“Gereksinme, buluşların anasıdır.”
ANONİM
Hayvanlarin hastalandıklarında ne yaptıklarını bilim adamları merak etmişler, yapılan araştırmalar sonucunda hayvanların kendilerine özel sağıtma yöntemleri olduğunu saptamışlardır. İlkel insan topluluklarında da bazı bitkiler aracılığıyla sağıtma yapıldığı bilinmektedir. Bu deneyimin çok eskilerden bu yana, kulaktan kulağa bilgi aktarımı ile sağlandığı düşünülebilir. Ama, ilkel de olsa insan zekasıyla hayvan zekası arasında bir fark olmalıdır. Kaldı ki bu bilgiler ilkel toplumlarda, toplumun ortalama zekası üzerinde olan kabile büyücülerince (witchdoctor) bir araya getirildiği de bir gerçektir.
Aslanlar yaralandiklarinda en yakın su kaynağına giderek ağızlarına biraz su ile toprak alıp çiğnerler. Sonra yere tükürür, yerde biraz yoğurduktan sonra oluşan çamuru yaralarına sürerler. Çamur, yaradaki zehirli maddeleri emmenin yanında, yaranın sağıtımına yararlı olan maddeleri de yaraya doğru çeker.
Genellikle memeli hayvanlar yaralarını yalarlar. Böylece hem yara temizlenir, hem de böceklerin yaradan uzak durması sağlanır. Dahası yaralı bir kaplan yarasına diliyle ulaşamadığı zaman tüküruğünü ön pençelerinden biriyle yarasına sürer. Daha çok Avustralya’da yaşayan, renklerinden ötürü gökkuşağı papağanları adı verilen papağanlar ise yaralarına ulaşamadıkları zaman eşlerinin yardımıyla tükürüğünü yaralarına sürerek yaraların iyileşmesini sağlarlar.
Yaralı geyikler ile karacalar ise yosunlu topraklara uzanırlar. Bunu da yumusak oldugu için değil, yosunlu topraklarda yaraları iyileştiren bir tür antibiyotik olduğu için yaparlar.
Bal seven bir hayvan olarak tanınan ayı ise yaralı pençesini arı kovanına sokarak, balın iyileştirici özelliğinden faydalanır. Arılar ise vucutlarının ürettiği bir antibiyotiği, ballarıyla karıştırıp şifalı hale getirirler. Bu haliyle bal bir doğal antiseptiktir. Gerçek olan bal ile gerçek olmayanı (yapay bal) ayırdrtmek için petri kutularında üretilmiş bakteri kolonileri üzerine bal sürülür. Balın çevresinde bakteri üremiyorsa o bal doğal baldır. Balın bu antiseptik özalliğinden ötürü Mısır piramitlerinde 3000 yıllık yenilebilir halde bal bulunmuştur.
Kunduzlar, vücutlarında salgılanan bir tür jöle ile iyileşirler.
Madagaskar adasında, bir grup bilim adamı araştırma yaparken orangutanların yüksek ağaçtan kayarak düşen yavrularının göğüslerinde açılan yaraları bir tür otu çiğneyerek bu yaralar üzerine sürme yoluyla sağıttıklarını gözlemlemişlerdir. Aynı ot kullanılarak elde edilen Madecasol adlı merhem tıpta bugün yaraların erken kapanması için kullanılmaktadır.
Hayvanlar arasinda dışardan yapılan pansumanın yanında iç-hastalıklarını sağıtanlara da rastlanır. Örnekse kediler ile kopekler, hasta olduklarında kusabilmek için çim yerler. Kurtların ise aynı durumda tutam tutam ısiıgan otu yedikleri saptanmıştır. Çünkü günümüzde ısırgan otundan yapılan çayın bağışıklık sistemini güçlendirdiği bilinmektedir. Bu yüzden de kanserli hastalar için özellikle salık verilir. Kurtlar ayrıca yılan sokmalarına karşı “Calla palutris” adli bir bitkiyi yerler. Halk arasinda yılan otu olarak bilinen bu bitkinin özellikle kökleri yılan sokmalarına karşı, tıpta eskiden beri kullanılmaktadır.
Sadece Tanrının yönlendirmesi (sevk-i Ilahi) ile hareket eden hayvanların kendi kendilerini sağıtmalarına örnekler saymakla bitmez. En son örneğimizi de yine ayılardan verelim; ayilar “Ligusticum porteri” isimli bir bitkiye (ağaca) sürtünerek kendilerini sağıtırlar. Bu bitkinin baş ağrısı, romatizma, soğuk algınlığı gibi rahatsizliklara karşı etkili olduğu bulunmuştur.
İnsanların bir çok araştırma sonucu bulabildikleri hangi bitkinin neye iyi geldiği konusunu hayvanların nasıl olup ta kendiliğinden bilebildikleri, nasıl uygulayabildikleri bizler için birer hayret konusu olmaktan öteye gidemiyor. Bunlara birer bilimsel açıklık getirebilme olasılığımız yok. Şimdilik Tanrıca onlara verilmiş birer özellik deyip geçiyoruz. Lakin her doğa olayının bir açıklaması olmalıdır. Biz hayvanların sağıtma konusunu nasıl öğrebildiklerini halen bilemiyoruz. Ama belki bir gün, konuya pozitif bilim bir açıklama getirebilecektir?!…