SİYASETİN (POLİTİKANIN) ŞAŞIRTICI YANLARI!!…

“Bana bir yalancı göster, sana bir hırsız göstereyim.”
HERBERT

“Biri sizi bir kez aldatırsa suç onundur, iki kez aldatırsa suç sizindir.”
Romanya Atasözü

“Bilgisizlik kolay ve rahat elde edildiği için çoğunluk bilgisizdir.”
La Bruyere

Geçen gün bir televizyon yarışma programında sunucu Erman Toroğlu çok ilginç bir şey söyledi. Toroğlu dedi ki : “Bizim ülkemizde siyasetçi önce kendini, sonra partisini, daha sonra da ülkesini düşünür!.. Bu sıralamanın ters yönde izlenmesi hiç görülmemiştir.” Bu sözleri de orada hazır bulunanlarca uzun uzun alkışlandı. Demek ki genel kanı da Toroğlunun tanımı doğrultusunda biçimlenmiş durumda. Çevredekiler Toroğlu’na “ne güzel söyledin” demek için alkış tuttular, ama durumu da hiç umursamadıkları geldiğimiz noktadan belli…

Buna göre siyasetçi memleketini düşünmeyi üçüncü sıraya koymakta… Belki de memleketi düşünmeye, o hay huy içinde hiç sıra gelmemektedir. Hani eskilerin bir deyimi vardır “önce can, sonra canan”; o da canana sıra gelirse ne güzel… Görünüşe göre “canan” a sıra hiç gelemiyor. Bunun kesin kanıtı, millet vekillerinin hemen her konuda ayrı fikirler yüzünden devamlı tartışmaya girdikleri, dahası yumruk yumruğa kavgaya bile giriştikleri halde, söz konusu millet vekillerinin kendi aylık ile ödenekleri artımı oldu mu hiç eksizsiz hepsinin konu üzerinde anlaştıklarının, bir kez değil her seferinde görülmüş olmasıdır. Durum başka türlü çıkarlar konusunda da değişmemektedir.

Buna karşın çalışanların büyük çoğunluğu “asgari ücret” le yaşamlarını sürdürmeye çalışmaktadır. Bu hep gözardı ediliyor. Bizim bir elimiz yağda bir elimiz balda olsun da ötesi ne olursa olsun düşüncesi eğemen gibi görülmekte.

Bir de, ülkemizde siyaset konusuna yakıştırılan bazı düşünce ile eylemler vardır. Biliyorsunuz siyaset ile uğraşanlar bazı hedeflere varabilmek için her türlü davranışın yapılmasında sakınca görmezler (mübah kabul ederler). Bunların içinde yalan söylemek var. Şimdilerde buna (takiye) deniyor, ama bu sözcüğün asıl anlamı “olduğundan başka görünmek” tir. Böyle olunca elbette bir miktar yalanı da içermektedir. Bu sözcüğü kullanmak isteyenler “yalan söyleme” nin anlamını hafiflettiklerini zannediyorlarsa da buna elbette olanak yoktur.

Ayrıca kendilerine, yolları boyunda karşı çıkanları etkisiz kılmak için akıl almayacak hile ile düzenlere girişirler. Bunlar ülkenin yararına değil de zararına olsa bile bunu yaparlar.

İşin ilginç yanı bu olan biteni siyasetin ayrılmaz bir parçası gibi kabullenip, çok doğal olarak algılamalarıdır. Demek ki bu gibi davranışlar siyasetin ayrılmaz bir parçasıymış!!… Daha da ilginç olan, halkın da büyük bir vurdum duymazlık içinde bunları doğal olarak karşılamasıdır.

Adına ister siyaset deyin, isterse batı dillerinden alarak politika deyin, her iki sözcüğün de sözlük anlamı “yurt yönetimi” dir. Ama biz her zamanki teklifsizliğimizle (laübalilik) sözcüklerin asıl anlamlarını saptırarak, onlara kendi aklımızca(!) hiç ilgisi olmayan anlamlar yakıştırarak, rastgele kullanmaktayız. Bunu yalnızca bu konuda değil, her uygun gördüğümüz koşulda yapıyoruz. Sonuçta “lügati sahihle”(*) değil “galatı marufla”(**) iş görür hale geliyoruz.

Oysa siyaset ya da politikanın “yurt yönetimi” anlamı taşıdığını bilsek, hiç bunlara yalan dolan, hile hurdayı yakıştırabilir miyiz?.. Buna olanak yoktur. Ama sonuçta ne oluyor?.. Politka da, dilimiz de elden gidiyor. Demek ki birlik ile beraberliğimizi, bizi bir arada tutan etmenler yok olmakta… Bunun anlamı memleket elden gidiyor demektir. Farkında bile olamıyoruz. Nedeni de koyu bir bilgisizlik (cehalet) olmaktadır.

Çok yazık, acınacak bir durum!!…

(*) Doğru söz

(**) Herkesçe bilinen yanlış (sözcük)

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <strike> <strong>