“Yanlış tanı, yanlış sağıtımla sonlanır”
Obezite (Fr. obésité; İng. obesity), görüldüğü gibi dilimize yabancı dillerden gelmiş, aşırı şişmanlığı anlatan bir sözcüktür. Boyuna göre vücut ağırlığı aşırı fazla olan kişiler için kullanılır. Vücut ağırlğı için uygun (ideal) olan, boyu metre cinsinden gösteren rakkamın santimetre ile gösterilen bölümü dolayında olmasıdır. Demek ki boyu 1.70 m olan bir kişinin uygun vücut ağırlığı 68 kg ile 72 kg arasında olmalıdır. Ancak boyun santimetre ile gösterilen bölümünün 10 kg yukarısı ile 10 kg aşağısı da alt ile üst sınır olarak belirlenir. Uygun vücut ağırlığını boya, yaşa, cinse göre gösteren cetveller vardır. En doğrusu bunlara bakarak karar vermektir. Burada kabaca, boyundan 10 kg ın üstünde olanları şişman, daha da yüksek olanları obez olarak tanımlayabiliriz.
Obezite için en yaygın kullanılan ölçüm, Beden Kitle İndeksi ya da İngilizce adıyla “Body Mass Index” (BMI) ile bel çevresi ölçümüdür.
BMI, vücut ağırlığının (kg), boyun karesine (m²) bölünmesi ile hesaplanır. Bu değer yaş ile cinsiyetten bağımsızdır. Bununla beraber, BMI kullanımı, çocuklarda, hamile kadınlar ile çok kaslı kişilerde doğru sonuç vermez. Bu nedenle kullanılmamalıdır.
BMI değeri için değerlendirme örneği verirsek :
18.5 kg / m²’nin altında olanlar, Zayıf
18.5-24.9 kg / m² arasında olanlar, Normal kilolu
25-29.9 kg / m² arasında olanlar, Fazla kilolu
30-39.9 kg / m² arasında olanlar, Obez (şişman)
40 kg / m²’nin üzerinde olanlar, İleri derecede obez
olarak tanımlanmaktadır.
Yapılan araştırmalara göre, obezite özellikle son 20 yılda, bütün dünyada hızla artmakta , bir salgın hastalık gibi yayılmaktadır. Bu salgından ülkemiz de etkilenmektedir. Kadın nüfusumuzun yaklaşık üçte biri, erkek nüfusumuzun da yaklaşık beşte biri obez, başka deyişle aşırı şişmandır.
Önemli olan obezitenin bazı hastalıkları da beraberinde getirebilmesidir. Örnekse :
● Yüksek Tansiyon Hastalığı. Şişmanlık yağ dokusu çoğalmasıyla olduğuna, bir kg yağ dokusunun da, var olan sisteme 7 mil uzunluğunda ince damarı fazladan eklediğine göre; kazanılan her bir kg vücut ağırlığı, kalbin önünde bir o kadar direnç oluşturur. Bu da damar tansiyonunun yükselmesiyle sonlanır. Bunun arkasından yüksek tansiyona bağlı komplikasyonları beklemek gerekecektir.
● Alınmış fazla kilolar solunumun eskisi gibi rahatça yapılamamasıyla sonlanır. Bu da solunumun derin değil de yüzeysel kalması, soluk alıp vermenin yeterli olmaması (ventilasyon bozukluğu) anlamını taşır. Sonuçta kanda CO2 gittikçe yükselerek Pick Wick hastalığı denilen durum ortaya çıkar. Böyle hastalar sürekli olarak uyumak isterler. Oturdukları yerde dalıp dalıp giderler.
● Vücudun çok ağırlaşması omurga arızalarına yol açabilir. Başlıca sırt ile bel bölgelerinde disk fıtıkları oluşabilir. Arkadan bunlara bağlı komplikasyonları beklemek gerekecektir. Öteki eklemlerde de bozukluklar görülebilir.
● Obez olanlar açık ya da gizli şeker tip 2 (diabetes mellitus) hastalığına adaydırlar. Bu bakımdan bunlarda şeker hastalığı araması yapılması gerekir.
● Karaciğer Yağlanması Hepatosteatoz ile Siroz, Safra Kesesi Taşları, Gastroözefageal Reflü, Bağırsak Kanseri.
● Ciltte cizgilenme ile çatlaklar, Lenfödem, Pişikler, Selülit, Katlantı yerlerinde renk koyulaşması.
● Devinim yetisi, zayıf bir kişiye göre kaybolmuştur. Hareketsizlik alınan kiloların fazlalaşmasına yol açar.
● Bunlara bir de aşırı şişmanlık yüzünden fiziksel görünümün bozulmasıyla, özellikle hanımlarda, psikolojik bozuklukların eklenebileceğini söylemek gerekir.
Daha başka hastalıkların da aşırı şişmanlığın yandaşı olarak geldiği söylenmekte ise de en önemliler bu yukarda anlatılanlardır.
Durum böyle olunca aşırı şişmanlığın düzeltilmesi zorunlu olmuştur. Buna da elbette tıp bir çözüm getirecektir. Böylelikle bazı tıp uzmanları bu konuyla uğraşmaya başlayıp, hastane ile muayenhanelerden öte, çiftliklerde kurdukları zayıflama kamplarıyla işe el atmışlardır. Buralarda yapılan diyet dediğimiz yiyecek düzenlemeleri yanı sıra belli bir düzey ile düzende sportif eylemlerin uygulamasıdır.
Ne var ki, aşırı şişmanlığın kısa sürede giderilmesi gibi bir fikir, bu sağıtmayı yapanların aklına girmiş, bunu bir yarışma öğesi gibi kabullenip yürürlüğe koymuşlardır. Bu şunu anlatıyor : Kim hastasını çok kısa sürede zayıflatabiliyor, o en önde başarılıdır!… Bu sonuca ulaşmak için uygulanan sağıtım programlarında giderek aşırırıya kaçılmaya başlanmıştır. En son olarak medyadan duyduğumuza göre 19 yaşındaki bir kızımız bir buçuk ayda 15 kg yitirmiş, ama sonunda da sağıtım gördüğü çiftlik kampında aniden ölmüştür. Bunun için de günde tam 1000 USD ı ödeme yapmıştır. Görüldüğü gibi bu işte çok para kazanma olanağı var!!…
Bu yukardaki örnekte haftada 2.5 kg gibi korkutucu bir zayıflama söz konusudur. Oysa zayıflama hızının sağlıklı olabilmesi için haftada en fazla 0.5 kg, bilemediniz 1 kg olması gerekir. Bu da uygun ağırlığa dönebilmek için ayların geçmesi gerektiğini gösterir. Ama sağlıklısı budur. Uygulamayı yapan bir turizm işletmecisi gibi düşünüp davranarak, bir an önce sonuç alıp bu hastasının yerine bir başkasını koymayı düşünmüştür.
Diyeceksiniz ki, onun kazancı değişmez, bu hastası da günde 1000 USD veriyordu, onun yerine gelen de aynı parayı verecekti. Ama durum göründüğü gibi değildir. Burada odaları bir an önce boşaltıp yerlerine sosyeteden (ne demekse?!!…) bazı ünlüleri alarak, onları mutlu etmek yoluyla müşteri sığasını arttırmak amacı güdülmektedir. Fakat “yanlış hesabın Bağdattan geri dönmesi” örneği işler karışmış, bu kuruluş Sağlık Bakanlığınca haklı olarak kapatılmak üzeredir.
Bu olanlar dışında, aşırı şişmanlığın sağıtımı konusunda bazı yanlışlara düşüldüğü de bir gerçektir. Çünkü obezliğin nedenini çok fazla yiyip fazla kalori alma, sonradan bu fazla kaloriyi tüketememek olarak bilmekteyiz. Böyle olunca yeme içmeyi kısıtlama yanında, bir de uygun spor eylemlerini uygularsak problemi çözeriz diye düşünüyoruz. Bunu uyguluyoruz da… Ama öte yanda uygulanan düzenle kilo kaybedenler hemen sonra kaybettikleri kiloları geri alıveriyorlar. Bunun için de “zayıflamak önemli değildir. Zor olan ulaşılan düşük kiloda kalmaktır.” demiyor muyuz?…
Hastayı zayıflatıyorsunuz. Ama o sonradan gene şişmanlıyor. Bunun anlamı nedir?… Siz hastalığı değil onun bir belirtisini (semptomunu) sağıtıyorsunuz. Başka bir deyişle bir grip hastalığında hastanın yalnızca baş ağrısını gidermek demektir bu… Asıl hastalık olduğu yerde durmaktadır. Bunun nedeni, tıpta her zaman olduğu gibi, işin nedenini araştırmadan göz önünde olan görüntüyle savaşmaktır. Demek ki “yanlış tanı, yanlış sağıtım” sarmalına düşülmektedir.
Yoksa… Bunu bilinçli olarak, özellikle mi yapıyorlar?!…
Bu düşünceyi, mantık açısından onaylama olanağı yoktur..
Öyleyse obezliğin gerçek nedeni nedir?… Bunu bilmek gerek.
Obezliğin gerçek nedeni STRES tir. Dikkat ettiniz mi, obezlik en çok ABD, Büyük Britanya gibi yaşam stresi yüksek uluslarda daha çok görülmektedir. Bizim ülkemizde de obezlik var. Ama onlarda stresi doğuran etmenlerle bizdekiler farklıdır. Bu konu çok geniş olduğundan burada üzerinde durmayacağız. Ama sonuç şu ki, yaşam boyu belli nicelikte stres alıyoruz.
Fakat şunu da bilmek gerekir : İnsanın öteki canlılardan üstün olmasını sağlayan beyindir. Akıl ile kişilik, beyin ön bölgesinde oluşur. Beyin ön bölgesinin çalışma özelliklerini belirleyen etkenler, akıl ile kişilik özelliklerinin oluşmasını sağlar. Bu etkenlerle çalışma özellikleri belirlenen beynin strese karşı ne biçimde, ne düzeyde etkileneceği de belirlenir. Aynı stres farklı kişilerde farklı etkilerin oluşmasını sağlar. Bunun nedeni, her kişinin beyin ön bölgesinin farklı çalışma özelliklerinin varlığıdır.. Milyarlarca hücreler ile bu hücreleri birbirine bağlayan trilyonlarca bağlantıdan (synapsis) oluşan ağ sistemi nedeniyle her beyin ya da her kişi kendine özel tepki oluşturmaktadır. .
Sigara içmeyi bırakanların şişmanlaması, sigarayı bırakma yüzünden aldıkları strestir. Buna karşılık bir obez kişi de kilo kaybetmek için uygulanan yeme içme diyeti nedeniyle oldukça ağır bir stres yaşamaktadır. Bu yüzden zayıflamasının hemen ardından eski kilolarını geri alır. O zaman tekrar obeziteyi giderme çabasına girişilir. Daha doğrusu bir “kötü döngü = fasit daire” sarmalı içine düşülür. Bu hasta için bir karabasan anlamına gelir. Ama sağıtımı yapanlar için daha bol para kazanma kapısını açar : Sağıtıcı mutludur!…
Çok iyi de, bu durumu sürdürmek mi, yoksa başka bir şeyler yapmak mı gerekir?…
Bir kez aşırı şişmanlığa STRES in neden olduğunu bilirseniz, bunun sağıtımının psikiatrik yoldan geçtiğini de onaylarsınız. O halde bir obezin gideceği ya da gönderileceği uzman diyetisyen ya da diyet işiyle uğraşanlar değil, ama öncelikle psikiatrislerdir. Bu yolla sağıtım hastalığın kendisi üzerine yapılacağı için kalıcı iyilik elde edilebilir. Buna koşut olarak hastanın diyeti de denetim altına alınabilir.
Ama kesin sonuç almaktansa para kazanmayı önde tutuyorsanız, “eski hamam, eski tas” yürüdüğünüz yolu sürdürürsünüz. Ancak unutmayın ki asıl göreviniz hastayı iyileştirmektir. Bunda kazanılan başarının sonunda, hiç meraklanmayın para bir yan ürün olarak size gene gelecektir. Para kazanma konusunda tok gözlü olmayı yeğleyin!…
Bu yönde hastalara da söylenecek bir şeyler vardır. Lokman Hekimin şu aşağıdaki önerisini hiç aklınızdan çıkarmayın :
Ayağını sıcak tut, başını serin.
Kalbini ferah tut, düşünme derin.
İşin özü bu sözlerde yatıyor. Bu arada, zora düştüğünüzde size güven veren hekimlere de baş vurmaya önem verin. Gerisi Tanrıya kalmış bir iştir.
Tebrik ediyorum… Özellikle lokman hekimin tavsiysini hatırlattığınz için… Ama iş o kadar ticarete döküldü, şişmanlık o kadar tu kaka edildi ki 14 yaşında, 175 boyunda ve 57 kg olan kızım bile anne ben çok mu şişmanım diye soruyor… buna bir son vermek gerek….