığında Merzifona atanan üyeleri 14 Mart 1919 da buraya ulaşmışlar, Merzifon Anadolu Koleji binalarına yerleşmişlerdir.

Hemen ardından 30 Mart 1919 da akşam vakti Samsundan Merzifona gelen atmış kadar İngiliz askeri de Merzifona girmişlerdir. Merzifonu işgal eden İngiliz kuvvetleri, Kara Mustafa Paşa İlkokulunu karargah yapmışlar, 28 Eylül 1919 tarihine kadar burada kalmışlardır.

Askerlerin başında bulunan Solter ismindeki İngiliz subayı ile arkadaşları Amerikan Koleji öğretmenlerinden, aynı zamanda Yakın Şark Muavenet Heyeti üyelerinden Mr. Getchellíin evinde misafir olmuşlardır. Ertesi günü sabah otomobille hükümet konağõna giden Solter, hiçbir makamı dikkate almadan, kimseye haber vermeden Osmanlı bayrağını indirerek onun yerine İngiliz bayrağını çekmiş, kaymakamlık odasına girmiştir. Rumları harekete geçiren bütün bu olaylar, Dokuzuncu Ordu Kıtaat Müfettişi Mirliva Mustafa Kemalín de dikkatinden kaçmamış, 5 Haziran 1919 da Harbiye Nezaretiíne, Merzifonídaki İngiliz subayları ile Amerikan memurlarının gerek Merzifon, gerekse Gümüşhacıköy kazası Rumlarıyla pek sıkı bir ilişkide bulunduklarını, bu ilişkiden dolayı da Rumların çok yüz bulduklarını, bu gelişmelerin göz ardı edilmemesi gerektiğini rapor etmiştir.

Bu gelişmeler yaşanırken 6 Eylül 1919 da, mezuniyetine çok az bir zaman kala 1916 da askere çağrılan, Timotheus M. Papadopoulos adlı öğrencinin diploma töreni ile Anadolu Kolejiínde eğitime tekrar başlanmış, çoğunluğunu Rumların oluşturduğu, altısı okul öncesi olmak üzere toplam yüz atmış altı öğrencinin de kayıtları yapılmıştır. Fakat kapılarını yeni açan okul yapıları, bu dönemden sonra eğitim eylemlerinin yanı sıra hem bölgede yürütülen komitacılık örgütünün merkezi hem de silah deposu olarak kullanmıştır. Üçüncü Ordu Müfettişi Mustafa Kemal tarafından 10 Haziran 1919 tarihinde Havzadan Harbiye Nezaretiíne yazılan şifrede Merzifon Anadolu Kolejiíne eşya sandıkları getirildiği, üzerlerinde Ottoman-American markalarının görüldüğünden bunların silah olabileceğinin tahmin edildiği söylenilirken, Merzifonda komitacılık örgütüyle uğraştıkları zannedilen dört İngiliz zabitinin Amerikan Kolejiínde toplanmasının, Koleji müzakerat ile teşebbüsat merkezi kabul ettikleri şüphesini uyandırdığı beyan edilmiştir. 3 Temmuz 1919 tarihiyle gönderilen yazıda ise artık şüpheler yerini gerçeğe bırakmış, Merzifonda Amerikalılar ile İngilizlerin sıkı bir ilişki içinde olup, işbirliği yaptıkları, Koleje Samsun üzerinden sandıklarla Kolejin eşyası namıyla eşyalar geldiği, yapılan araştırmalar sonucunda bunların silah olduğunun anlaşıldığı rapor edilmiştir.

İngiliz askerleri, Anadolu Kolejiíndeki misyonerler ile Rumlar arasındaki bu sıkı ıilişki, ilerleyen aylarda farklı bir boyut kazanmıştır. Anadoluda Mustafa Kemalin Samsuna çıkışından başlıyarak, siyasal arenada Türkler lehine büyük ilerlemeler kaydedilmiş, 9 Aralık 1920 tarihinde 3. Kolorduínun kaldırılmasıyla kurulan Merkez Ordusu, Karadeniz kıyısında, Pontusçuluk hareketine karşı etkili önlemler almaya başlamıştır. Tokatta Lazurus adlı bir Rumun evinde yapılan aramada Pontus başlıklı belgeler, Merzifon Anadolu Kolejleri adıyla Kantarcıoğlu tarafından yazılmış beş broşür, Pontus okulları ile Merzifon Amerikan Kolejiínin birleştirilmesine ilişkin Amerikalılarla ortaklaşa yapılan bir yönetmelik ele geçirilmiştir.

Lazurus’ un evinde ele geçirilen belgeler, Merzifon Anadolu Koleji üzerindeki dikkatleri bir kat daha arttırmıştır. Bu arada Kolejde eylem yapan Rumlar da gelişmelerden kaygı duymaya başlamışlar, etkin durumdaki Pontusçuların tutuklanmaya başlanması üzerine de, Anadolu Kolejiínin Türkçe öğretmeni Zeki Efendiíyi, haber verdiği zannıyla Kolejíin aranmasından iki gece önce öldürmüşlerdir. Zeki Efendiínin öldürülmesi, Ankara Hükümetiínin dikkatlerini bu kolej üzerinde yoğunlaştırmış, Merkez Ordusuna Merzifonda bulunan Amerikan kuruluşlarında arama yapmak için izin verilmiştir. 16 Şubat 1921 tarihinde Merzifon Amerikan Hastane ile Koleji, Beşinci Fırka Kumandanının da hazır olduğu halde aranmıştır. Aramalar sırasında silâh ile cephane bulunamamış ise de Kolej içinde 1904 tarihinde kurulduğu saptanan Pontus Kulübü, yine aynı yıl kurulmuş olan Yunan-Rum İdman Kulübü ile 1907 yılında kurulan Rum İrfan Kulübüínün varlığı saptanmıştır. Pontus Kulübüínün nizamnamesi, mühürleri, Yunan bayrakları, kurulması düşünülen Pontus Cumhuriyetiínin sınırlarını gösteren, üzerinde Pontus yazılı harita, fotoğraflar, Pontus armaları ile bazı önemli belgeler ele geçirilmiştir. Ele geçirilen nizamnamenin çevrilmesi sonucunda Kulübün, Rumları Yunan emellerine hizmet ile Pontus Hükümetiínin kurulmasına yüreklendiren çok zararlı bir kuruluş olduğunun ortaya çıkması üzerine hemen kapatılarak, Rum olan başkanı ile yönetim kurulu üyeleri tutuklanmış, Amerikalı olanların ise sadece ifadeleri alınmıştır. Pontusçular da tutuklu olarak Amasyaíya gönderilmiştir.

Amasyada tutuklu bulunan Pontusçulardan, 12 Eylül 1921 tarihinde İstiklâl Mahkemesiínde yargılanan Kolejídeki kulübün başkanı Kuyumcuoğlu Therlides, üyelerinden Haralambos, Yorgi, Anastas, Simon ile Pavlos Yunan amaçları doğrultusunda eğitim yaptırdıkları, otoriteye karşı gelmek için üye kaydettikleri ile Zeki Beyíin katlinde rol oynadõkları için idamlarına karar verilmiştir

Bütün bu gelişmelere okul müdürü George White, çok farklı bir pencereden bakmaktadır. Karadenizin güney kıyılarında nüfusun eskiden beri Rum olduğunu, dahası buradaki Rum nüfusun Ermeni nüfustan da fazla olduğunu, Rumlar arasında Helen Krallığına karşı sempati duyulduğunu, ancak isyan yönünde herhangi bir harekete girişeceklerine ya da böyle bir hareket içinde olduklarına inanmadığını belirten White, 12 Şubatta öldürülen Türkçe öğretmeni Zeki Beyíin katillerinin de Türkler olduğuna şüphesi olmadığını, bu olay sonucunda tutuklanan dört öğretmen ile iki öğrencisinin Pontus siyasî hareketinin içinde olmalarından dolayı böyle bir harekete maruz kaldıklarını belirtmektedir

Ancak Merzifonídaki Amerikan kuruluşlarının aranmaları sırasında Rum ile Ermeni katillerinin Avrupaya kaçırılması hakkında Kolej müdüriyeti ile Samsun Amerikan temsilcisi arasında gelişen konuşmalara ilişkin evrakın da bulunması Merzifon Anadolu Kolejiínde Rumlar arasında yürütülen eylemlerin, Kolej müdürü White’ın anlattığı kadar masumane olmadığını ortaya koymuştur.

Merzifon Anadolu Kolejiínde Amerikan Board misyonerlerinin ne yapmak istediğinin bütün çõplaklığı ile ortaya çõkmasına karşın, bölgeyi terk ederek İstanbulía giden misyonerler, okulu tekrar açmak için büyük bir çaba içine girmişlerdir. Ancak anlamışlardır ki, eğer Ankara Hükümeti ile işi çözmeye çalışırlarsa emellerine ulaşmak olanağı yoktur. Bu yüzden de İstanbulda Osmanlı Hükümeti nezdinde girişimlerde bulunmuşlardır. 14 Mayıs 1921 tarihinde Amerika Fevkalade Komiserliği, İsveç Sefareti aracılığıyla Hariciye Nezaretiíne bir protesto göndermiştir. Pontus Cemiyeti siyasal eylemlerde bulunuyor diye Merzifonídaki Amerikan okulu ile hastahanesinin Amasya Mutasarrıflığınca kapatıldığı, Amerikalıların kentten dışarı çıkarıldığı anlatılan, meselenin adı geçen okulun tekrar açılarak Amerikan memurlarının görevlerine döndürülmeleri ile çözülmesini isteyen protesto, Osmanlı Hükümetince, halen Ankara Hükümeti ile resmî ilişkide bulunulmadığı gerekçesiyle geri çevrilmiştir. Fakat misyonerler okulu tekrar açma girişimlerinden vazgeçmemişler, Amerikan Fevkalade Komiserliğiínce Merzifondaki Amerikan okulu ile hastahanesini tekrar açmak için gönderdikleri ikinci protesto da aynı gerekçe ile 30 Haziran 1921 tarihinde ikinci kez geri çevrilmiştir.

Merzifon Anadolu Kolejiínde Rumlar ile Amerikan Board misyonerleri arasındaki ilişkiler bu gereksinme sonucunda yoğunluk kazanmıştır. Kolejíde aldıkları eğitimle fikrî temellerini hazırladıkları bağımsız bir Pontus Cumhuriyetiíne yaşam vermek için harekete geçtikleri dönemde en büyük destekçileri bu misyonerler olmuştur. Ancak Ankara Hükümeti bölgede Rumların niyetlerini anlamakta gecikmemiş, içinde bulunduğu zor koşullara karşın misyonerler ile Rumların kendi aleyhine oluşturduğu bu dayanışmayı kırmasını bilmiştir.

Günümüzde de zaman zaman aynı davanın peşinde koşan insanlar, bu kuruluşların ülkemizde tekrar açılması yolunda bazı girişimlerde bulunmaktadırlar. Bu girişimlere karşı verilecek en güzel yanıt, bölgede Türk varlığı ile ekinini bilimsel temellere dayalı tarihsel araştırmalarla uluslararası arenada bütün açıklığıyla sergilemektir.

Bu serüvenin öyküsü gösteriyor ki, misyonerler dinlerini yaymaktan daha çok, belki de yalnızca, bulundukları bölgede siyasal eylemlerin içine girerek işlerini bu yolda yürütüyorlar. Bu davranış elbette bir hobby değijdir. Bunun için ayrıca bir eğitim aldıkları da söylenebilir. O halde yayılımcı devletler istemlerini yerine getirmek için misyonerliği bir kamuflaj malzemesi gibi kullanıyorlar diyebiliriz. İşin sakıncalı olan yanı de budur. Onlar için din konusu sadece bir perdelemedir.

—————————————————————

(*) Pontus (Yunanca: Πόντος) antik Yunanca “deniz” anlamına gelmesinin yanısıra, Amasyalı Strabon tarafından Karadeniz’in güney kıyısında yeralan Kuzey Anadolu sahillerini hinterlandıyla birlikte tanımlamak için kullanılmıştır.

—————————————————————-

İlgili Metin :

Gülbadi ALAN : PROTESTAN AMERİKAN MİSYONERLERİ,
ANADOLUíDAKİ RUMLAR VE PONTUS MESELESİ. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı : 10, Yıl : 2001.

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <strike> <strong>