“Her yaratma eylemi, herşeyden önce bir yıkım eylemidir.”
Pablo PICASSO
David Darling [Deep Time = Derin Zaman] adlı kitabının başlangıç bölümünde, Büyük Patlama (Big Bang) için :
“Zaman yoktu. Uzay yoktu… Madde ve enerji de yoktu… Hiçbir şey yoktu… En küçük madde ve enerji de yoktu. Bu yokluktan küçücük, olağanüstü küçüklükte bir kıpırtı belirdi… Ufacık bir titreme… Hafif bir dalgalanma, belli belirsiz bir girdap… Bu kozmik kutunun kapağı açıldı ve altından yaratılış mucizesi filizleri belirdi…” diyor.
Einstein’ın genel görelilik kuramına göre (son verilerin ışığında, 13,7 milyar yıl önce meydana geldiği anlaşılan) Büyük Patlama, tam anlamıyla “Başlangıcı” yalnızca maddenin değil, uzay zamanının da doğduğu o büyük olayı simgeliyor.
“Big Bang” kuramı ilk olarak 1922 yılında Alexander Alexandrovich Friedman tarafından ortaya atıldı. O güne kadar evrenin durağan olduğunu savunan bilim dünyasının bu yeni kuramı kabullenmesi hiç te kolay değildi. Çünkü bu kuram evrenin, zaman ile maddeden bağımsız olan tüm boyutların üzerindeki bir güç tarafından yaratıldığı anlamına geliyordu. Aynı zamanda “maddenin sonsuzdan gelip sonsuza gittiğini” savunan materyalist felsefe kökünden çürütülmüş oluyordu. Özellikle materyalist bilim adamları bu kuramı kabul etmek istemedi.
Fakat “Big Bang” gerçeğini görmezlikten gelmek çok zordu. Ünlü astronom Edwin Powell Hubble 1929 yılında yaptığı gözlemler sonucunda evrenin devamlı genişlemekte olduğunu kanıtladı, bu kanıt Big Bang kuramı için çok büyük bir kanıttı. Hubble’ın bu buluşu teorinin büyük bir bilim kesimi tarafından kabul görmesini sağladı, teoriyi kabullenmek istemeyen , genişleyen evren modeline uygun değişik kuramlar oluşturmaya çalışan bir kaç bilim adamı ise ancak1989 yılındaki “Big Bang” teorisinin kesin zaferine kadar dayanabildiler.
Kuramsal hesaplamalara göre büyük patlamadan arda kalması gereken radyasyonu araştırmak için NASA tarafından 1989 yılında fırlatılan CUBE uydusu bu radyasyonu fırlatılışından sekiz dakika sonra belirleyerek “Big Bang” teorisini kesin olarak kanıtladı. Bu kanıttan sonra ard arda gelen diğer kanıtlar kuramı desteklemeği sürdürdü.
Evrendeki enerjinin bilinen büyük bölümü yıldızlarda, Hirojenin (H), füzyon sayesinde Helyuma (He) dönüşmesi ile oluşmaktadır. Bu enerji dönüşümü evrenin başlangıcından bu yana devam eden bir süreçtir. Eğer evren sonsuzdan beri var olsaydı hidrojenin tümünün helyuma dönüşmüş olması gerekirdi. Fakat şu an evrende var olan hidrojen, helyum oranı kuramsal hesaplamalara göre “Big Bang” ‘den bu yana olması gerektiği gibidir. Bu ile benzeri bir çok kanıt “Big Bang” teorisinin güçlenerek ilerlemesini sağlamaktadır
Uzay dediğimiz mekanda, Büyük Patlama’ dan önce hiç mi madde yoktu?..
Bu gün anladığımız biçimde madde yoktu. Ama, maddenin atomlarını oluşturan alt maddecikler (Atom Altı Parçacıklar) vardı diye düşünmek akla yakın geliyor. Bunlar daha önce yaradılmışlardı. Örnekse karbon, demir, bakır, hidrojen, helyum vb maddeler yoktu ama bunların oluşumunda kullanılan atomik parçacıklar elektron, proton, nötron, pozitron gibi tanecikler vardı. Demek ki bildiğimiz anlamda atomlar yoktu, ama bu atomların yapı taşları vardı. Büyük Patlama’ da olan, çok büyük bir enerji kullanılarak, bu atom parçacıklarından atomların meydana getirilmesi, demek ki maddenin yaratılmasıdır. Hiç kuşkusuz TANRI’ nın işidir bu…
Çünkü bu olguda kullanılmış olan çok büyük enerjlnin de, atom yapı taşlarının varlığının da, bunların nereden geldiğinin de bizim ufacık beyinlerimizce açıklama olanağı yoktur. Bunlar hiç yoktan ortaya çıkmışlardır.
İşte bu yüzden İsviçre-Fransa sınırında bulunan CERN laboratuvarlarındaki fizikçiler Büyük Patlama’ nın küçük bir modelini meydana getirerek, (patlama öncesinde değil) o sırada neler olduğunu anlamaya çalışıyorlar (bkz 11.05.2008 tarihli makalemiz). Deneyin sonunda nelerin elde edilebildiğini göreceğiz.
Klasik kuramlar, bu anın öncesindeki varlıkla ilgili olarak herhangi bir ipucu veremezken Pennsylvania Eyalet Üniversitesi’nden (ABD) bir grup araştırmacı, kuantum kütle çekimsel
hesaplamalarla Büyük patlama’ dan daha geriye bir kapı açtıklarını söylüyorlar.
Sonuçları Physical Review Letters Dergisinin son sayısında yayımlanan çalışmayı yöneten Abhay Ashtekar’a göre : “Genel görelilik, evrenin oluşumunu geriye doğru, maddenin, kuramın denklemlerinin artık iş göremeyeceği noktaya kadar başarıyla açıklayabiliyor. Bundan ötesi içinse, Einstein’ ın elinde olmayan kuantum mekaniksel araçlar kullanmak gerekiyor.”
Ashtekar, doktora sonrası araştırmacıları Tomasz Pawlowski, Parmpreet Singh ile birlikte, Büyük Patlama’ nın ötesine açılan kapıdan geçtiklerini söylüyorlar . Gördükleri, kullandığımız fiziğin benzeri kuralların geçerli olduğu, ancak genişleyeceği yerde giderek daralan bir evren. Ekibe göre, kütleçekimsel güçler bu geçmiş evreni giderek daraltırken bir noktaya gelindiğinde uzay-zamanın kuantum özellikleri, kütleçekimini çekici olmaktan çıkartarak itici hale getirdi. Ashtekar, “Einstein’ ın kozmolojik denklemlerinde kuantum değişiklikler yaparak, meydana gelenin klasik bir Büyük Patlama yerine, bir kuantum ‘yaylanma’ olduğunu gösterdik” diyor. “Aslında, bir başka klasik, Büyük Patlama öncesi evren bulgusu bizi öylesine şaşırttı ki, hesaplarımızı aylarca tekrar tekrar gözden geçirdik; ama sonuçta Büyük Yaylanma Senaryosu sağlam çıktı.”
Buna göre, Büyük Patlama öncesi nelerin var olduğu araştırılırken Büyük Patlama öncesi, varlığı bilinmeyen bir evrenle karşılaşılmış. Bu evren genişleyen değil, daralan bir evrenmiş. Daralarak en son noktaya ulaştığında, bu kez bazılarının “Büyük Patlama” dediği, ama bu araştırmayı yapanların “Büyük Yaylanma” adını verdikleri olay meydana gelerek, bu günkü evrenin başlangıcına varılmış.
Demek ki, bu kez de (yaradılışın gerçeğini anlamak için) bu yeni ulaşılan evrenin oluşumunu ya da kökenini araştırmak gerekiyor!.. Bu evren nasıl doğdu?.. sorusuna yanıt vermek zorundayız.
İyi de, bunun sonu gelmez ki!.. Yeni bir buluşla bir kapı açıyorsunuz, girdiğiniz odada başka bir kapı daha var… Böyle uzatıp giderek, asıl ulaşılması istenen sonuca yaklaşacağınıza uzaklaşıyorsunuz!..
En iyisi CERN’ de yapılacak deneyin sonucunu beklemek… Bu sonuca karşın, ek olarak YOKTAN VAR EDEBİLEN BİR GÜCE inanmanın zorunlu olduğunu da, nereden baksanız, kabullenmek gerekmektedir!..
———————————————————————
İlgili Metinler :
Ashtekar, R.C. Cohen, D. Howard, J. Renn, S. Sarkar and A. Shimony (Editors), Revisiting the Foundations of Relativistic Physics, Festschrift in honor of John Stachel, Boston Studies in Philosophy of Science, Volume 234, (Kluwer Academic, 2003)
David Darling : DEEP TIME. First published in 1989 by Delacorte.
Friedman, A: Über die Krümmung des Raumes, Z. Phys. 10 (1922), 377-386. (English translation in: Gen. Rel. Grav. 31 (1999), 1991-2000.)
Friedmann, A: Über die Möglichkeit einer Welt mit konstanter negativer Krümmung des Raumes, Z. Phys. 21, (1924), 326-332. (English translation in: Gen. Rel. Grav. 31 (1999), 2001-2008.)
Hubble E.P., The Observational Approach to Cosmology (Oxford, 1937.)